TAZMİNÂT

Arapça "da-me-ne" kökünden "tef'îl" babında bir mastar olan "tazmîn" kelimesinin çoğuludur. Sözlükte kefil olmak, borçlanmak, garanti vermek, tazmin yükümlülüğü altına girmek ve korumak anlamlarına gelir. Zararın yükümlü tarafından karşılanması anlamında "tazmîn" veya bunun yerine "damân" sözcüğü kullanılır. Damân terim olarak "tazminât" ve "keffâret" anlamlarında olmak üzere iki ayrı anlamda kullanılır. İlk anlamı Hanefîler tercih ederken, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîler kefâlet anlamını tercih etmişlerdir.



İslâm hukukunda tazminat şöyle tarif edilmiştir:



"Helâk olan şey mislî ise mislini, kıyemî ise kıymetini vermekten ibarettir" (bk. Mecelle, Madde, 416). el-Gazzâlî'nin (ö. 505/1111) tarifi şöyledir: "Bir şeyi geri vermek veya telef olmuş ise mislini ya da değerini bedel olarak vermektir" (el-Gazzâlî, el-Vecîz, Mısır, 1317/1899, l, 205). Kısaca tazminat, tazmini gereken şey mislî ise mislini, kıyemî ise değerini zarar görene vermektir.



Hanefîler dışındaki fakihlere göre damân ve kefâlet eş anlamlı kelimeler olup şöyle tanımlanır: Damân bir kimsenin zimmetinin başkasına ait bir borçla meşgul olmasıdır (ed-Düsûkî, Hâşiye, Dâru'l-Fıkr t.y., III, 330). Ancak bu hukukçulardan "damân" kelimesini "tazminat" anlamında kullananlar da olmuştur. Bazı kaynaklarda "Damânü'l-Gâsıb (Gasbedilenin tazmin yükümlülüğü)", "Damânü'l-Müşterî (Alıcının tazmin yükümlülüğü)", gibi bakışlar bunu gösterir (İbn Receb, el-Kavâid, Ezher 1392/1972, 6).