2- Dinî Emir ve Yasaklarda Gevşeklik ve İhmal

Fıskın ikinci anlam alanı, yanlış tutum ve davranışlarda bulunmaktır.  Fısk, ister az, isterse çok olsun, günah işlemek demektir. Ama genellikle, çok günah işlemek olarak bilinir. Fâsık kavramı, çoğunlukla dinî hükme bağlanan ve onu kabul eden ama bütün veya bir kısım hükümlerini ihlal eden kişi için kullanılır. Aslî kâfire fâsık denilmesi, aklın ve fıtratın ortaya koyduğu hükmü ihlal edişi dolayısıyladır. Bu anlam alanından yola çıkarak fâsık kelimesi, "günahkâr mü'min" için kullanılır olmuştur. Yaptığı yanlış işler, "dinden çıkma" anlamına gelmez.         



a- Yalan Haber Yaymak ve Yalancı Şahitlik: Fâsık, Kur'an'da iki yerde yalancı anlamında kullanılmıştır. Yalancının haberi, doğruluğu araştırılmadan kabul edilirse, olumsuz bazı sonuçlar doğurur: "Ey iman edenler! Eğer fâsıklardan (yoldan çıkmışlardan) biri, size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın. Yoksa bilmeden (farkına varmadan) bir topluluğa fenalık edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz." (49/Hucurât, 6) Bu ayet, o sırada müslüman olan Velid bin Ukbe hakkında inmişti. "Mustalıkoğulları bana zekât ödemedi. Beni öldürmek istedi." diye haber getirmişti. Ancak, Mustalıkoğulları gelip gerçeği söylediler. (Ahmed bin Hanbel, Müsned 4/279). Özellikle yazılı veya görüntülü medyanın haberleri bu ayetin gösterdiği doğrultuda değerlendirilmelidir. Özellikle İslam ve müslümanlar hakkındaki medyadaki haber ve ithamlara itibar edilmemeli, bu konularda fâsık medyanın ancak yanıldığı zaman yanlışlıkla doğru haber yaydıkları unutulmamalıdır. Müslümanların ellerinde olduğu medyanın çoğu haberlerinin de, fâsıkların ulusal ve uluslar arası ajans kaynaklarından alındığı gerçeği göz ardı edilmemelidir.   



İmam Kurtubi: Fâsık olduğu kesin olarak tespit olunan kimsenin haberleri geçersizdir, kabul edilemez. Çünkü haber emanettir. Fısk ise, haberin iptalinin (geçersiz olmasının) delilidir. (5) Bu konuda İmam Cessas’ın tespiti şudur: “Ayette geçen “tahkik edin” emri, fâsığın şahitliğinin kabul edilmemesinin delilidir. Çünkü şahitlik, bildiğini haber vermekten ibarettir. Fâsık olan kimsenin şahitliği kabul edilmediği gibi, diğer hususlardaki haberleri de kabul edilmez. (6) İffetli kadınlara zina iftirasında bulunanlara Kur'an'da fâsık denmiştir. (24/Nur, 4-5). Çünkü böyleleri, toplumun aile yapısında derin yaralar açabilir. Yine, Kur'an'da ahde vefasızlığın bazı örnekleri, fısk olarak değerlendirilir (5/Mâide, 106-108; 7/A'râf, 101-102; 9/Tevbe, 8-11).



b- Allah Adı Anılmadan Kesilen Hayvanların Etini Yemek:  Kur'an'da Allah adı anılmadan kesilen hayvanların etini yemek, fısk (günahkârca davranış) olarak nitelenir: "Üzerine Allah'ın adı anılmadığı kesilmiş hayvanları yemeyin. Bunu yapmak, fısktır (Allah'ın yolundan çıkmaktır)." (6/En'âm, 121) "Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilenler, boğulmuş,  bir yerine vurularak öldürülmüş, düşüp yuvarlanmış, başka bir hayvan tarafından süsülmüş,  yırtıcı hayvan tarafından yenmiş olanları, dikili taşlar üzerine boğazlananlar ile fal oklarıyla kısmet aramanız, size haram kılındı. Bunlar, fısktır." (5/Mâide, 3)  Mü'minin, yiyeceği nesnelerde de Allah bilincini, helal ve haramı gözetmesi şarttır. Fâsık, "üzümünü ye, bağını sorma!" der; mü'min ise, bağını sormadığı, helal mı haram mı olduğunu bilmediği üzümü kesinlikle ağzına koymaz. "Kâfirler (dünyadan) faydalanırlar, hayvanların yediği gibi yerler. Onların yeri ateştir." (47/Muhammed, 12).



c- Zulüm: İsrailoğulları, kendilerine bildirilen ilahî mesajı, başkasıyla değiştirdikleri için zulmetmişler ve böylece fısk işlemişler, yoldan çıkmışlardı: "... Biz de zalimlere, fıskları / yoldan çıkmaları sebebiyle gökten azap indirdik." (2/Bakara, 59) Yine, Cumartesi yasağına uymayan İsrailoğulları, Kur'an'da zâlim ve fâsık olarak adlandırılır (bkz. 7/A'râf, 165).



d- Servetiyle Şımarma: Servet sahipleri (mütrefûn), ellerindeki güce güvenerek Allah'ın emrine karşı çıkabilir, sırt çevirerek günahkârca yaşamaya devam edebilir: "Bir şehri (toplumu) yok etmek istediğimiz zaman, şımarık varlıklılarına (mütreflere) yola gelmelerini emrederiz. Ama onlar fısk işlerler/yoldan çıkarlar. Artık o şehir yok olmayı hak eder. Biz de onu yerle bir ederiz." (17/İsrâ, 16)



e- Livâta (Homoseksüellik): Lut kavminin çirkin davranışı, Kur'an'da fısk (günaha gömülüp gitme) olarak belirtilir: "Lut'a da hüküm ve ilim verdik. Onu çirkin işler işleyen kasabadan kurtardık. Doğrusu onlar fâsık (yoldan çıkmış, günaha gömülüp gitmiş) kötü bir topluluktu." (21/Enbiyâ, 74 ve bkz. 29/Ankebut, 33-34).



f- Çirkin Söz (Sebb): İki ayette füsuk kelimesi, müslümanların birbirleriyle konuşmasıyla ilgili görgü kurallarını belirtir. Bunlardan biri, hac yolculuğu sırasında uyulması gerekli yasaklar arasında, füsuk'tan/çirkin söz ve yakışıksız davranışlardan sakınmaları gerektiği ayetidir (2/Bakara, 197).  Diğeri, müslümanlar birbirleriyle konuşurken, birbirlerini ayıplamayacak ve kötü lakaplarla çağırmayacak; birbirleriyle iyi hitap çerçevesinde geçineceklerdir: "Ey iman edenler! Bir topluluk, ötekini alaya almasın, belki de onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kadınlar da başka kadınları alaya almasınlar, belki de onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İman ettikten sonra yoldan çıkmış olmak/füsuk (çirkin söz ve davranış) ne kötü bir isimdir. Tevbe etmeyenler, işte onlar zâlimlerdir." (49/Hucurât, 11) Görüldüğü gibi, her iki ayet de, füsuk kelimesiyle anlatılan fıskın bu türünde, mü'minlere seslenmektedir. (7)