A) Tevhid Hakkındaki Görüşleri:

l- el-Beyhaki, er-Rebi b. Süleyman'dan rivayet ediyor: "Şafiî derdi ki: Kim Allah'ın isimlerinden biriyle yemin eder ve sonra da yeminden dönerse kendisine keffaret gerekir. Allah'tan başka bir şeye yemin ederse, meselâ bir adam Kabe veya babası üzerine, eğer şöyle şöyle olursa diyerek yemin ederse kendisine keffaret gerekmez. "Ömrüm için..." demesi de böyledir. Allah'tan başkasıyla yemin "mekruh"tur. Allah Rasulû (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyuruyor: "Allah size babalarınızın adını vererek yemin etmenizi yasaklamıştır. Kim yemin etmek isterse, Allah'ın adıyla yemin etsin veya sussun!" (92)



İmam Şafiî bununla Allah'ın isimlerinin yaratılmış (mahluk) olmadığını vurgulamak istemiştir. Kim Allah'ın adıyla yemin eder ve sonra bu yeminden dönerse, üzerine keffaret vermek vacib olur." (93)



2- İbnu'l-Kayyım, Îctimau'l-Cuyuş el-îslamiyye'de Şafiî'den şöyle dediğini rivayet eder: "Benim anladığım ve üzerinde olduğum sünet (yol) ile ashabımızın bağlı olduğu sünnet (yol), gördüğüm ve kendilerinden hadis aldığım Süfyan, Malik ve benzerlerinin sünnetidir (yoludur). Buna göre; Allah'tan başka ilah yoktur ve Muhammed'in (sallallahu aleyhi vesellem) O'nun rasulüdür. Allah, Arşı üzerinde yaratmış olduğu kullarına nasıl dilerse öyle yaklaşır ve yine dilediği gibi dünya semasına iner." (94)



3-ez-Zehebi, el-Müzeni'den şunu naklediyor: "Eğer benim içimde Tevhid hakkında bir düşünceyi çıkaracak olan birisi varsa o da Şafiî'dir. Ona Mısır'da bir mescidde rastladım ve yanına gittim. Karşısına oturduğumda içimden kendi kendime Tevhid ile ilgili bir meseleyi tartışıyordum. Kendisine: "Bunun ilmine senden başkasının sahip olduğunu zannetmiyorum, bana diyeceğin birşey var mı?" dedim. Bunu duyan Şafiî bana kızarak: Nerede olduğunu biliyor musun? dedi. Ben de: Evet, dedim. Daha sonra dedi ki: Sen Allah'ın Firavun'u denizde boğduğu yerdesin. Allah Rasulü'nün (sallallahu aleyhi vesellem) bu konuda soru sormayı emrettiğine dair birşey biliyor musun? Ben de: Hayır, dedim. Devamla: Peki sahabe bu konuda buna benzer birşey konuştu mu? Ben yine: Hayır, dedim. Sonra bana şöyle sordu: Gökteki yıldızların sayısı ne kadardır biliyor musun? Hayır, dedim. Gezegenlerin cinsini, doğuşlarını, batışlarını ve neden yaratıldıklarını biliyor musun? diye sordu. Ben tekrar: Hayır, dedim. Bunun üzerine: Buna rağmen nasıl olur da gözünle gördüğün şeylerin yaratıcısı olan Allah'ın ilmi hakkında konuşmayı bilmezsin! dedi. Daha sonra bana abdest hakkında bir meseleyi sordu. Cevab vermede hata edince, dört şekilde bunu bana izah etti. O güne kadar bunu hiç duymamıştım. Ardından bana şöyle dedi: Günde beş kez ihtiyacın olan şeyin ilmini bırakıyor, sonra da içinden Allah'ın ilmi hakkında birşeyler geçirip kendini bunu bilmeye zorluyorsun. Şu ayete dönüp düşünsene: "Sizin ilahınız bir olan Rahman Rahim'den başkası değildir..." (el-Bakara: 163). Yaratılmışlardan yola çıkarak, onları yaratanın varlığına delil getir. Aklının ermediği şeyin bilgisini elde etmek için boşuna uğraşma." (95)



4- İbn Abdilber, Yunus b. Abdulla'la'dan rivayet ediyor: Şafiî'yi şöyle derken işittim: Sen bir kimseyi: isim, isimlendirilenin gayrısıdır veya şey, şeyin gayrısıdır, derken duyarsan şahid ol ki o zındıktır." (96)



5- İmam Şafiî, er-Risale'de şöyle diyor: "Kendisini kendisinin bildiği gibi, yaratıklarının vasıflandırmalarının fevkinde olarak tanıtan Allah'a hamdolsun." (97)



6- ez-Zehebi, İmam Şafiî'den şu sözü rivayet etmektedir: "Kur'an ve sünnette gelen sıfatları ispat eder, teşbihi Allah'ın reddetmesine uyarak redderiz. "O'nun misli gibi birşey yoktur." (eş-Şura: 11) (98)



7- İbn Abdilber, er-Rebi b. Süleyman'dan rivayet ediyor: "Şafiî'nin 'Hayır, o gün onlar Rablerinden perdeleneceklerdir' (el-Mutaffifin: 15) ayeti hakkında şöyle dediğini duydum: Biz bununla anlıyoruz ki, mü'minler ahirette Allah ile aralarında hiçbir perde olmadan O'na bakacaklardır." (99)



8-el-Lalkai, er-Rebi b. Süleyman'dan şöyle rivayet eder: "Muhammed b. İdris eş-Şafiî'nin yanına gitmiştim. O sırada kendisine -Mısır'ın- Said bölgesinden bir mektup gelmişti. O mektupta şunlar yazılıydı: Allah'ın 'O gün onlar Rablerinden perdeleneceklerdir' ayeti hakkında ne diyorsun? Şafiî bu soruya şöyle cevap verdi: O insanlar Allah'ı görmekten alıkonulunca, bu, diğerlerinin -mü'minlerin- O'nü göreceğine delil olur. Bunun üzerine Rebi: Ey Abdullah'ın babası! Bunu sen mi söylüyorsun? deyince Şafiî: Evet, ben Allah'a böylece inanıyorum, dedi. (100)



9- İbni Abdilber, el-Cârûdî'den rivayet ediyor: "Şafiî'nin yanında İbrahim b. ismail b. Aliye anıldı. Şafiî: Ben ona her konuda muhalifim, dedi. Devamla: Ben La ilahe illallah kavlinde de onun söylediğini söylemiyorum. Ben perdenin ardından Musa ile konuşan La ilahe illallah'a inanıyorum. O ise Musa'nın perde ardından işittiği kelamı yaratan La ilahe illallah'a inanıyor." (101)



10- el-Lalkai, er-Rebi b. Süleyman'dan rivayet ediyor: "Şafiî: Kim 'Kur'an yaratılmıştır' derse kafir olur, derdi." (102)



11- el-Beyhakî'nin Ebu Muhammed ez-Zubeyri'den yaptığı rivayette şöyle deniyor: "Adamın birisi Şafiî'ye:



Bana Kur'andan haber verir misin? O yaratıcı mıdır? diye sordu. Şafiî: Hayır, diye cevap verdi. Adam: Peki, o yaratılmış mıdır? dedi. Şafiî yine: Hayır, dedi. Bunun üzerine adam: O yaratılmamıştır değil mi? deyince Şafiî: Evet, dedi. Adam: Öyleyse mahluk olmadığına delil nedir? Şafiî başını kaldırıp şöyle dedi: Kur'an'ın Allah kelamı olduğunu ikrar eder misin? Adam: Evet, dedi. Şafiî sonra şöyle devam etti: Şu ayeti kerime, Allah'ın dediği gibi, tüm sözleri geçmiştir: "Müşriklerden biri sana sığınırsa, onu emniyet altına al ki, Allah'ın sözünü dinlesin...". Daha sonra onu güven içinde olacağı yere ulaştır. (et-Tevbe: 6)



"Allah, Musa ile de bizzat konuştu" (en-Nisa: 164)



Daha sonra Şafiî adama: Sen Allah'ın varlığına ve O'nün kelamının olduğuna mı inanıyorsun yoksa Allah'ın varolup kelamının olmadığına mı inanıyorsun? diye sordu. Adam: Allah vardır, kelamı da vardır, dedi. Bunun üzerine Şafiî tebessüm ederek: Ey Kufeliler! Siz Allah'ın her şeyden önce olduğunu ve O'nun kelamı olduğunu ikrar ettiğiniz halde 'kelam' ile cedel etmeniz ne kadar büyük bir hatadır. Kelam Allah'tır veya kelam Allah'ın gayrisi mı yoksa O'ndan başkası mı? Nedir bu? deyince adam sustu, bir daha konuşmadı ve dışarı çıktı."(103)



12- imam Şafiî'ye nisbet edilen bir akide risalesinde (Ebu Talib el-Aşari rivayeti) (104). Şafiî'ye Allah'ın sıfatları ve Allah'a nasıl iman edilmesi gerektiği hakkında sorulur. Şafiî: "Allah'ın isimleri ve sıfatları vardır. Bu, Kur'an ve Sünnette ümmete bildirilmiştir. Kur'an'ın Allah katından indirildiği hakkında kendisine bilgi ulaşan ve yine Allah Rasulü'nün (sallallahu aleyhi vesellem) bir sözü sahih olarak kendisine sabit olan kimsenin bunların hilafına konuşması, onu küfre götürür. Ancak kendisine hüccet ulaşmadan önce, delil olmadığından, cehaletinden dolayı ma'zur sayılır. Çünkü bunun ilmi ne akıl, ne rivayet ve ne de tefekkür ile elde edilemez. Allah Azze ve Celle'nin şu ayetleri böyledir:



"Gerçek onun iki eli açıktır." (el-Maide: 64)



"Gökler yemininde (elinde) dürülüdür." (ez-Zümer: 67)



"Onun vechi dışında her şey yok olucudur." (el-Kasas: 88)



"Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin vechi kalır." (er-Rahman: 27)



"Allah ona (cehenneme) kademini (ayağını) koyuncaya kadar." (105)



Allah Rasulü'nün (sallallahu aleyhi vesellem) şehid sahabi için: "O, Allah Azze ve Celleye gülerken kavuştu' (106) demesi ve yine Allah Resulü'nün, Allah Azze ve Celle'nin her gece dünya semasına indiğini haber vermesi, Deccal'dan bahsedildiğinde: "O şaşıdır. Bilin ki Rabbiniz şaşı değildir" demesi de böyledir... (107)



Mü'minler cennette, tıpkı dolunayı gözleriyle gördükleri gibi Rablerini görürler. Yine Allah Rasulü'nün (sallallahu aleyhi vesellem) hadislerinde buyurdukları gibi, Allah Azze ve Celle'nin parmağı vardır: "Hiçbir kalp yoktur ki o, Allah Azze ve Celle'nin iki parmağı arasında olmasın'(108)



Bu anlamların hepsi Allah'ın ve Rasulü'nün vasıflandırmalarıdır ki, bunların hakikati rivayet ve tefekkür ile anlaşılamaz. Bunun hakikatini bilmeyen kimseler, kendilerine haber ulaşmadan tekfir edilmezler. Bu konuda bize ulaşan haber, duymakla müşahede yerine geçmiş olsa bile, inanıp sanki Rasulüllah'tan duymuşuz gibi tasdik etmemiz gerekir. Buna rağmen teşbihi reddedip, Allah'ın kendisine vasıflandırdığı gibi O'nü vasıflandırırız.



"O'nün misli gibi yoktur. O çok işitici ve görücüdür." (eş-Şura: 11)



(92) Buhari, kitabu'I-tman ve'n-Nuzur'da (l 1/510)



Müslim, Kitabu'l-îman'da (3/1266) Menakıbu'ş-Şafu (1/40).



(93) İbn Ebi Hatim , Adabu'ş-Şafiîde, sh: 193 el-Hilye(9/112). es-Sünenel Kübra(10/28) el-Esma ve's-Sıfat. sh: 255-256.



(94) İctimau'l-Cuyuş el-İslamiyye, sh: 165 İsatu Sıfatu'l-Uluvuî, sh: 124



(95) Siyeru A'lami'n-Nûbela, c: 10, sh: 31.



(96) et-lntika, sh: 79, el-Feteva, c: 6, sh: 183.



(97) er-Risale, sh: 7-8



(98) Şivem A'lami'n-Nûbela c: 20, sh: 341.



(99) el-İntika, sh: 79.



(100) Şerhu usul: Akaidi Ehli's-Sünneti ve'1-Cemaati, c: 2, sh: 506.



(101) el-İntika, sh: 79.



(102) Şerhu Usulü Akaidi Ehli-Sünneti ve'1-cemaati, c: l



(103)  Menakıbu'ş-Şafiî c:1  sh 407-408.



(104) Asıl adı Muhammed b. Ali el-Aşari Sadık ve ma'ruf birisidir. Bkz. Zehebî, Mizan-ül i'tidal. C. 3 sh. 656.



(105) Buhari, Kitabul Tefsir c: 8, sh: 594 (4848). Müslim, Kitabul Cennet c: 4, sh: 2187 (2848). Her iki rivayet de Katade yoluyla Enes'ten.



(106) Buhari; Kitabul Cihad, Müslim Kitabul İmare.



(107) Buhari, Kitabul Fiten c: 13, sh: 91 (7131). Müslim kitabul Fiten Eşratussaat c: 4, sh: 2248 (2933). Her iki rivayet de Katade yoluyla Enes'ten.



(108) Ahmed b. Hanbel, Müsned c: 4, sh: 182. İbni Mace,  Mukaddime l, sh: 72 (109). el-Acurri, eş-Şeria, sh: 317. Hakim Müstedrek İbn-i Mende Fil reddi Alel Cehmiyye Hakim Müslimin şartına göre sahihdir, dedi. Onu tahriç etmedi. Zehebi de ona katıldı.