Zayıf Hadislerle Amel Edilir mi?

Zayıf hadislerle amel edip etmeme konusunda üç görüş vardır:



1- Birinci görüşe göre; bu tür hadislerle asla amel olunmaz.



2- İkinci görüşe göre; bu tür hadislerle mutlak anlamda amel olunur.



3- Üçüncü görüşe göre ise; şer'î hükümlerle ilgisi olmamak, öğüt ve faziletler konusunda olmak şartıyla, bunlarla sınırlı olarak amel edilebilir.



Bunun da birkaç şartı vardır:



a- Zayıflığı aşırı olanlarla amel edilemez. Mevzû, metrûk ve münker olanlar böyledir.



b- Hadis, akaid ve şer'î hükümler (helâl, haram, ahkâm gibi) konularında olmamalı, öğüt, faziletler, terğib ve terhib, menkıbeler (yaşanan olaylar) konusunda olmalı.



c- Kur'an'dan ve sahih hadisten çıkarılmış bir hüküm içinde olmalı, yeni bir hüküm getirmemeli.



d- Kendisinden daha kuvvetli bir hadise muhâlif olmamalı ve zayıf hadislerin Hz. Peygamber'e âit olmama ihtimali göz önünde bulundurulmalı.



Zayıf hadislerle amel etme noktasındaki üçüncü görüş daha tutarlı görünmektedir.



Yukarıda sayılan dört şarta uygun olarak onlara başvurulması, onların gözönünde bulundurulması; müslümanları Peygamberimiz'in tavsiyelerine ve sünnetine yaklaştıracaktır.



Bilindiği gibi, mütevâtir olmayan haberler akaidde delil olmazlar. İslâmî hükümlerin, helâl ve haram ölçülerinin kaynağı da sahih ve hasen hadislerdir.



Zayıf hadisler konusunda, şimdiye kadar yapılmış çalışmalar bir tarafa bırakılarak, bir hükme varmak isâbetli değildir. Bugüne kadar gelen nice hadis bilginleri, bu hadisler ve hadis ilminin diğer konularında çok zengin sayılabilecek bir kültürü miras bırakmışlardır. Bütün bunları bir tarafa atıp 'şu hadis zayıftır, atılmalıdır', 'şu hadis uydurmadır', falanca hadis, akla ve ilme terstir, kabul edilemez' gibi temelsi ve ilimsiz sözler söylenmemeli. Çünkü burada sözkonusu olan, sıradan bir insanın dedikleri değil. Dinin ikinci kaynağı Sünnettir ve O'nu tebliğ eden Hz. Muhammed (s.a.v.)'dir.



Ölçüyü iyi tutmak, ilim disiplininden ayrılmamak ve orta yolu izlemek gerek. Araştırmadan, incelemeden, delilleri iyice tesbit etmeden ileri sürülen bütün hükümler insanı hataya götürür. Hadis konusunda önceki çağlarda yaşamış, araştırmacı, iyi niyetli ve yetkin ilim adamlarının görüşlerinden yararlanmak, onların dayanak olarak ele aldıkları delilleri iyice incelemek, ondan sonra karar vermek daha isâbetlidir.



Bir hadisin zayıf diye nitelenmesi, rivâyet yönünden ve râvîlerinin durumlarına göredir. Eğer söz Peygamberimiz'e âitse, o hadistir. Hadis bilginlerinin, bir hadise sahih veya zayıf demesi, Peygamberimiz'in Sünnetinin değer olarak karşılığı değildir. Yani Peygamberimiz'in hiçbir sözü ve davranışı, yani Sünneti zayıf veya noksan değildir. Ancak hadis diye rivâyet edilen sözün Peygamber'e âit olduğunu tesbit ve bu âit oluşun sağlamlığını veya zayıflığını ortaya koymak; o hadisi itikatta, hükümlerde ve amelde delil olarak kullanabilmek için gereklidir.