Vahiy ve İlham

'İlham' kelimesinin aslı, kalbe bir şey atmak anlamına gelir ki, bir şeyi yutturmak, feyz yoluyla bildirmek, yakalamak, keşfetmek mânâlarını da kapsar.



Kavram olarak 'ilham'; herhangi bir mânânın düşünme ve araştırma olmaksızın insanların kalbine yerleştirilmesidir.



Kur'ân-ı Kerim'de yalnızca bir âyette, nefse takvâsını da fücûrunu (günaha girmesini) da öğretme, bildirme şeklinde geçmektedir (91/Şems, 8).



İlham denince akla daha çok, kalpleri arı ve temiz kimselere duyularla öğrenilen bilgilerin dışında bildirilen şeyler gelir. Bu da peygamberler ve onların dışında bazı güzel insanlar için sözkonusudur. Ancak peygamberlerle ilgili olan bağlayıcı, diğerleri ise bağlayıcı değildir.



Kur'an'a göre bilginin kaynakları aşağıdan yukarı doğru şöyle sıralanabilir: Duyularla öğrenilenler, akıl ile öğrenilenler, ilham ile elde edilenler ve vahy ile gelenler.



Kabul edilebilecek bir bilgi, bazen bu yolların biriyle, bazen hepsiyle, bazen de birkaçı ile desteklenir. Akıl ve duyularla desteklenen bir ilham, sağlam bir bilgiye ulaşır. Ancak görünen o ki, ilham, kişinin kendi gayreti ve araştırması olmadan kalbinde bulduğu bilgidir. Eğer onu duyularla, akılla ve isbat edebilecek bir başka yolla desteklerse 'bilgi' haline gelir ve bağlayıcılığı sözkonusu olur.



Vahy ile ilham birkaç yönden birbirine benzer, ancak ikisi ayrı ayrı şeylerdir.



Vahy, bir İlâhî kurumdur ve yalnızca peygamberlere âittir. Vahy ile gelen her şey, kesin ilimdir ve muhâtapları bağlar. Peygamberlerin dışındaki insanlara gönderilen vahy, bilinen anlamda vahy değil, yukarıda açıkladığımız ilham'dır.