İslam Devletinde Mallar:

Bu prensipler, fertle devlet arasındaki mâlı ilişkileri düzenler. Bir İslâm ülkesindeki mallar şu kısımlara ayrılır:



1- Genel ve özel devlet malları: gânimetler, öşür, gümrük, haraç, katı ve sıvı madenler, tabii kaynaklar.



2- Toplum malları: Zekât, sadakalar, adak ve krediler.



3- Aile malları: nafakalar, miras ve vasiyetler.



4- Fert malları: ticaret, kira ve şirket gelirleri ile diğer meşrû gelirler, mâli cezalar; keffâretler, diyet ve fidyeler.



d) İslâmî amelî hükümler, helâl ve haram olarak dinî bir vasıfla nitelenir. Beşerî hukukta, böyle bir değerlendirme sözkonusu değildir. İslâm'da muâmelelerin hükümleri, dünyevî ve uhrevı diye ikiye ayrıldığı için, dünyevî olan fiil veya tasarrufun dış görünüşüne dayanır.



Mahkeme kararları (kazâı hüküm) bu gruba girer. Çünkü hâkim, gücünün yettiği şekilde hüküm verir. O'nun hükmü bâtılı hak, hakkı bâtıl kılmaz. Yani gerçekte haramı helâl, helâlı haram yapmaz. Diğer yandan kaza, fetvanın aksine bağlayıcıdır. Uhrevî hüküm ise, bir şeyin gerçeğine dayanır. Bununla kişi ve Allah arasında amel edilir. Buna diyânı hüküm denir. Hükmün bu yönü, fetva ile ilgilidir. Fetva, sorulan dinî bir meselenin şer'î hükmünü bağlayıcı olmamak üzere haber vermek demektir. Hükümler arasında böyle bir ayrımın yapılması şu hadise dayanır:



"Ben, ancak bir beşerim. Siz bana muhakeme ile başvuruyorsunuz. Taraflardan birisi davada delillerini diğerinden daha iyi açıklayabilir. Ben de dinlediğim ifadelere göre, onun lehine hüküm verebilirim. Kime bir müslümanın hakkını verirsem, bu, (onun elinde) ateşten bir parçadır; onu alsın veya terketsin" (Kütübi Sitte, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel'de yer almaktadır).



Bu ayırımın faydası şudur: Boşama, yemin, borç, ibrâ, ikrâh vb. konularda hâkimin görevi müftününkinden farklıdır. Hâkim, olayların dış görünüşüne göre hüküm verir. Eğer bu iki yön çatışırsa, iç görünüşe göre fetva verir. Meselâ: Bir kimse, borçlusuna bildirmeksizin, onu borçtan ibrâ etse, sonra da mahkemeye başvurup, alacağını talep etse, hâkim, borcun ödenmesine hüküm verir. Fetvaya göre ise, ibrâ ettiği için artık bu alacağını talep edemez (ez-Zühaylî, a.g.e., I, 2 1 -22) .



d) Fıkhın, bu günkü devletler umumi hukukuna tekabül eder bölümüne 'siyer' denir.



e) Usul-i Fıkıh, fıkıh metodolojisi ve fıkıh nazariyesidir. Delillerin istinbat usulünü ele alır.[24]