FİTNE

Arapça olan bu kelimenin aslı fetn’dir. Altının kalite ve kalitesizliğini anlamak için ateşe sokulması demektir.[24] Genel olarak imtihan ve deneme mânâlarında kullanılır. Hâlisi ile sahtesini ayırmak için altını, gümüşü potada eritmeye fitne dendiği gibi, iyiliği-kötülüğü belli olsun diye insana tatbik edilen her muameleye de ıtlak olunur.[24] Kur'ân-ı Kerîm'de "Fitnenizi tadınız. İşte (dünyada) istical ettiğiniz azab bu idi" (Zariyat: 51/13)[24] buyurulmuştur. Buradaki "fitne" kelimesi, insanın ateşe atılmasını ve azâbı ortaya koymaktadır.[24] Bunun dışında Kur'ân-ı Kerîm'de, belâ ve musîbet mânâsına da kullanılmıştır.[24] Şiddet[24] ve imtihan[24] mânâsına kullanıldığı da sabittir. Fitneden eser kalmayıncaya kadar cihadı emreden âyet-i kerimede[24] "fitne", İslâm'ın dışındaki bütün sistemlerin ortak ismidir.



İstılâhî mânâsı: "Allahû Teâla (cc)'dan imtihan için gelen belâ, musîbet, âzâb ve buna benzer nefsin hoşlanmadığı şeyler olduğu gibi, kullardan gelen zûlümlere de fitne denir" şeklinde tarif etmek mümkündür.



Resûl-i Ekrem (sav)'in hadîsi şeriflerinde mü'minler arasında bozgunculuk yapmak ve onları birbirlerine karşı kışkırtmak mânâlarına da kullanılmıştır. "Fitne uykudadır, onu uyandırmayın!"[24] hadis-i şerîfi bu mânâdadır.



"Mü'minlerin bey'atla, gayrımüslimlerin de zimmet akdi ile bütün emniyetlerinin sağlandığı dârû'l-İslâm'da bozgunculuk ve kışkırtıcılık yapmak büyük bir fitnedir. Ümmet-i Muhammed tarih boyunca bu tür fitneye karşı uyanık olmuştur. Ancak bu, zamanla bir şuur olmaktan çıkıp, bir âdet haline dönüşünce, müstevlilerin istilâsı ânında bile "Aman fitne çıkmasın" sloganı geçerliliğini korumuştur. Halbuki küfür, başlı-başına bir fitnedir. Küffar İslâm topraklarını işgal edince: "Aman fitne çıkmasın" demek Allahû Teâla (cc)'ya karşı savaş açmak olur.



Fitnenin, aynı zamanda imtihan mânâsına geldiğini belirtmiştik. Muteber hadîs mecmualarında "Kitab-ı Fiten" veya "Bâb-ı Fiten" başlığı taşıyan bölümlere dikkat ettiğimizde, insanın çevresinin fitnelerle dolu olduğuna şâhit oluruz. Dünyaya, hiç ölmeyecekmiş gibi şehvetle bağlanmak bir fitnedir. Şer'i hududları aşan "mal sevgisi", "evlat sevgisi", "makam hırsı" ve bunun gibi hazlar birer fitne hükmündedir. Allah'ın indirdiği hükümlerin dışındaki hükümlerle, inanmayarak da olsa hükmetmek, bir fitnedir.



Cahiliyyenin gâlip geldiği, tâgûtî güçlerin insanları hor ve hakir kıldığı toplumlarda, onlarla uzlaşmayı esas alan her türlü düşünce bir fitnedir. İnsanlardan, şer'î hududların dışında tahsil edilen vergilerden maaş almak, bir fitnedir. Bütün bunların dışında deccal fitnesi, kabir fitnesi ve bel'am fitnesi... vardır.



Hz. Âdem (a.s)'den itibaren bütün peygamberler insanlara tevhid akîdesini tebliğ etmişlerdir. "Allah'a iman edin ve tâgût'a kulluktan kaçının" tebliği, bütün peygamberlerde ortaktır.[24] Dolayısıyle Allahû Teâla (cc)'m indirdiği hükümlerle hükmedilmeyen bütün toplumlarda küfür ve fitne, siyasî iktidar durumuna gelmiş demektir. Bu vasıftaki bütün toplumlarda cihad, akıl-baliğ olan her mü'min üzerine, farz-ı ayndır. Kim bu cihad'dan uzak kalırsa, fitnenin içine düşmüş demektir. [24]