EL-IYÂZU BİLLAH

Allah'a sığınmak, "Allah'a sığınırım", "Allah'a sığınırız" veya "Allah esirgesin" anlamında kullanılan bir terim.



İnsan kızınca şeytan hemen onun nefsine hâkim olur. Çünkü, kızgınlık anında insan heyecana kapılmış, nefsinin hâkimiyetini elinden kaçırmış, dizginlerini kaybetmiştir. İşte bunun içindir ki yüce Rabbimiz kızgınlığın yatışması ve şeytanı kendi yoluna sürmek için Allah'a sığınmayı ve O'ndan yardım dilemeyi emrediyor.



"Eğer şeytan tarafından sana bir vesvese gelirse Allah'a sığın (fe's-teîz billah); Allah her şeyi en iyi işiten ve en iyi bilendir" (el-A'râf, 7/200).



El-Iyâzu Billah'tan, Allah'ın fâili mutlak oluşunu şuhûd etmek ve bu şuhûd ile huzura ermek maksadını anlamak mümkündür.



Allah'a sığınmaktan bir diğer maksat, izin istemek ve kapıyı çalmaktır. Meliklerden birinin kapısına gelen bir kişi, ancak izin aldıktan sonra huzura erebilir. Kur'an-ı Kerîm okumak isteyen bir kimse de Mevlâ'sına münâcâtla huzuruna girmek dilemektedir. O halde, insanın türlü türlü kötülük ve fuzuli sözlerle kirlenen dilini temizlemesi gerekir ki, bu da ancak Allah'a sığınmakla mümkün olur.



İrfan sahipleri, Allah'a sığınmanın mütekarribin'in (Allah'a yakınlık kazananların) yolu, Allah'tan korkanların dayanağı, günahkârların hoşnutluk umudu, helâka uğrayanların tevbesi ve sevgililerin sevinç kaynağı olduğunu söylerler.



Peygamber efendimiz (s.a.s.), Cebrail tarafından ilk getirilen; "İstiâze" (Allah'a sığınma ifadesi olan Eûzü) ile "Besmele" ve "İkra" sûresidir. İstiâzede bulunan kelimeler, fiiliyle, sıfatiyye ve zâtıyye olmak üzere üç tanedir. Peygamber efendimizin buyurduğu "Allah'ım, senin gazâbından rızana, îkâbından (cezalandırmandan) affına ve senden sana sığınırım" hadisinde bunları görebiliriz (Müslim, Salât, 222; Ebû Dâvûd, Salât, 148; Tirmizî, Daavât, 112).



Ayrıca her türlü fitneden, küfürden, borçtan, kötü insanlardan, sihir ve sihirbazlardan, nefsin ve Deccal'ın şerrinden, Cehennem ateşinden, bunaklıktan, zulüm ve zâlimlerden, dünyevi afetlerden, fakirlikten, Allah'a sığınmak gerektiğini Hz. Peygamber (s.a.s.) birçok hadis-i şeriflerinde bildirmiştir.



Hasan Fehmi KUMANLIOĞLU