İslâmî Ümmet, İnsanlığın Hidâyet Önderidir

‘Ümmet’ kavramı, bir diğer deyişle ‘imam’ sözünden alınmış çoğul bir isimdir ki, çeşitli insan gruplarına önder olan ve kendisine uyulan cemaat demektir. Yani, ümmet, bir imamın (önderin) başkanlığı altında sağlam bir topluluk oluşturup düzenli bir şekilde faâliyette bulunan ve diğer insanlara önderlik yapabilen bir topluluktur. Bu topluluk, iman üzere olduğu gibi, küfür üzere de bulunabilir; Faâliyetleri sâlih amel de olabilir, fitne ve fesat da.



Kişilere göre ‘imam-önder’ hangi konumda ise, gruplara/topluluklara göre de ‘ümmet’ o konumdadır. Ümmet, kuvvetli bir önderlik kurumunun yönetimi altında bir araya gelen topluluktur. O topluluğun fertleri inanç ve gaye yönünden bir köke, bir asıla bağlıdırlar.



Ümmet kavramı, kendine has bir dine sahip olan kimse anlamına da gelir:



“Hakikaten İbrâhim, başlı başına bir ümmet idi ve Allah’a itaat ederdi.” (16/Nahl, 120)



 Peygamberimiz, İslâm’dan önce yaşamış ve imanla ölmüş Kuss bin Saîde’nin de tek başına bir ümmet olarak diriltileceğini açıklıyor (Kütüb-i Sitte Muht. Terc. 3/367).



‘Ümmet’, aynı yer ve zamanda, aynı dine bağlı insanların oluşturduğu topluluk anlamında Kur’an’da sık sık geçmektedir.



Aslında insanlar, başlangıçta tek bir ümmet idi. Allah’ın gönderdiği peygamberler, onların sorunlarını çözüyorlardı. Ancak daha sonradan aralarındaki bağy (taşkınlık) yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Farklı farklı dinler uydurdular ve değişik ümmetler haline geldiler (2/Bakara, 213; 10/Yûnus, 19).