Zilyedliğin Korunması

Hakka dayanmayan zilyedliğin korunması söz konusu değildir. Hakka dayanan zilyedlik ise kuvvet kullanarak bizzat zilyed tarafından, yine zilyedin dava açması ile ve nihayet zilyedin müracaatı olsun olmasın idârî teşkilat içinde yeri bulunan hisbe görevlileri tarafından korunur. İster müslüman olsun ister gayr-ı müslim olsun İslâm ülkesi vatandaşlarının can, namus ve mal dokunulmazlıkları vardır. Fukaha mala tecavüzü cana ve namusa tecavüz gibi haram saymışlar, mal sahibine ve tecavüze şahid olan diğer müslümanlara bağırma, el ile menetme, sopa ile menetme, silah kullanarak menetme, uzvunu sakatlama ve nihayet öldürme tedbirlerine kadar yer verilen hafiften şiddetliye doğru sıralanan bir salahiyet vermişlerdir (Şîrâzî, el-Mühezzeb, Kahire, 1397/1959, II, 226). Müctehidlerin çoğu gasb ve tecavüzü kuvvet kullanarak önlemenin bir hak olduğunu savunmuşlar, bir kısmı da amme nizamı ve hakkın korunmasının temini açısından farz olduğu görüşünü benimsemişlerdir.



İslâm'da kaza ve idare teşkilâtı içinde yer alan ve emir bi'l-ma'ruf, nehiy ani'l-münker prensibine dayanan hisbe'nin sahasına açık, kesin, gayr-ı meşru hareket ve tasarruflar girer. Müdahale için tecavüze uğrayanın müracaatı şart değildir. Hisbe sorumlusunun önleyici tedbirleri de öğüt ve ikazdan silah kullanmaya kadar sıralanmıştır. Eli ile müdahale ederek önleme örnekleri sayılırken "içkiyi dökmek, erkeğin sırtından ipek elbiseyi çıkararak gâsıbı gasbettiği araziden çıkarmak" ' vb.leri sayılmıştır (H. Karaman, a.g.e., III, 196-197).