Cinlerin Yaratılışları, Özellikleri ve Mahiyetleri:

Cinler insanlar gibi mükellef ve akıllı yaratıklardır. Fakat insan yapısından farklıdırlar. Duyu organlarıyla anlaşılmazlar. Tabiatları üzere ve gerçek şekilleriyle görünmezler. İstedikleri şekle bürünürler. Fakat girdikleri şekil onları bağlar, yani; bir cinni, insan veya kuş suretine girse, biri de ona oku yöneltse ok atsa, o eziyet görür yaralanır. Fakat melekler böyle değildirler.



Cinler gaybı bilemezler.[85] Allah'ın peygamberlerine bildirdiği şeyleri öğrenemezler:



"Şüphe yok ki onlar (meleklerin sözünü) işitmekten kat'i surette azledilmişlerdir." (eş-Şuarâ: 26/212)



Cinler insanlardan önce yaratılmışlardır, Kur'an-ı Kerîm'de çok zehirli, dumansız alevli bir ateşten yaratıldıkları haber verilir:



"Cânnı da, daha önce çok zehirli ateşten yarattık." (el-Hicr: 15/27)



Cinlerin erkek ve dişi olanları vardır.



“İnsanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kişilere sığınırlar…” (Cin: 72/6) ayeti bunu ifade eder.



Cinler de insanlar gibi evlenirler, çoğalırlar, zürriyetleri de olur, yerler, içerler. İhtiyarı, genci vardır. Cinler de mükellef olup insanlar gibi Allah'ın emir ve yasaklarına uymak zorundadırlar:



"Ben cinleri ve insanları ancak ibadet etsinler diye yarattım." (ez-Zariyat: 51/56)



Cinlerin yaratılışları türlü şekillere girmeye, ağır işler görmeye elverişlidir. Nitekim Kur'an'da ifade olunduğuna göre[85], Hz. Süleyman Belkıs'ın tahtını Yemen'den getirmek isteyince, bir cin, daha sen makamından kalkmadan ben sana onu getiririm, benim herhalde buna yetecek gücüm var demiştir. Süleyman (a.s.) Kudüs'te, getirilecek taht Yemen'deydi. Onu bir saniyede getirmek büyük bir hız ve güce sahip olmak demekti. Aslında görünmeyen cinnin Hz. Süleyman’la karşılıklı konuşması ise onun gözle görülebilecek bir surete girdiğini ifade eder. Süleyman peygamber, cinleri ağır ve güç işlerde çalıştırmıştır. Cinler bir keresinde Süleyman’a (a.s.) mahkum olmuşlardı.



"Süleyman (a.s.)'ın önünde, Rabbı'nın izniyle iş gören bazı cinler de vardı. İçlerinden kim bizim emrimizden ayrılıp saparsa ona çılgın azabdan tattırdık. Onlar Süleyman’a kalelerden, heykellerden havuzlar kadar (geniş) leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardı." (Sebe: 34/12-13)[85]



Cinlerin mü’minleri ve kafirleri vardır. Mü’minleri cennete; kafirleri cehenneme gidecektir. Cinlerin mü’minleri insanlara faydalı, kafirleri de zararlı olurlar. Cinler de insanlar gibi Allah’ın emir ve yasaklarına uymak zorundadırlar. Kur’an-ı Kerim onların da kitabıdır, onlar da Kur’an-ı Kerim’i dinlerler.



“Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size ayetlerimi okuyan ve bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp korkutan peygamberler gelmedi mi?” (En’am: 6/130)



“(Rasülüm!) De ki: ‘cinlerden bir topluluğun (benim okuduğum Kur’an’ı) dinleyip  de şöyle söyledikleri bana vahyolunmuştur: ‘Gerçekten biz, doğru yola ileten harikulade güzel Kur’an’ı dinledik. Biz de ona iman ettik. (Artık) kimseyi Rabbımıza asla ortak koşmayacağız. Doğrusu bizim beyinsiz olanımız (İblis veya azgın cinler), Allah hakkında pek aşırı yalanlar uyduruyormuş. Şu da gerçek ki, insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığınırlardı da, onların (şımarıklıklarını ve) azgınlıklarını arttırırlardı. Doğrusu, biz cinler, göğe erişmeye çalıştık; fakat onu sert bekçilerle, alevler ve meş’alelerle doldurulmuş bulduk. Gerçekten biz, -kimimiz salih kişiler, kimimiz ise bunlardan aşağıda- türlü türlü yollar tutmuştuk. İçimizde, (Allah'a) teslimiyet gösterenler de var, hak yoldan sapanlar da var.” (Cin: 72/1-2, 4, 6, 8, 11, 14)[85]