E - İdealist Gerçekcilik.

Bir de yalın halde bulunan varlıkların hakikatinin bizzat kendilerinde olduğunu kabul eden, idealist gerçeklik (el-vakıiyyet-ül misaliyye) veya gerçekçi idealizm (el-misaliyyet, ül vakı’ıyye) vardır ki, buda İslami terbiyenin özelliklerinden ve aynı zamanda ideal insanın karekteristik vasıflarındandır.



İslam, insanı olduğu gibi kabul eder. Onu meydana getiren varlık ve unsarların gerçek ve özellikleri ne ise ona göre hareket eder; ona göre değerlendirir insanı... Onun güç ve kuvveti neye yeter; istek ve zaruri ihtiyaçları neler; bunları bütün detaylarına kadar tesbit eder. Böylece, gücü, özelliği ve varlığı uyarınca davranır insana karşı... Karaltıya değil...



“Allah,hiç bir kimseye gücünün yeteceğinden başkasını yüklemez.” (Bakara: 2/286)



“O halde gücünüzün yettiği kadar Alah’tan korkun.”(Teğabun: 64/16)



 İnsanın geçici ve aldatıcı  zevkler karşısındaki zayıflığını belirtir:



“Kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüş, salma güzel atlara, (deve, sığır,koyun keçi gibi) hayvanlar, ekinlere olan ihtiraskarane sevgi insanlar için bezenip süslenmiştir.” (Al-i imran: 3/14)



İnsana yön verirken, Allah’ın kendisine vermiş olduğu emir ve yüklediği teklifleri yerine getirmek hususunda onun zayıflığını tayin eder ve bütün bunları hesaba katar...



“Allah, (ağır teklifleri) sizden hafifetmek ister. (zaten) İnsan da zayıf olarak yaratılmıştır.” ( Nisa: 4/28)



İslam insanın her türlü özelliklerini böylece net olarak belirtir ve insanı bu özelliklere göre değerlendirir. Fıtrat ve yaratılıştaki özellik ve kuvvetlere göre izler insanı... Kaldıramıyacağı yükü yüklemez.. Altından kalkamayacağı şeyi teklif etmiz.



“Sizi o (Allah) seçti. Din (işlerin) de üzerinize hiç birgüçlük de yüklemedi.” ( Hacc: 22/78)



İnsanda mevcut olan güç ve yetenekler çerçevesi dahilinde tekliflerde bulunur. Yapılması mümkün olunı ister. Ama bununla beraber insanı doğrulamadan ve şaşmaz bir yöne yöneltmeden zayıf fıtratı ile baş başa bırakmaz hiç bir zaman... Eğer gerçek hedefini göstermeden onu zayıf fıtratı ile başbaşa bırakacak olsa, tepe takla geleceği ve ulaşmış olduğu yüksek mevkiyi kaybedip aşağı doğru düşmeye başlayacağı muhakkaktır. Bu durumda insan hiç şüphesiz, kaydetmiş olduğu ileri seviyeden gerisin geri dönecek ve alçalacaktır.



İslam ise, insanın zayıf olduğunu peşinen tesbit etmiş olduğundan, asla bu hayata düşmez. Çünkü o, kendisine mahsus müstesna garçekliği sayesinde insanın yüksek hakikatini nokta atlamadan ele almış ve değerlendirmiştir. İnsanın her türlü hallerini, zayıflık ve kuvetlilik anlarını tümü ile kapsayan hakikatini... Hem yıkardan aşağı düşmüş ve hemde aşağıdan yukarı yükseliş anlarını...



Yüselme yönündeki devamlı kabiliyet, hiç şüphesiz bu büyük insanın en mühim meziyetidir. Nefsinin üzerine binip, dizgini başına geçirerek; ideale doğru ilerleyip, en üstün örneğe ulaşmak için gerçeğin üzerinde taht kurma kabiliyetidir bu...



İşte bu büyük insan, hayatı boyunca bir takım anlar yaşayacaktır ki bu anlarda gerek nefsine ve gerekse etrafını kuşatan dünya kuvvetlerine karşı sayısız parlak zaferler kaydedecektir. Bu fevkal-ade haller onun imanının, Allah’ın kendisine lutuf ve insan buyurduğu güçler ve varlığında gizlediği hazineler seviyesine ulaştığı zaman gerçekleşlecektir. Böylece bu insan, varını yoğunu kamilen Allah’ın kendisin için murad buyurduğu yönde kulanacaktır durmadan...



Bu anlar birer ideal, birer üstün örnek olduğu kadar; birer gerçek (vakıa) dırda...



  Bütün incelikleriyle fıtratın gerçeklerini, fıtrattaki zayıflık ve sınırlı gücü yakından izleyip, ona göre hareket eden İslam’ın en üstün örneği gerçekleştiren bu gizli güçten bi-haber olması mümkün değildir. Dolayısıyle İslam, derinliklerinde en üstün idealin gömülü bulunduğu gerçeklerinden bir an bile gafil olmayan gerçekçiliktir bu!...



Bunlar, İslami terbiyenin en belli başlı özellikleridir. Aynı zamanda, bu programı hayata tatbik etmeye çalışan dürüst insanın en karakteristik vasıflarıdır bunlar...



(Şümul), kapsama ve (tekamü), gelişme ve olgunlaşma...



(Muvazene), herşeyin birbiriyle dengeli oluşu...



Herşeyi yerli yerince, doğru ve dürüst kabul edip benimseme: (icabiyye-seviyye), idealist gerçekcilik: (el-vakııyyetül-misaliyye)..



Aşağıdaki bölümlerde bu alamet ve özeliklerin daha geniş açıklamaları yapılacaktır.