Ulemanın Görüşleri

Hanefî ulemasından İmam Tahavî şöyle der: "Şâri' Teâlâ önce bütün sûretleri, nakış da olsalar, yasaklamıştır. Çünkü o günün insanı sûretlere, tasvirlere tapmayı daha yeni bırakmıştı. Bunun için toptan hepsini yasakladı. Sonra bu yasaklaması kesinleşip kararlaşınca, üzerinde resimli nakışlar bulunan kumaştan, zarûret halinde sergi edinilmesini mübah kıldı. Çünkü değersizleştirilen şeye cahilin bile saygı duyamayacağına güvendi. Bu durumda yasak, değerli tutulan şeylerde geçerli oldu" (Seyyid Sâbık, Fıkhü's-Sünne, III, 503).



Malikî fakihlerinden İbnü'l-Arabî ise meseleye şöyle yaklaşır: "Resim ve tasvir edinme konusunun özeti: Bu eğer mücessem (boyutlu) cinsten olursa, icma ile haramdır. Eğer boyutsuz ise dört çeşit hükmü vardır:



"a- Ancak örtüdeki nakışlı resimler müstesna” hadisin zahirine göre mutlak caizdir.



"b- Nakışlı resim bile olsa mutlak haramdır.



"c- Eğer sûret nakışsız ise haram, kafası koparılmış veya organları parçalanıp asıl vücuttan ayrılmış ise caizdir. Geçerli olan görüş de budur.



"d- Yerlere serilerek veya başka şekilde değer verilmeyecek yerde kullanılırsa caiz, duvara veya yükseğe asılıp değer verilirse caiz değildir" (İbn Hacer, Fethu'l-Bârı, XII, 515)



İmamü'l-Harameyn, gölgeli (boyutlu) olmayan sûretler, sergi ve yastık gibi şeylerin üzerindeyse caiz olacağını, çatı ve duvar üzerindeyse caiz olmayacağını söyler. Bundaki anlam şudur: Yüksek yerlere konuluyorsa değeri yükseltiliyor demektir. Ama sergi üzerinde bulunursa, bu, değerini düşürmek kabul edilir (İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, XII, 511)



Yusûf el-Kardavî şöyle demiştir: "Bunun dışındaki sûretler ve levhalar, bitkiler, ağaçlar, denizler, gemiler, dağlar, güneş, ay, yıldızlar ve diğer tabiat manzaraları gibi cansızları yapana, edinene günah yoktur. Bu tartışmasız bir hükümdür.



Sûret canlıya ait olur, yukarıda geçen sakıncalar, yani mukaddes sayılmak, ululanmak gibi bir durum olmaz, Allah'ın yaratmasına benzer bir yapım kastı da bulunmazsa, buna da haramdır, denilmez.



Ama levhalara resmedilen, halılara, duvarlara ve elbiselere dokunan, nakşedilen resimlere gelince, bunlar hakkında haram olduğuna delâlet eden sahih, açık ve tartışmasız nas yoktur.



Resulullah (s.a.s)'in bir çeşit tasvirlere karşı hoşnutsuzluk gösterdiğini ifade eden hadisler vardır. Çünkü bunda sorumsuz kişilere ve basit menfaatlere aşırı bağlı kişilere benzeme vardır" (Y. Kardavî, el-Halâl ve'l Haram fi'l-İslâm, 106)



Eski Mısır müftüsü Muhammed Baht el-Mut "el-Cevabü'ş-Şâfi'fi İbahati't- Tasviri'l-Fotografi" isimli bir kitab yayınlamış ve fotoğrafın hükmünün de boyutsuz resim gibi olduğunu beyan etmiştir.



Bu konuda dikkat edilecek en önemli nokta, İslâm akaid ve âdâbına muhalif olup olmamaktır. Çıplak kadın resimleri, kadınlık mahremiyetini açığa koyan resimleri, şehveti tahrik eden resimleri yapmak bu kabildendir. Nitekim bazı kitap, dergi, gazete ve sinema filmlerinde bu açıkça görülmektedir. Bunların haram olduğunda; imalatının, insanlar arasında yayılmasının, evlerde, bürolarda bulundurulmasının, basılmasının, duvarlara asılmasının, kasıtlı olarak seyredilmesinin haram olduğunda da şüphe yoktur" (Kardavî, el-Halâl ve Haram fi'l-İslâm, 113).



Zalimler, fasıklar, dinsizlere ait resim ve heykeller de böyledir. Putperestliğin şiarını yaşatan her resim de böyledir. Resulullah (s.a.s) dönemindeki resim ve heykellerin çogu bu kabildendir. Bunun için Resulullah (s.a.s) Mekke'yi fethettiği zaman Mescid-i Haram'ın içine girdi. Orada bazı resimler görünce, silinmelerini emretti. Bunlar Mekke'deki putperestliği besleyen sapıklığa kaynaklık ediyorlardı.



Konuyla ilgisi açısından göz önünde bulundurulacak önemli noktalardan birisi de şudur:



Resulullah (s.a.s) cahiliye dönemine ait Arab paralarının kullanılmasına müsaade etti. Bizans'tan ve İran'dan gelen paralar Resulullah'ın ülkesinde geçiyordu. Bu paralar Hz. Ebû Bekir'in hilâfetiyle Hz. Ömer'in hilâfetinin ilk ilk yıllarında tedâvülde kaldı. Hicrî 18. yılda Hz. Ömer tedâvüldeki bu cahilî ve gayri islâmî paralar yanında, üzerinde islâmî ibareler bulunan paralar bastırdı. Said b. el-Müseyyeb bu iki çeşit parayla da alışveriş yapardı.



Yemen'den üzerinde resimler bulunan elbiseler, kumaşlar, perdeler gelirdi. Hz. Ömer'in azadlısı ve hâzini Yesâr b. Nümeyr evinde resimler kullandı. Tâbiînin büyüklerinden Kasım b. Muhammed b. Ebî Bekir'in duvarlarında kunduz resimleri ve minyatürler bulunan bir odası vardı. Bu zat halası Hz. Âîşe'nin terbiyesinde yetişmişti. Hz. Âîşe'nin fıkhını ve hadisini en iyi bilen kişi idi (Hudarî, Tarihu'l-Ümmemi'l-İslâmiyye, II, 220; Hasan İbrahim Hasen, Tarihu'l-İslâm, II, 356).



İbn Ebî ,Şeybe, el-Musannef isimli eserinde, Huzeyfe'den naklen der ki: Huzeyfe'nin yüzüğünde karşılıklı duran iki kartal vardı, aralarına "elhamdûlillah" yazılmıştı. Yine el-Musannef'teki rivâyetlere göre Enes'in yüzüğünün nakışı aslandı. İmrân b. Hüseyn'ın yüzüğünde kılıç kuşanmış bir adam resmi vardı. Kadı Şureyh'in yüzüğünde aralarında ağaç resmi bulunan iki aslan resmi vardı. Dahhâk b. Müzâhim'in gümüş yüzüğünde ise bir kuş resmi vardı: (Kettânî, et-Terâtibü'l-İdâriyye, 2, 70).



Bunlar da gösteriyor ki ilk Müslümanlar, canlı resimlerden putperestlik endişesiyle uzaklaşmışlardır.



Resmin mekrûh olduğunu ileri sürenlerin delilleri:



Hanbelî fakihlerinden İbn Kudame el-Makdisî, Ebû Hüreyre (r.a), resimlerin yukarıda tutulanını da, aşağılananını da mekruh görmüştür. İmam Malik ise onu tenzihen mekruh olarak görür, haram saymazdı. Belki de, o, Resulullah (s.a.s)'ın, "İçinde sûret bulunan eve melek girmez" hadisinin umum ifade etmesine göre fetva vermiştir. Bizim için Âîşe (r.anha)'nın rivâyet ettiği şu hadis temeldir: "Resulullah (s.a.s) bir yolculuktan gelmişti. Ben de sofamı üzerinde resimler bulunan bir sergiyle örtmüştüm. Resulullah (s.a.s) onu görünce "Odayı resimli bir örtüyle mi örtüyorsun?" diye azarlayıp yırttı. Ben ondan iki yastık yaptım. Ben Resulullah (s.a.s)'in onlardan birine dayandığını görür gibiyim. "



Resmin mubah olan kısmı yere serilip ayak altında çingenenidir. Mekrûh olan ise duvara asılandır (İbn Kudâme el-Muğn, VII, 113).



Resmin (sûretin), giderildiği takdirde canlının yaşayamayacağı, göğsü, karnı gibi yerleri koparılırsa veya bedeninden ayrı sadece baş yapılırsa, bu yasak kapsamına girmez. Çünkü o organın gitmesiyle geride canlı kalmaz. Bu canlının kafasını kesmeye benzer. İlk yapıldığında resim bassız bir beden, veya bedensiz bir baş şeklinde yapılırsa veya başı bir canlıya, bedeni başka bir canlıya ait olarak yapılırsa, bu da yasak kapsamına girmez. Çünkü bu (gerçek) bir canlının resmi değildir (İbn Kudame, el-Muğn, VIII, 13)



Haram olduğunu söyleyenlerin delilleri:



İbn Âbidn, Hasiye'sinde söyle der: "Resim yapmak mutlak sûrette caiz değildir. Çünkü bu, Allah'ın yaratmasına benzer yaratma iddiasına kalkışmaktır" (İbn Âbidîn, Hâşiye, I, 608).



İmam Nevevi şöyle der: Bizim ashabımıza ve diğer âlimlere göre, canlının resmini yapmak şiddetle haramdır. Bu aynı zamanda büyük günah (kebair)lardandır. Çünkü hadislerde onun hakkında şiddetli tehditler vardır. O, ister değersiz tutulmak için yapılsın, ister başka niyetle yapılsın. Onu yapmak tamamen haramdır. Çünkü onda Allah'ın yaratmasına benzetmek vardır. İsterse, bu elbisede, sergide, dirhemde, dinarda, felsde, kapkacakta, duvarda veya başka yerde olsun. Bütün bu durumlarda yapılan sûretin, gölgeli (boyutlu) olup olmaması fark etmez (Nevevî, Müslim Şerhi, XIV, 85).



İmam Kurtubi ise şöyle der: Resulullah (s.a.s) tasviri yapanlara, istisna yapmaksızın lanet etmiştir. "Bu sûret yapanlara kıyamet gününde azabedilecek ve onlara "yarattıklarınızı diriltiniz" denilecek" hadisinde de istisnada bulunmamıştır. Sünen-i Tirmiz'de Ebû Hüreyre'den rivayet edilen bir hadis-i şerif şöyledir: "Resulullah (s.a.s)'in söyle buyurduğunu işittim: "Kıyamet gününde cehennemden bir boyun çıkar. Bunun bakan iki gözü, işiten iki kulağı ve konuşan bir dili vardır. Bu şöyle diyecektir: "Ben üç şeyi ilan etmekle görevlendirildim: İnatçı bütün cebbarların, Allah'la beraber başka ilâhlara da sığınanların ve musavverlerin hakkından geleceğim" (Ebû İsa et-Tirmizî: Bu hasen, garib sahih bir hadistir, demiştir.)



Buhar ve Müslim'de Abdullah b. Mes'ud (r.a)'dan rivâyet edilen bir hadiste Resulullah (s.a.s)'ın: "Kıyamet gününde azab yönünden insanların en şiddetlisi, resim yapanlardır" buyurması, her hangi bir şeyin resmini yapmanın memnû olduğuna delâlet etmektedir. Bu şey ne olursa olsun, durum değişmez (Kurtub, el-Câmi li Ahkami'l-Kur'an, XIV, 274)