Kur'ân-ı Kerim'de Fakirlik ve Zenginlik

Kur’ân-ı Kerim’de fakirlik/yoksulluk anlamındaki “fakr” ve türevleri 13 yerde geçer. Aynı anlamda “miskîn” kelimesi, tekil ve çoğul olarak 23 yerde kullanılır. Zenginlik anlamında “ğın┠ve türevleri ise 73 yerde zikredilir.



“(O muttakiler ki,) Bizim rızıklandırdığımız şeylerden infak ederler (Allah için harcarlar).” (2/Bakara, 3)



“İşte onlar, âhirete karşılık dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden ne azapları hafifletilecek, ne de kendilerine yardım edilecektir.” (2/Bakara, 86)



“Andolsun ki sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azalma (fakirlik) ile imtihan eder, deneriz. (Ey Peygamber!) Sen sabırlı davrananları müjdele.” (2/Bakara, 155)



“Onlardan öylesi vardır ki: ‘Rabbimiz, bize dünyada da hasene (iyilik ve güzellik) ver, âhirette de hasene (iyilik ve güzellik) ver  ve bizi ateş azabından koru’ der.” (2/Bakara, 201)



“İnkâr edip kâfir olanlara dünya hayatı süslendi (süslü gösterildi). Bu yüzden onlar, iman edenlerden bazısı ile alay eder. Oysa ki (iman edip) ittika eden, Allah’ın azâbından korunanlar, kıyâmet gününde onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.” (2/Bakara, 212)



“Sana (Allah yolunda) ne infak edip harcayacaklarını soruyorlar. De ki: ‘Hayırdan harcadığınız şey, ebeveyn, yakınlar, yetimler, fakirler ve yolcular içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir.” (2/Bakara, 215)



"Mallarını Allah yolunda harcayanların hali, her başağı yüz daneli yedi başak bitiren bir tohumun hali gibidir. Allah dilediği kimseye daha kat kat verir. Allah'ın ihsânı çok geniştir. Her şeyi hakkıyla bilendir." (2/Bakara, 261)



“Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse gözünüzü yummanız hâriç, severek alamayacağınız derecede kötü ve değersiz şeyler vererek sakın hayır yapmaya kalkışmayın. Bilin ki Allah zengindir, övülmüştür.” (2/Bakara, 267)



 “Şeytan sizi fakirlikle tehdit eder (korkutur, fakir olursunuz diyerek sadaka vermenize engel olur) ve sizin cimri olmanızı emreder/telkin eder. Allah ise size katından bir mağfiret ve lütuf/bolluk vaad eder. Allah, her şeyi ihâta eden (ihsânı geniş olan) ve her şeyi bilendir.” (2/Bakara, 268)



"Eğer sadakaları açık olarak verirseniz o, ne güzel. Eğer onları gizler ve bu şekilde fakirlere verirseniz, işte bu, sizin için daha hayırlıdır." (2/Bakara, 271)



“(Yapacağınız hayırlar, sadakalar) Kendilerini Allah yolunda cihada adamış, Allah’a tâatten başka bir düşüncesi olmayan, o sebeple yeryüzünde dalaşıp kazanmaya imkân bulamayan, durumunu bilmeyen kimselere karşı gösterdikleri tokluktan dolayı onlarca zengin sayılan fakirlere verilmelidir. Sen onları görünce yüzlerinden tanırsın. Çünkü onlar, yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Yaptığınız ve yapacağınız hayırlarınızı Allah eksiksiz bilir ve karşılığını verir.” (2/Bakara, 273)



"Mallarını gizli ve açık olarak gece ve gündüz harcayan kimseler var ya, işte onların, Rableri katında ecirleri vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır." (2/Bakara, 274)



"Allah, fâizi tüketir (fâiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahtar ısrar eden hiç kimseyi sevmez." (2/Bakara, 276)



“Bilinmelidir ki inkâr edenlerin malları da, evlâtları da Allah huzurunda kendilerine bir fayda sağlamayacaktır. İşte onlar cehennem yakıtıdırlar.” (3/Âl-i İmrân, 10)



“Kadınlardan, oğullardan, kantarlarca yığılmış altın ve gümüşten, (otlağa) salınmış atlardan, davarlardan ve ekinlerden gelen zevklere düşkünlük, insanlara süslü (câzip) gösterildi. Bunlar sadece dünya hayatının geçimidir. Asıl varılacak güzel yer, Allah’ın yanındadır.” (3/Âl-i İmrân, 14)



“De ki: ‘Mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini aziz kılar, yüceltir; dilediğini de zelil kılar, alçaltırsın. Her türlü iyilik Senin elindedir. Gerçekten Sen her şeye kaadirsin. Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, doiriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de sayısız rızık verirsin.” (3/Âl-i İmrân, 26-27)



"Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcayıncaya kadar birre (Cennete ve iyiliğin en güzeline) eremezsiniz." (3/Âl-i İmran, 92)



“...Kim inkâr edip kâfir olursa, bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnîdir/zengindir.” (3/Âl-i İmrân, 97)



“İnkâr edip kâfir olanlar var ya, onların malları da, evlâtları da Allah’ın huzurunda kendilerinden hiçbir şeyi (azâbı) uzaklaştırmayacaktır. İşte onlar, orada ebedî kalacaklardır.” (3/Âl-i İmrân, 116)



"Allah’ın kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine, bu, onlar için çok fenâdır. Cimrilik ettikleri şey de kıyâmet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mîrâsı Allah’ındır. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır. Şüphesiz, 'Allah fakirdir, biz ise zenginiz' diyenlerin sözünü andolsun ki Allah işitmiştir. Onların bu sözünü, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ile birlikte yazacağız ve diyeceğiz ki: ‘tadın o yakıcı azâbı! " (3/Âl-i İmrân, 180-181)



''Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri (gözetip) deneyin. Eğer onlarda bir olgunlaşma görürseniz hemen mallarını kendilerine verin. Büyüyecekler (de geri alacaklar) diye o malları israf ile ve tez elden yemeyin. Velilerden kim zengin ise, yetimin malını yemekten kaçınsın. Kim de fakir ise, örfe göreç (ihtiyaç ve emeğine uygun olarak) yesin..." (4/Nisâ, 6) 



“Allahâ ibâdet edin ve O’na hiçbir şeyi şirk/ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara... ihsân edin, iyi davranın. Allah kendini beğenen ve daima böbürlenen kimseyi sevmez. Bunlar cimrilik eden ve insanlara da cimriliği tavsiye eden, Allah’ın kendilerine lutfundan verdiğini gizleyen kimselerdir. Biz kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırladık.” (4/Nisâ, 36-37)



“... De ki: Dünya metâı/menfaati azdır/önemsizdir. Allah’tan korkanlar için âhiret daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez.” (4/Nisâ, 77)



“Eğer (eşler) birbirinden ayrılırsa Allah, bol nimetinden her birini zenginleştirir (diğerine muhtaç olmaktan kurtarır); Allah’ın lutfu geniş, hikmeti büyüktür.” (4/Nisâ, 130)



"Ey iman edenler, ...zengin olsun fakir olsun, adâleti titizlikle ayakta tutan (hâkim) ler ve Allah için şahitlik eden insanlar olun...'' (4/Nisâ, 135)



“Ey iman edenler! Allah’ın size helâl ettiği şeyleri haram kılmayın, hudûdu aşmayın. Doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez. Allah’ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin ve kendisine iman etmiş bulunduğunuz Allah’tan korkun.” (5/Mâide, 87-88)



“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. İttika edenler, (Allah’ın azâbından) korkanlar için elbette âhiret yurdu daha hayırlıdır. (Dünya hayatının fâniliğine) hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?” (6/En’âm, 32)



“Rabbin zengindir, rahmet sahibidir. Dilerse sizi yok eder ve sizden sonra yerinize dilediği bir kavmi yaratır. Tıpkı sizi, başka bir kavmin zürriyetinden yarattığı gibi.” (6/En’âm, 133)



“De ki: ‘Allah’ın kulları için çıkardığı (yarattığı) zîneti/süsü ve güzel rızıkları kim haram kılabilir?’ De ki: ‘Onlar, dünya hayatında (inanmayanlarla birlikte) mü’minlerindir. Kıyâmet gününde ise yalnız iman edenlerindir.’ İşte, bilen bir topluluk için âyetleri böyle açıklarız.” (7/A’râf, 32)



“İyi bilin ki mallarınız ve çocuklarınız birer fitneden/imtihandan ibarettir. Allah yanında ise büyük ecirler/mükâfatlar vardır.”(8/Enfâl, 28)



“Eğer Allah’a hak ile bâtılın ayrıldığı gün, iki ordunun birbiri ile karşılaştığı (Bedir Savaşı) günü kulumuza indirdiğimize iman etmişseniz, bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah’a, Rasûlüne, O’nun akrabâlarına, yetimlere, yoksullara, ve (harçlıksız kalmış) yolcuya âittir. Allah her şeye hakkıyla kaadirdir.” (8/Enfâl, 41)



“Ey iman edenler!... yoksulluktan korkarsanız, (biliniz ki,) Allah dilerse sizi kendi lutfundan zengin edecektir. Çünkü Allah her şeyi iyi bilendir, hikmet sahibidir.” (9/Tevbe, 28)



“Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak ancak, fakirlere, miskinlere (yoksullara, düşkünlere)... mahsustur. Allah alîm ve hakîmdir.” (9/Tevbe, 60)



“Allah ve Rasûlü için (insanlara) öğüt verdikleri takdirde, zayıflara, hastalara ve (savaşta) harcayacak bir şey bulamayanlara (savaşa katılmamalarından dolayı) bir günah yoktur. Zira iyilik edenlerin aleyhine (kınanmasına) bir yol yoktur. Çünkü Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Kendilerini bindirip sevk etmen için sana geldiklerinde, ‘Sizi bindirecek bir binek bulamıyorum’ deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş dökerek dönen kimselere de (sorumluluk yoktur). Sorumluluk, ancak, zengin oldukları halde, senden izin isteyenleredir. Çünkü onlar, geri kalan kadınlarla beraber olmaya râzı oldular. Allah da onların kalplerini mühürledi, artık onlar bilemezler.” (9/Tevbe, 91-93)



“Dünya hayatının (şu yakın hayatın) durumu, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insanların ve hayvanların yiyeceklerinden olan yeryüzü bitkileri o su sebebiyle (ağ gibi birbirlerine örülüp) karışırlar. Nihayet yeryüzü zînetini takınıp, (rengârenk) süslendiği ve sahipleri de ona (ürünleri biçmeye, yemişleri toplamaya) kadir olduklarını sandıkları bir sırada, gece veya gündüz ona emrimiz (âfetimiz) gelir de onu sanki dün (öyle süslü) değilmiş gibi kökünden koparılarak biçilmiş bir hale getiririz. İşte iyi düşünecek toplumlar için âyetlerimizi böyle açıklarız.” (10/Yûnus, 24)



"Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkını vermek Allah'a aittir." (11/Hûd, 6) 



“Allah dilediğine rızkını bollaştırır ya da daraltır. Onlar dünya hayatıyla şımardılar. Oysa âhiretin yanında dünya hayatı, (basit) eşyadan, geçici bir zevkten başka bir şey değildir.” (13/Ra’d, 26)



"Hatırlayın ki,  Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir! diye bildirmişti. Mûsâ dedi ki: ‘Eğer siz ve yeryüzünde olanların hepsi nankörlük etseniz (Allah’ın bir şeyi noksan olmaz). Çünkü Allah gerçekten zengindir, hamdedilmeye lâyıktır.” (14/İbrâhim, 7-8) 



"Allah, rızıkta kiminizi diğer bir kısmınıza üstün kıldı." (16/Nahl, 71)



"Sizin yanınızdaki (dünya malı) tükenir ama, Allah katında olanlar sonsuzdur, tükenmez. Elbette sabırlı davrananlara, yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz." (16/Nahl 96)



“Allah güven (ve) huzur içinde olan bir şehri misal verir ki, o şehrin (halkının) rızkı, her taraftan bol bol gelirdi. Fakat, Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler de yapmakta oldukları şeylerden dolayı Allah, onlara açlık ve korku elbisesini tattırdı. Andolsun ki, onlara kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar. Onlar (kendilerine) zulmederlerken azap onları hemen yakalayıverdi. Artık, Allah’ın size rızık verdiği şeylerden helâl ve temiz olarak yiyin de eğer (gerçekten) yalnız Allah’a ibâdet ediyorsanız, O’nun nimetlerine şükredin.” (16/Nahl, 112-114)



“(Cezayı hak etmiş bir toplumu) Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşılarına (iyilikleri) emrederiz; buna rağmen onlar orada kötülük işlerler. Böylece o ülke, helâke müstahak olur; Biz de orayı darmadağın ederiz.” (17/İsrâ, 16)



“Kim bu aceleciyi (çabuk geçen dünyayı) isterse, ona, dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını verir, sonra da onu, kınanmış ve mahrum bırakılmış olarak gireceği cehenneme sokarız. Kim de âhireti diler ve bir mü’min olarak kendine yaraşır bir çaba ile o gün için çalışırsa, işte bunların çalışmaları makbuldür. Hepsine; dünyayı isteyenlere de, âhireti isteyenlere de, Rabbinin ihsânından, ayırdetmeksizin veririz. Rabbinin ihsânı kısıtlanmış değildir. Baksana, Biz insanların kimini kiminden nasıl üstün kılmışızdır! Elbette ki âhiret, derece ve üstünlük farkları bakımından daha büyüktür.” (17/İsrâ, 18-21)



“Akrabâya, miskîne/yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma. Zira, böylesine saçıp savuranlar, şeytanların dostlarıdır. Şeytan ise, Rabbine karşı çok nankördür. Eğer, Rabbinden umduğun bir rızkı beklemek durumunda olduğun için onlara bakamıyorsan, hiç olmazsa, kendilerine gönül alıcı bir söz söyle. Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker kalırsın. Çünkü Rabbin rızkı dilediğine çok, dilediğine az verir. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, (onları) çok iyi görür. Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, onların da, sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek, gerçekten büyük bir suçtur.” (17/İsrâ, 26-31)



“Onlara, dünya hayatının tıpkı şöyle olduğunu anlat: Gökten bir su indirdik, yerin bitkisi onunla karışıp yeşerdi. Sonra (kuruyup) rüzgârların savurduğu çöp kırıntıları haline geldi (işte bu dünya hayatı, böyle bir mevsim kadar kısadır). Allah her şeye kadirdir, her şey üzerinde iktidar sahibidir. Mal/servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Kalıcı ve ölümsüz olan güzel işler ise, Rabbinin katında hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit etmeye daha lâyıktır.” (18/Kehf, 45-46) 



“Size verdiğimiz rızkın temizlerinden yiyin. Ama bu hususta taşkınlık etmeyin; sonra gazabım üzerinize iner. Kimin üstüne gazabım inerse artık o, (ateşe) düşmüştür.” (20/Tâhâ, 81)



“Sakın, kendilerini denemek için onlardan bazılarını faydalandırdığımız dünya hayatının süsüne gözlerini dikme! Rabbinin rızkı hem daha hayırlı, hem daha süreklidir. Ailene namaz kılmakla emret ve kendin de ona sebat ile devam et. Biz senden rızık istemiyoruz. Seni biz rızıklandırırız. Güzel âkıbet takvâ ehlinindir." (20/Tâhâ, 131-132)



"Bayramda kesilen kurbanların etlerinden yeyin; yoksulu, fakiri de doyurun." (22/Hacc, 28)



“Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Hakikaten Allah, yalnız O, (hiçbir şeye muhtaç olmayacak kadar) zengin ve övgüdeğerdir.” (22/Hacc, 64)



"İçinizden bekârları, köle ve câriyelerinizden sâlih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah onları (evlilik sâyesinde) kendi lutfu ile zengin kılar. Allah, (lutfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir. Evlenme imkânını bulamayanlar ise, Allah, lutfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar..." (24/Nûr, 32-33)



“...Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; nankörlük edene gelince, o bilsin ki Rabbim müstağnîdir/zengindir, çok kerem sahibidir.” (27/Neml, 40)



(Hz. Mûsâ, Firâvun'un ülkesi Mısır'dan çıkınca yolda yedi gün kadar aç kalmıştı) ve şöyle dedi:



"Rabbim, şüphesiz ben, bana indireceğin hayra fakirim/muhtacım." (28/Kasas, 24)



“Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vâsıtası ve debdebesi/süsüdür. Allah’ın yanında olan ise, daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?” (28/Kasas, 60)



“Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) âhiret yurdunu gözet; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana ihsân ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde fesâdı/bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, müfsidleri/bozguncuları sevmez.” (28/Kasas, 77) 



“Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlerden müstağnîdir/zengindir.” (29/Ankebût, 6)



“Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Âhiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı.” (29/Ankebût, 64)



"Allah, kullarından dilediği kimsenin rızkını genişletir ve dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilir." (29/Ankebut, 82)



“Onlar, sadece şu dünya hayatının/yakın hayatın görünen dış yüzünü bilirler; âhiretten ise onlar tamamen gâfildirler.” (30/Rûm, 7)



“İnsanlar bir darlığa uğrayınca, Rablerine yönelerek O’na yalvarırlar. Sonra Allah, kendi katından onlara  bir rahmet (nimet ve bolluk) taddırınca, bakarsınız ki onlardan bir grup Rablerine şirk/ortak koşup durmaktadırlar. Kendilerine verdiğiklerimize nankörlük etsinler bakalım! Haydi sefâ sürün; ama yakında bileceksiniz! Yoksa onlara bir delil indirdik de, o delil, müşrik olmalarını mı söylüyor? İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler. Şayet yaptıklarından ötürü başlarına bir fenâlık gelse, hemen ümitsizliğe düşüverirler. Görmediler mi ki Allah, rızkı dilediğine geniş geniş vermekte, dilediğinin rızkını da daraltmaktadır. Şüphesiz, imanlı bir kavim için bunda, ibretler vardır. O halde sen, akrabâya, miskîne/yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah’ın rızâsını isteyenler için bu, en iyisidir. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi fâiz, Allah katında artmaz. Allah’ın rızâsını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte zekâtı veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır. Allah, (o yüce zâttır) ki, sizi yaratmış, sonra rızıklandırmıştır; sonra O, hayatınızı sona erdirecek, daha szonra da sizi (tekrar) diriltecektir...” (30/Rûm, 33-40)  



"Sarfettiğiniz her hangi bir şeyin yerine O daha iyisini koyar." (34/Sebe', 39)



“Ey insanlar, Allah’ın vaadi gerçektir; sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (Şeytan) Allah’ın affına güvendirmek suretiyle sizi aldatmasın.” (35/Fâtır, 5)



“Ey insanlar! Siz Allah’a fakirlersiniz/muhtaçsınız. Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak O’dur, Allah’tır.” (35/Fâtır, 15)



“Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz Allah, size muhtaç değildir. Bununla beraber O, kullarının küfrüne râzı olmaz. Eğer şükrederseniz bundan râzı/hoşnut olur...” (39/Zümer, 7)



“Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı, geçici bir eğlencedir. Ama âhiret, gerçekten karar yeri, kalınacak yurttur.” (40/Mü’min, 39)



“Kim âhiret kazancını istiyorsa, onun ekinini/kazancını arttırırız. Kim dünya ekinini/kârını istiyorsa ona da dünyadan bir şey veririz. Fakat onun âhirette bir nasibi olmaz.” (42/Şûrâ, 20) 



“Allah, kullarına rızkı bollaştırsaydı, yeryüzünde azarlardı. Fakat "Eğer Allah rızkı kulları için bolca yaysaydı, yeryüzünde taşkınlık yapar ve azarlardı. Fakat dilediği ölçüde indiriyor. Çünkü O, kullarından haberdardır, her şeyi görendir.” (42/Şûrâ, 27)



“Rabbının rahmetini onlar mı  paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz taksim ettik ve onlardan kimini ötekine derecelerle üstün kıldık ki, biri diğerine iş gördürebilsin. Rabbının rahmeti, onların toplayıp yığdıklarından daha hayırlıdır. İnsanlar bir  tek ümmet olacak olmasaydı, Rahman’ı inkâr edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine binip çıkacakları merdiven yapardık. Ve evlerine kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar, kanepeler ve süsler verirdik. Bütün bunlar, sadece dünya metâından ibarettir. Âhiret ise, Rabbının katında sakınanlara mahsustur.” (43/Zuhruf, 32-35)



“İnkâr edenler ateşe sunulacakları gün, ‘dünyadaki hayatınızda bütün güzel şeyleri harcadınız, onların zevkini sürüp tükettiniz (burası için hiçbir şey bırakmadınız). Yeryüzünde haksız yere istikbâr etmenizden/büyüklük taslamanızdan ve fıskınızdan/yoldan çıkmanızdan dolayı bugün, alçaltıcı bir azap göreceksiniz’ denir.” (46/Ahkaf, 20)



"Kâfirler/inkâr edenler (dünyada) zevklenirler, hayvanların yediği gibi yerler. Onların yeri ateştir." (47/Muhammed, 12)



“Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder ve ittika ederseniz (sakınırsanız) Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden mallarınızı tamamen sarfetmenizi istemez. Eğer onları isteseydi ve sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz ve bu da sizin kinlerinizi ortaya çıkarırdı. İşte sizler, Allah yolunda infâka/harcamaya çağrılıyorsunuz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama kim cimrilik ederse, ancak kendisen cimrilik etmiş olur. Allah zengindir. Siz ise fakirsiniz. Eğer O’ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, sonra da onlar sizin benzerleriniz olmazlar.” (47/Muhammed, 36-38)



"İnsan için, kendi çalışmasından başka bir şey yoktur." (53/Necm, 39)



“Zengin eden de, varlıklı kılan da O’dur.” (53/Necm, 48)



“Bilin ki dünya hayatı, ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı yağmurun bitirdiği ve ziyaretçilerin de hoşuna giden bir bitki gibi önce yeşerir sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çerçöp olur. Âhirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah’ın mağfireti ve rızâsı vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçinmeden başka bir şey değildir.” (57/Hadîd, 20)



“Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musîbet yoktur ki Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır. Böylece elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez. Onlar, cimrilik edip insanlara da cimriliği emrederler. Kim yüz çevirirse şüphesiz ki Allah zengindir, hamde/övgüye lâyıktır.” (57/Hadîd, 22-24)



“Onların malları da, oğulları da Allah’a karşı kendilerine bir fayda vermez...” (58/Mücâdele, 17)



“Allah’ın fethedilen ülkeler halkının mallarından Peygamberi’ine verdiği ganîmetler, Alla9h, Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaz. Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azâbı çetindir. Allah’ın verdiği bu ganimet malları, yurtlarından ve mallarından çıkarılmış olan, Allah’tan bir lutuf ve rızâ dileyen, Allah’ın dinine ve Peygamberine yardım eden fakir muhâcirlerindir. İşte doğru olanlar bunlardır.” (59/Haşr, 7-8)



“Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır. Herhangi birinize ölüm gelip de ‘Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım!’ demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan infak edin, Allah için harcayın.” (63/Münâfıkun, 9-10)



“Doğrusu, mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir fitnedir/imtihandır. Büyük mükâfat ise Alah’ın yanındadır. O halde, gücünüzün yettiği kadar Allah’tan korkun. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak infâk edin/harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (64/Teğâbün, 15-16)



"Kim Allah'tan sakınıp korkar ve günahlardan kaçınırsa, (Allah) ona bir çıkış (yolu) yaratır ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah'a güvenirse, O, ona yeter." (65/Talak, 2-3) 



“(Kitabı sol tarafından verilen şöyle der:) Malım bana hiç fayda sağlamadı.” (69/Haakka, 28)



"Muhakkak ki insan hırslı ve sabırsız yaratılmıştır. Ona bir kötülük dokunduğunda feryad eder. Bir  hayır eriştiğinde ise cimrilik eder. Ancak namazlarını kılanlar müstesnâdır. Onlar namazlarında devamlıdırlar. Mallarında isteyen ve istemeyen yoksullar için belli bir hak vardır. Onlar hesap gününe iman ederler. Onlar Rablerinin azâbından korkarlar." (70/Meâric, 19-27)



“Cennet içindekiler, günahkârlara, ‘Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?’ diye uzaktan uzağa sorarlar. Onlar şöyle cevap verirler: ‘Biz namazımızı kılmıyorduk, yoksulu doyurmuyorduk.” (74/Müddessir, 40-44)



“Hayır, siz aceleciyi, (çabuk geçen dünya hayatını ve nimetlerini) seviyor, âhireti bırakıyorsunuz.” (75/Kıyâmet, 20-21)



“Onlar (Cennetteki has kullar), kendi canları çekmesine rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. ‘Biz size Allah razâsı için yemek yediriyoruz; o yüzden, sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz, sert ve belâlı bir günde Rabbimizden (O’nun azâbına uğramaktan) korkarız’ (derler).” (76/İnsân, 8-10)



“Fakat siz (ey insanlar!) âhiret, daha hayırlı ve daha devamlı olduğu halde dünya hayatını (yakın hayatı) tercih ediyorsunuz.” (87/A’lâ, 16-17)



“Fakat insan böyledir; Rabbı ne zaman kendisini imtihan edip ona ikramda bulunur, ona nimet verirse;  ‘Rabbım bana ikram etti’  der. Ama Rabbı onu imtihan edip rızkını daraltırsa;  ‘Rabbım bana ihanet etti, beni küçük düşürdü’  der. Hayır, doğrusu siz, yetime ikram etmiyorsunuz. Yoksula yemek vermeye teşvik etmiyorsunuz. Mirası, helâl haram demeden yiyorsunuz. Malı da pek çok seviyorsunuz.” (89/Fecr, 15-20)



“Kim verir ve sakınırsa, en güzeli de tasdik ederse, Biz de onu en kolaya hazırlar, onda başarılı kılarız. Kim cimrilik edip vermez, kendini zengin sayıp hakka boyun eğmez, en güzeli de yalanlarsa, Biz de onu en zora yöneltiriz. Öylesi, çukura yuvarlandığı zaman malı kendisine hiç fayda vermez.” (92/Leyl, 5-11)



“(Allah) Seni bir fakir olarak bulup da zengin yapmadı mı? Öyleyse yetimi sakın ezme. El açıp isteyeni de sakın azarlama. Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an." (93/Duhâ, 8-11)



“Gerçek şu ki, insan, (ilim ve malda) istiğnâ ederek/zengin olduğunu görerek azar.”  (96/Alak, 6-7)