Kur'an'da Tahâret

Fıkıh ilminde her türlü maddî temizliğe ‘tahâret’ adı verilir. Tahâret, ibâdet yapabilmek için zorunlu bir faâliyettir.



'Tahâret', maddî kirlerden arınmayı anlattığı gibi, Allah'ın yasakladığı günahlardan kaçınıp emirleri yerine getirmek yoluyla temizlenmeyi de ifade eder.



Bu anlamda bütün mü’minler tahâreti/temizlenmeyi seven kimselerdir (9/Tevbe, 108). Allah da, bu şekilde arınan kullarını sever (2/Bakara, 222; 9/Tevbe, 108).



Kur’an, ‘tahâret’ kelimesinin farklı türevlerini kullanmaktadır. Şimdi onlara birkaç örnek verelim:



İsa (a.s.)’ın annesi Hz. Meryem, son derece iffetli ve temiz bir kadındı. Çünkü Allah (c.c.) onu özellikle seçmiş ve onu tathîr etmiş/temizlemişti. Onun temiz oluşu, her türlü düşük ahlâktan, iffetsizlikten, şirk ve günah pisliklerinden, isyan ve itaatsizlik hatalarından uzak olmasıdır (3/Âl-i İmrân, 42).



İslâm’ın temellerinden biri olan zekât, malı temizlediği gibi, kalbi aşırı mal sevgisinden arıtır, hem de malın bereketlenmesi ummayı öğretir.



“Onların mallarından sadaka (zekât) al, bununla onları temizlemiş ve arındırmış olursun…” (9/Tevbe, 103). Bu âyette “tahâret” ile yakın anlamı olan “tezkiye” kelimesinin yan yana kullanılması oldukça dikkat çekicidir. (Bakınız: Tezkiye)



Kalpleri inanmadığı halde, ağızlarıyla inandık diyenler, küfür içerisinde bocalarlar. Onlar yalana kulak verirler, kelimeleri konuldukları yerden yanlış yere taşırlar. İşte Allah böyle kimselerin kalbini tathir etmek/temizlemek istememektedir. Şüphesiz kalpteki küfür, nifak ve fesat bir ricstir/pisliktir. Kalplerdeki bu pislik ancak iman ve teslimiyetle temizlenir (5/Mâide, 41).



Allah (c.c.) gökten su indirir ve bu su ile hem görünen maddî kirleri temizler, hem de mânevî kirleri giderir. Gökten indirilen bu su, aynı zamanda Allah’ın vahyi anlamına da gelmiş olabilir. Bu su ile Allah, mü’minleri tathir etmek/temizlemek, şeytanın kalplere bırakacağı kötü düşünceleri ve fesatları silmek, onların kalplerini birbirine bağlamak istemektedir (8/Enfâl, 11).



Her türlü günah ve rics kalbi kirletir, onun saflığını bozar, onu karartır. Allah (c.c.) bazı kullarını bu ricsten temizlemek ve onları arındırmak istiyor. Tıpkı özel olarak Hz. Meryem’i ve onun oğlu Hz. İsa’yı tathir ettiği/temizlediği gibi.



“Ey Ehl-i Beyt (Peygamberin ev halkı); gerçekten Allah (c.c.) sizden kiri (ricsi/günahı) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” (33/Ahzâb, 33)



Allah’ın evi sayılan Beytullah’ı tathir etmek/temizlemek için İbrâhim ve İsmâil (a.s.)’den söz alınmıştı. Onlar, tavaf yapmak isteyenler için o Beyt’i temizleyeceklerdi. Bu temizlik her türlü şirk unsurlarından temizlenmeyi anlattığı gibi, maddî olarak temizlemeyi de anlatır (2/Bakara, 125) (Elmalılı, 1/407)



Temeli takvâ üzerine kurulan mescidlere devam eden mü’minler, ibâdet, duâ ve yakarış ile, günah, hata ve benzeri kötülüklerden arınmak isterler. Allah da arınanları sever (9/Tevbe, 108).



Her türlü fuhuştan kaçınma da bir temizliktir. Nitekim hayatı boyunca fuhşa gitmeyen, zina etmeyen kimselere halk arasında ‘temiz kaldı, temiz insan’ gibi övücü sözler söylenmektedir. Lût (a.s.) kavmi, kendileri gibi çirkin bir fiili yapmayanlara “bunlar çokça temizlenen, çokça temiz kalmaya çalışanlar” diyerek, günahta ve pislikte kendileri gibi olmayan bu temiz insanları sürgün etmek istedi (7/A’râf, 82; 27/Neml, 56).



Cennetlikler hafif ipek ve işlenmiş atlastan elbiseler içerisinde, gümüşten bilezikler takarak tahûr/temiz bir içecekten içeceklerdir (76/İnsan, 21). Yine cennetliklere mutahhara/tertemiz eşler verilecektir (2/Bakara, 25; 4/Nisâ, 57; 3/Âl-i İmrân, 15).



İnsanların her türlü şirk, küfür, fesat, günah, itaatsizlik ve hata gibi kirlerini temizleyip, onları ‘mutahhar’ kılmak isteyen Kur’an, esasen;



"Şerefli/üstün sayfalardadır. Yüceltilmiş, mutahhar/tertemiz kılınmış (sayfalarda)." (80/Abese, 13-14)



İnsanları tezkiye etmek/temizlemek için gönderilmiş (3/Âl-i İmrân, 164) Rasûl, onlara bu yüce Kur’an’ı tertemiz (mutahhar) sayfalardan okur ve onları, kalbi kirleten insanı rezil eden her türlü kötü ahlâktan temizler (98/Beyyine, 2).



Kur’an ve onun mesajı, deyim yerinde ise, içinde kir ve leke bulunmayan bir ‘su’ gibidir ve mutahhar/temizdir. Onu temiz olan ve seçilmiş bulunan elçi insanlara tebliğ etti. Bu temiz su bütün kalpleri temizler, onları diriltir, onlara hayat bağışlar. Bu suyun başkalarına aktarılması için de temiz kaplara ihtiyaç vardır. Kalpleri vahy ile temizlenenler bu ‘su’yu kirletmeden ve bulandırmadan başkalarına aktarmalıdır.



Kalbinde rics/pislik olanlar o ‘mutahhar-tertemiz’ sahifelere dokunmamalıdır. O’na ancak mutahhar/tertemiz olanlar el sürebilir (56/Vâkıa, 79).



Görüldüğü gibi Kur’an tahâreti/temizliği, çeşitli varyantlarıyla ve daha çok kalp temizliği, şirk, küfür ve günah gibi mânevî pisliklerden temizlenme, arınma ve şerefli kalma anlamında kullanmaktadır. Bu tahâreti iman edip, İslâm’ın emir ve yasaklarını yerine getiren, kendini isyan ve hatalardan uzak tutanlar ancak yapabilirler. Şüphesiz bu, mü’min bir insanın şerefi ve üstünlük makamıdır.



'Tahâret', yukarıda geçtiği gibi, aynı zamanda beden ve çevre temizliğidir. Allah (cc) hem maddî, hem de mânevî olarak temiz olanları (mutahharûn'u) sever. İslâm temizlik (tahâret) dinidir denilse yanlış olmaz. Bütün hadis kitaplarında ve fıkıh kitaplarında bir tahâret bölümü vardır. Müslümanın ibâdet için veya normakl bir şekilde nasıl temizleneceği uzun uzadıya anlatılır. Çünkü mânevî temizlenmeyi kazandıracak olan maddî temizliktir.



Şu hadis maddî anlamdaki tahâretin önemine yeterince işaret ediyor:



“Temizlik (abdest) imanın bir parçasıdır. El-Hamdü lillâh sözü amel terazisini doldurur. Sübhanallahi ve’l hamdu lillâhi, (Allah’ın şânı pek yücedir, hamd O’na aittir) sözü göklerle yerin arasını doldurur. Namaz nûrdur. Sadaka (kurtarıcı bir) delildir. Sabır ışıktır. Kur’an senin lehine ve aleyhine bir delildir… ” (Müslim, Tahâre 1, hadis no: 223; İbn Mâce, Tahâre 5, hadis no: 280; Tirmizî,