Kur'an'da Tuğyanın Tipik Örnekleri

Firavun, 'tuğyan' eden azgınların tipik misalidir. O gerçekten sınırı aşıp azgınlık yapan biri idi (20/Tâhâ, 24, 43; 79/Nâziât, 17). Firavun, insanın kendi hevâ ve hevesini ilâhlaştırmasının, kendini her şeyin üstünde görmenin, istikbârın da açık bir örneğidir.



Firavun ve benzerlerinin meydana getirdikleri uygarlık ve düzen gerçekte bir tuğyan düzenidir. Onlar, içinde bulundukları beldeleri 'tuğyan'a boğdular ve yeryüzünde fesat çıkardılar. Allah da onları azâbıyla yakalayıverdi (89/Fecr, 11-13).



Tuğyan ederek kendini ilâh ilân eden Firavun'un ezdiği İsrailoğullarına Allah (cc), 'size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin, bu konuda 'tuğyan etmeyin" buyurduğu halde, onlar söz dinlemediler ve 'tuğyana düştüler (20/Tâhâ, 81-87).



Nûh (a.s.)'un kavmi de 'tuğyan'a düşmüştü (51/Zâriyât, 53). Kendilerine gelen elçiyi dinlemeyip azgınlıklarından vazgeçmediler. Şımarmaya ve büyüklük taslamaya devam ettiler. 'Tuğyan' eden Nûh (a.s.)'un kavmi, tufanla cezalandırılmıştı. Kur'an bu tufan olayını, suların taşmasını ifade eden 'tağâ', yani tuğyan masdarının fiili ile anlatmaktadır (69/Haakka, 11).



Yine Semûd kavminin bir 'tâğıye' ile cezalandırıldığını görmekteyiz. 'Tâğıye', tuğyan kökünden gelen bir başka kelimedir ve azıp kuduran bir tabiat kuvvetini ifade etmektedir. Yani 'tuğyan eden' Semûd kavmi yine 'tuğyan eden, tâğıye olan', yani azıp kuduran bir tabiat kuvvetiyle cezalandırıldılar. Taşıp her yeri kaplayan (sel ve fırtına gibi) şeylere 'tâğıye' denmektedir. Tıpkı yatağından taşan, sınırları aşıp etrafına zarar veren, zararlı olmaya başlayan su gibi. Tuğyan edenler de sınırları aşarlar, kendilerine ve etraflarına zarar vermeye başlarlar (69/Haakka, 5).



Semûd kavminin peygamberleri Hz. Sâlih (a.s.)'i yalanlamalarının ve ona karşı çıkmalarının sebebi de yine 'tuğyan' etmeleriydi. Kur'an bunu aynı kökten gelen 'tağvâ-azmak' kelimesiyle anlatıyor (91/Şems, 11-14). Onlar da tıpkı Nûh (a.s.) kavmi gibi zenginlik ve refah içinde yaşarlarken, kendilerini 'müstağnî' görmeye, Allah'ın Dininden yüzçevirmeye ve şirk koşmaya başladılar. Peygamberi dinlemedikleri gibi, İlâhî tehditlere de kulak asmadılar.



Âd kavmi de tıpkı onlar gibi, sadece dünyada yaşayacaklarını sanarak, Allah'a kulluktan yüzçevirdiler. Zayıflara zulmetmeye, yeryüzünde fesat çıkarmaya devam ettiler. Kendilerini çok güçlü ve üstün gördüler. Birtakımları da, kendilerini üstün görüşlü sayarak mü'minlere tepeden baktılar, onlara ayak takımı, akılsızlar dediler. Gönderilen peygamberleri dinlemediler, hatta onları öldürmekle tehdit ettiler. Hak'tan gelen dâvetlere karşı kulaklarını tıkadılar, duymazlıktan geldiler. Böylece yaşadıkları beldelerde 'tuğyan' ettiler, 'zâlim' oldular.



Bu ve bunlara benzer örnekler, Kur'an'ın 'tuğyan' eden kişi ve topluluklarla ilgili olarak verdiği tipik örneklerdir. Şüphesiz 'tuğyan' mantığı her devirde aynıdır. Allah'ın koyduğu sınırları, gönderdiği kulluk ilkelerini tanımayan, o sınırları aşıp isyan eden kişilerin bu tutumu 'tuğyan'dır.