Kur'ân'ı Kerim'de Allah'ın Yarattıklarına Yemini:

“Saf saf dizilmişlere, toplayıp sürenlere, zikir okuyanlara yemin ederim ki, ilâhınız birdir. O, hem göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi, hem de doğuların ve doğuşların Rabbidir.” (37/Sâffât, 1-5)



“Esip savuranlara, yükünü yüklenenlere, kolayca süzülenlere, işi ayıranlara andolsun ki, size vaad edilen kesinlikle doğrudur ve cezâ mutlaka vuku bulacaktır. Kendine has yollara sahip göğe andolsun ki siz elbette farklı bir söz ve görüş içindesiniz. Bununla beraber aldatılanlar ondan geri çevrilirler.” (51/Zâriyât, 1-9)



“Tur’a, satır satır yazılmış, ince deri üzerine yazılmış Kitab’a, ma’mur eve, yükseltilmiş tavana, dolan denize andolsun ki, Rabbinin azâbı mutlaka vuku bulacaktır. Ona engel olacak bir şey yoktur.” (52/Tûr, 1-8)



“Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı; o, hevâsına/kötü arzularına göre de konuşmaz. O (nun konuşması, kendisine) vahyedilenden başkası değildir.” (53/Necm, 1-4)



“Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki! Bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir. Şüphesiz bu, korunmuş bir kitapta bulunan değerli bir Kur’an’dır.” (56/Vâkıa, 75-78)



“Hayır! Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki; Hiç şüphesiz o (Kur’an), çok şerefli bir elçinin sözüdür. (69/Haakka, 38-40)



“Hayır, öyle değil! Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, onların yerine daha iyilerini getirmeğe bizim gücümüz şüphesiz yeter ve kimse bizim önümüze geçemez.”   (70/Meâric, 40)



“Hayır! Kıyâmet gününe yemin ederim ki; Kendini kınaya (haddini bilen, nedâmet çeken) nefse yemin ederim ki: İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı sanar, öyle mi? Evet, Bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.” (75/Kıyâme, 1-4)



“Yemin olsun, iyilik için birbiri peşinden gönderilenlere; Şiddetle eserek (zararlıları) savurup atanlara; (Hakikat) tohumunu yaydıkça yayanlara; (Hak ile bâtılı) birbirinden ayıranlara; (Allah’a yönelenleri arıtmak, (kötüleri) sakındırmak için öğüt telkin edenlere ki, size vaad olunan şey muhakkak gerçekleşecek!” (77/Mürselât, 1-7)



“Söküp çıkaranlar, yavaşça çekenler, kolayca yüzenler, yarış edenler, derken bir iş çevirenler hakkı için, birinci üflemenin kâinatı sarstığı, onu ikinci üflemenin takip ettiği günde yürekler kaygıdan oynar, onu gören gözler alçalır (yere iner).” (79/Nâziât, 1-9)



“Hayır! Yörüngesinde akıp giderken bazen kaybolup bazen de etrafı aydınlatan yıldızlara; Kararmaya yüz tuttuğu anda geceye, Aydınlığını etrafa yaymaya başladığı zaman sabaha yemin ederim ki Kur’an, değerli bir elçinin (Cebrâil’in) getirip okuduğu sözdür. İşte o elçi, Arş’ın sahibi Allah’ın katında güçlü ve itibarlıdır.” (81/Tekvîr, 15-20)



“Hayır! Şafağa, geceye ve onda basan karanlığa,, dolunay olmuş aya yemin ederim ki, halden hale geçersiniz.” (84/İnşikak, 16-19)



“Burçlarla donatılmış gökyüzüne, geleceği bildirilmiş olan Kıyâmet gününe, Şâhide ve meşhûda (Cum’a ve arefe günlerine) yemin ederim ki, için yanan ateşle dolu hendeğe atılanlar (yakılarak) öldürüldü. Yakanlar da başlarına oturmuşlar mü’minlere yapmakta oldukları işkenceyi temâşâ ederlerdi.” (85/Burûc, 1-7)



“Gökyüzüne ve sabah yıldızına (Târık’a) yemin ederim. Târık’ın ne olduğu sana söylendi mi? O, karanlığı delercesine etrafı aydınlatan sabah yıldızıdır. Hiçbir nefis (insan) yoktur ki mutlaka onun üzerinde bir koruyucu, bir denetleyici bulunmasın.”  (86/Târık, 1-4)



“Fecre, on geceye (Hac yapılan Zilhicce’nin on gecesine), çift olana ve tek’e, herşeyi karanlığı ile örttüğü zaman geceye yemin ederim ki; bunlarda elbette akıl sahibi için birer yemin değeri vardır.” (89/Fecr, 1-5)



“Hayır! (Gerçek onların dediği gibi değil.) Bu beldeye (Mekke’ye), senin bu beldeye girişine, babaya ve ondan gelen çocuğa yemin ederim ki Biz insanı birtakım zorluklar, zahmetler ve sıkıntılar içinde yarattık. O insan, acaba hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? (90/Beled, 1-5) 



“Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiği müddetçe aya, güneşi tam görünen gündüze, aydınlığı örttüğü vakit geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu düzlük yapana, nefse/rûha ve onu en güzel biçimde şekillendirene, sonra ona fücûru/kötülük duygusunu da takvâyı/sakınıp iyi olmayı da birlikte ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere daldıran da ziyan etmiştir.” (91/Şems, 1-10) 



“Karanlığı ile etrafı örttüğü zaman geceye, açılıp ağardığı vakit gündüze, erkeği ve dişiyi yaratan güce yemin ederim ki, işiniz pek çeşitlidir.” (91/Leyl, 1-4)



“Kuşluk vaktine ve kararıp durgunlaştığı zaman geceye yemin ederim ki Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.” (93/Duhâ, 1-3)



“Tîn’e (Bir dağ adı veya incir), Zeytun’a (bir dağ adı veya zeytin), Tûr-ı Sinâ’ya ve şu emîn beldeye yemin ederim ki, Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına gönderdik.” (95/Tîn, 1-5)



“Harıl harıl koşanlara, nallarıyla çakarak kıvılcım saçanlara, ansızın sabah baskını yapanlara, o esnâda tozu dumana katanlara, derken bir topluluğu ortalayanlara yemin ederim ki, insan, Rabbine karşı pek nankördür.”(100/Âdiyât, 1-6)



“Asr’a (akıp giden zamana, çağa, ikindi vaktine) yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip sâlih ameller işleyenler ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnâdır.” (103/Asr, 1-3)