3. Mal İle Ta'zîr Cezası:

Müctehidlerin çoğuna göre suçlunun malına el koyarak ta'zîr cezası uygulamak caiz değildir. Çünkü bunda, başkasının malını haksız yere yemek vardır. Ancak Malikî mezhebinden meşhur görüşe, Hanbelîlere ve Şâfiîlerin iki görüşünden birisine göre bazı yerlerde mâlî nitelikli ta'zîr cezası uygulanabilir. Bu görüşün delili zekâtını vermeyen kimsenin ceza olarak malının yarısının müsadere edilebileceğini bildiren hadisle (eş-Şevkânî, a.g.e., IV, 121,123), Hz. Ömer ve Hz. Ali'nin içki satılan bazı iş yerlerini yaktırmalarıdır (İbn Teymiyye, el-Hisbe, s. 49 vd; İbnü'l-Kayyim, a.g.e., II, 98).



Ebû Yusuf'a göre, suçlunun malı devlet tarafından geçici olarak alınır, daha sonra geri verilir. Çünkü şer' bir sebep olmaksızın başkasının malını almak caiz değildir (ez-Zühaylî, a.g.e.,VI, 201, 202).



İbn Âbidîn (ö. 1252/1836) mâlî ceza ile ilgili olarak şöyle der: "Kanaatimce, hâkim, suçlunun malını alıp, yanında alıkoyar. Onun tövbe etmesinden ümit keserse bu malı uygun bulduğu yere sarf eder. Devletin mal sahiplerinden müsaderesine gelince; bu sadece beytülmal memurları için aldıklarını beytülmale koymak şartıyla câiz olur (İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, III, 195 vd).



Nitekim Hz. Ömer, bir dilencinin yanında ihtiyacının üstünde yiyecek bulunca bunları müsadere etmiştir. Kısaca, gayri meşrû yoldan kazanılan mallar müsadere edilebilir.