Fâiz Parasının Verileceği Yer:

Her ne maksatla olursa olsun, faize ve faiz muamelesi yapan kuruluşlara para yatırılamaz. Her nasılsa bankaya yatırılan bir paranın faizi de bankaya bırakılamaz: Böyle bir davranış, belki de faiz alıp yemekten daha büyük bir vebaldır. Çünkü faizin haram oluş hikmetlerinin başında, onun sömürüye, zulme sebep olması, servet sahiplerinin fakiri ezmelerine imkân sağlamasıdır. Biriken faizi almamak, bu sömürü ve zulüm mekanizmasını iki kere güçlendirmek olur. Alınca da bunu kişi kendine ve hayır işlerine harcayamaz. Bu konuda şöyle yapmak daha doğrudur: Haram olan bu faizi, temiz paraya karıştırmadan faizci düzenin bizden aldığı vergi vb yerlere sarfetmek, o miktardaki helâl parayı da Allah yolunda infak etmek. Bu infâkın iki sebebi vardır. Birincisi, haram kazanç (faiz) mülk sayılmayacağı için, bu paraya sahip olmadığımızı varsayarak o miktarda helâl parayı cebimizden çıkarmak. İkincisi; cezanın suç cinsinden olması gerektiği için, haram olan faiz işleminin cezasını para olarak infak şeklinde suçun keffâreti olmasını sağlamak. Bununla birlikte bu işlemler, faizi helâlleştirmez; mutlaka tevbe de edilmelidir. Eski kitaplarda bunun yerine şöyle bir çözüm önerilmiştir: Faiz parasıyla infak yapılamayacağı için ve faiz parası halkın sırtından soyulduğundan yine halka çevrilmeli ve kötü bir para olduğuna dikkat çekmek için de, meselâ umûma ait tuvalet gibi yerlere harcanmalıdır. Ne gariptir ki, Anadolu'da ve özellikle doğudaki vatandaşlarımızın bankalarda toplam trilyonlarca lirayı bulan faizsiz yatırılmış mevduatları varmış. Bu, câhil müslümanın maskara oluşunun tarihi bir delili sayılmaya sezâdır.