1) Allah'ın Affediciliğini İstismar Edip, Günahları Önemsememe:

Allah’ın rahmeti elbette ki çok geniştir. Ancak, O'nun engin rahmeti yanında, azabı da çok çetindir. Allah’ın rahmetinden ümit kesilmemelidir. Çünkü O’nun rahmetinden ancak kâfirler ümit keserler.[250] Fakat, Allah’ın rahmetine güvenip de günahlara dalmak mü’minlere yakışmayan dengesizliktir. Mü’min için uygun olan, umutla korku arası yaşamak, takvâya sarılıp günahlardan cehenneme düşüyor gibi sakınmaktır.



“Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın evlâdı, ne evlâdın babası için bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki, Allah’ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve ğarûr olan şeytan, Allah’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.” (Lokman: 31/33)



Şeytanın en önemli hilelerinden biri, insana kendini tümüyle temize çıkartıp, suçlarını itiraf ettirmemesidir. Böylece insan, nefsini avukat gibi müdafaa eder. Şeytanı dinleyen nefis, kusurunu görmek istemez; görse de yüzlerce te'vil ile kılıf bulur. Ayıbını göremediği için insan, suçunu itiraf etmez, istiğfar etmez ve şeytana maskara olur. Ancak nefsini itham eden kusurunu görür. Kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Kusurunu görse, o kusur, kusurluktan çıkar; insan hatalarını itiraf edince, tevbe eder ve affa müstahak olur.[251]