Tefekkür Nedir?
'Tefekkür', fikr kökünden türemiştir.
'Fikr', bilinenden bir ilme (kesin bilgiye) ulaşma kuvvetine denir. Bir başka deyişle, fikr, görgü ve bilgileri bir tertibe koyup bildiği şeyi düşünmek, sonu önceye bağlamak demektir.
'Tefekkür' ise, 'fikr' kuvvetinin hareket etmesine, fikir faâliyetine denir.
Bu, herhangi bir şey hakkında düşünme, kafa yorma, zihni çalıştırma, işin şuuruna varma anlamındadır.
Aslında bütün zihin faâliyetlerinin yeri kalptir. Kişinin bir şeyi bilmesi, onun farkına varması, bir şeye şâhit olması, bilginin kendisi için kesinlik kazanması (yakîn) gibi faâliyetler kalbin işlerindendir.
Bunlar arasında şuur, duyuların dış dünya ile ilişkiye geçmesi sonucu oluşan ve kalbe ulaştığı zaman belli bir bilgi meydana getiren şeydir. İnsan, bir şeyin şuuruna, yani farkına vardıktan sonra, şuuruna vardığı şeyler hakkında düşünmeye, kalbinde onlar hakkında bir iz bulmaya başlar.
İşte kalpteki bu faâliyetin adı tefekkürdür.
'Tefekkür', bilinen birtakım şeylerle, kesin bir bilgiye ulaşabilme gücünün hareketidir. Kalbin, bir şeyi tanıma, bilme ve o şey hakkında bir bilgiye ulaşma çalışmasıdır.
'Tefekkür' faâliyeti tamamen insan kalbinin bir faâliyetidir. Hayvanlar hakkında kullanılmadığı gibi, 'Allah fikir sahibidir, Allah tefekkür etti' de denilmez.
'Tefekkür' bir anlamda kalpte bir sûretin (bir şeklin) meydana gelmesine imkân tanır. Halbuki Allah (cc), her türlü sûretin, şeklin üzerinde olduğu gibi, zâten ilmiyle her şeyi nasılsa öylece bilir. O'nun, varlıkların sûretleri üzerinde -insan gibi- fikir sahibi olması düşünülemez.
Allah'ın (cc) varlığı hiçbir zaman kavranılmaz, hiçbir sûretle (şekille) nitelendirilemez. Bu bakımdan O'nun şekli (sûreti) hakkında değil de, yarattıkları veya verdiği ni'metleri, gözler önüne serdiği âyetleri hakkında düşünülür, tefekkür edilir.
Allah'ın (cc) varlığı O'nun âyetleriyle bilinir ki, buna da 'ma'rifet' denilir. Bu anlamda O, ne düşünülendir (mütefekker'dir), ne de ma'lumdur (bilinen'dir). Ancak, O ma'ruftur, yani âyetleriyle tanınandır. Allah (cc) düşünen (mütefekkir) de değildir. Bu bakımdan O'nun gönderdiği vahy, yani İslâm bir fikir olamaz.
'Fikr', bilinenden bir ilme (kesin bilgiye) ulaşma kuvvetine denir. Bir başka deyişle, fikr, görgü ve bilgileri bir tertibe koyup bildiği şeyi düşünmek, sonu önceye bağlamak demektir.
'Tefekkür' ise, 'fikr' kuvvetinin hareket etmesine, fikir faâliyetine denir.
Bu, herhangi bir şey hakkında düşünme, kafa yorma, zihni çalıştırma, işin şuuruna varma anlamındadır.
Aslında bütün zihin faâliyetlerinin yeri kalptir. Kişinin bir şeyi bilmesi, onun farkına varması, bir şeye şâhit olması, bilginin kendisi için kesinlik kazanması (yakîn) gibi faâliyetler kalbin işlerindendir.
Bunlar arasında şuur, duyuların dış dünya ile ilişkiye geçmesi sonucu oluşan ve kalbe ulaştığı zaman belli bir bilgi meydana getiren şeydir. İnsan, bir şeyin şuuruna, yani farkına vardıktan sonra, şuuruna vardığı şeyler hakkında düşünmeye, kalbinde onlar hakkında bir iz bulmaya başlar.
İşte kalpteki bu faâliyetin adı tefekkürdür.
'Tefekkür', bilinen birtakım şeylerle, kesin bir bilgiye ulaşabilme gücünün hareketidir. Kalbin, bir şeyi tanıma, bilme ve o şey hakkında bir bilgiye ulaşma çalışmasıdır.
'Tefekkür' faâliyeti tamamen insan kalbinin bir faâliyetidir. Hayvanlar hakkında kullanılmadığı gibi, 'Allah fikir sahibidir, Allah tefekkür etti' de denilmez.
'Tefekkür' bir anlamda kalpte bir sûretin (bir şeklin) meydana gelmesine imkân tanır. Halbuki Allah (cc), her türlü sûretin, şeklin üzerinde olduğu gibi, zâten ilmiyle her şeyi nasılsa öylece bilir. O'nun, varlıkların sûretleri üzerinde -insan gibi- fikir sahibi olması düşünülemez.
Allah'ın (cc) varlığı hiçbir zaman kavranılmaz, hiçbir sûretle (şekille) nitelendirilemez. Bu bakımdan O'nun şekli (sûreti) hakkında değil de, yarattıkları veya verdiği ni'metleri, gözler önüne serdiği âyetleri hakkında düşünülür, tefekkür edilir.
Allah'ın (cc) varlığı O'nun âyetleriyle bilinir ki, buna da 'ma'rifet' denilir. Bu anlamda O, ne düşünülendir (mütefekker'dir), ne de ma'lumdur (bilinen'dir). Ancak, O ma'ruftur, yani âyetleriyle tanınandır. Allah (cc) düşünen (mütefekkir) de değildir. Bu bakımdan O'nun gönderdiği vahy, yani İslâm bir fikir olamaz.
T harfi
- * Tedavi:
- 10. Tebdil-i Hava:
- 5- Tavaf-ı Umre:
- a- Eski Ahid'de Takdis:
- a) Haricîler
- Bütün Varlıklar Tesbih Yaparlar
- c- Çevre Temizliği:
- Heykelcilik, Ressamlık, Fotoğrafçılık
- İnsanlar Hakkında Vekil' Denilmesi:
- İslâm'da Tapu Tescilinin Tarihçesi
- Nefis Tezkiyesinin Anlamı
- Ta'zîr Cezasını Vermeye Yetkili Olanlar:
- Tafsil İman'ın Üçüncü Ve En Yüksek Derecesi:
- TAHRİC
- Takvânın Aşamaları
- TEBÜK SEFERİ
- TECVÎD
- TEĞANNİ
- Tekvin Sıfatının İsbatı
- TOPRAK MÜLKİYETİ
- TÜRBE
- 11. Kuvve-i Maneviyeyi Takviye:
- a) Hastalıgı Da Şifayı Da Veren Allah'dır.
- Allah'ın Sübhân Oluşu
- b- Yeni Ahid'de Takdis:
- b) Mutezile
- Osmanlılarda Arazilerle İlgili Kayıtlar
- Seferin Nedeni:
- Ta'zîr Gerektiren Suçun İspat Yolları:
- TAADDÜD-Ü ZEVCAT