Cemaat Anlayışı ve İslâm Topulumu:

İslâm toplumunda herkes birbirinin kardeşidir. Tıpkı namazda saf tuttukları ve beraber oldukları gibi, kendi aralarından seçtiklari ehl-i hal ve’l akd (imam, halife, emir sahibi, veliyyül emr) yetkilisinin başkanlığı altında dünya ve din işlerini yürütürler. Allah’ın dinini yaşamaya çalışırlar. Onların önderleri kendileri gibidir, hiç bir üstünlüğü yoktur ve onların serbest oylarıyla (biatleriyle) seçilmişlerdir. Namazdaki imam gibi yetkileri sınırlıdır ve o Allah’a itaat ettiği müddetçe müminler de ona itaat ederler.



Bir kimse, cemaat istemediği halde onlara namaz imamı olamadığı gibi hiç kimse de ümmet istemedigi halde zorla, diktatörce, onlara imam (yönetici) olamaz.



Mü’minler, tıpkı namazda olduğu gibi toplum hayatında de birbirlerinin yanındadırlar. Müslümanlar namazda niçin bir araya geldiklerinin şuurunda oldukları gibi, müslümanlarla niçin bir arada olmaları gerektiğinin de farkındadırlar.



Onların cemaat oluşu bilinçli bir tercihtir. Onların aralarındaki bağ iman bağıdır; soy, hemşehrilik, ırk, kabile, hizib,  ya da vatandaşlık, hele hele çıkar beraberliği hiç değildir.



Müslümanlar bulundukları yerlerde küçük cemaat olsalar bile aynı özelliği taşırlar, aynı şuura sahiptirler. Herhangi bir amacı gerçekleştirmek üzere bir araya gelen mü’min topluluklarının da bundan farklı yanları yoktur.



Bazen bütün müslümanların bir önderin (imamın) yönetimi altında bir araya gelmeleri mümkün olmayabilir. Şartlar buna müsaade etmeyebilir. Günümüzde müslümanlar farklı coğrafyalarda ve farklı bağımsız ülkelerde yaşamaktadırlar. Bir çok ayrı siyasí güç müslümanlara hakim durumdadır. Buna rağmen onlar İslâmın genel esasları ve hedefleri etrafında  bir cemaat olmak durumundadırlar. Onlar birbirlerinin kardeşidirler. Herkes birbirinin destekcisi, yardımcısı ve duacısıdır.



Müslümanlar bulundukları yerde, az da olsalar cemaat anlayışını yaşatmakla görevlidirler. Bazı mü’minler, bir amacı ya da bir hedefi gerçekleştirmek üzere bir araya gelebilirler, bir grup çalışması yapabilirler. Vakıf, dernek, parti ve teşkilat çatısı altında örgütlenebilirler. Bu şekilde oluşan cemaatlar, kendi aralarında bazı prensipleri uygulasalar bile, diğer müslüman cemaatlarla İslâm kardeşliği çerçevesinde ilişki kurarlar, ayrılık gütmezler, onlara sırtlarını dönmezler.



Bir cemaatin İslâmí olup olmaması, onun İslâmí prensiplere ne kadar uyduğuna bağlıdır. ‘En iyi cemaat biziz’ iddiasi geçersizdir.



Belli bir amacı ve çalışmayı gerçekleştirmek üzere bir araya gelen cemaatler, tefrikaya sebep olmamalı, müslümanları bölüp-parçalamamalıdır. Dinde ayrılık güdenlerin ve kendi cemaatının veya grubunun görüşlerini, prensiplerini din haline getirenlerin son derece hatalı oldukları açıktır. Kaldi ki İslâm sürekli bir şekilde müslümanların kardeşliğini vurgulamakta, onları ‘vahdet’e davet etmektedir.



Müslümanlar, yaşadıkları yerlerde azınlık ta olsalar cemaat olmaya çalışmalılar. Bunu yapmazlarsa ve cemaat şuurunu diri tutmazlarsa; cemaat olmanın avantajlarını ve nimetlerini kaçırırlar. ‘Cemadat’, yani şuursuz, sıradan sürü haline gelirler. Sürüleri güden çobanlar de her zaman bulunur. [85]