Soygunculuk Yapanların Cezası:

Soygunculuğun cezasını belirleyen âyetteki (bk. el-Maide, 5/33) sıralamanın, İslâm devletine istenilen cezayı uygulamada tercih hakkı verip vermediği konusunda görüş ayrılığı vardır.



Hanefi, Şâfiî ve Hanbelilere göre, yol kesip soygunculuk yapanlara âyetteki sıraya göre, fakat suçlarının ağırlık ve niteliği dikkate alınarak had cezası uygulanır. Ancak aralarında şu görüş ayrılıkları vardır:



Hanefilere göre, yol kesenler yalnız soygun yaparsa, el ve ayakları çaprazlama kesilir. Yalnız adam öldürürlerse, öldürülürler. Ebû Hanife ve İmam Züfer'e göre öldürme ve soygun fiilinden her ikisini de işlemişlerse, İslâm devlet başkanı seçimlik hakka sahiptir. Dilerse el ve ayaklarını çaprazlama keser, sonra öldürür veya bunları asar; dilerse el ve ayakları kesilmeksizin öldürülür veya asılırlar.



Eğer öldürme ve soygun olmaksızın yalnız korkutma olmuşsa, sürgün cezası verilir. Bu da hapsetme, yani toplumdan tecrit etme yoluyla olur (es-Serahsi, a.g.e., IX,195; el-Kâsânî, a.g.e., VII, 93; İbnül-Hümâm, a.g.e., IV, 270; İbn Âbidîn, a.g.e., III, 233 vd.).



Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre, İslâm devlet başkanı yol keseni öldürür veya asar; fakat el ve ayak kesemez. Çünkü suç bir tane olup, yol kesmeden ibarettir. Bu suça iki ceza birlikte uygulanmaz. Çünkü hadlerde ağır olan ölüm cezası, daha hafif olan el ve ayak kesmeyi de kapsamına alır. Nitekim hırsızlık ve recm cezası bir kişide birleşince, yalnız recm'in uygulanması yeterlidir. Ebû Hanife ve Züfer ise çaprazlama el ve ayak kesme ile ölüm cezasının birlikte uygulanmasını "ağırlaştırılmış ceza" olarak nitelerler. Çünkü yol kesen, can ve mal güvenliğini birlikte ihlâl etmiş olur.



Şâfiî ve Hanbelîlere göre, yol kesenler yalnız soygun yaparsa, çaprazlama el ve ayakları kesilir; soygun yapmaksızın yalnız öldürme fiili varsa, suçlular asılmaksızın öldürülürler. Öldürme ve soygun suçu ikisi birlikte işlenmişse, öldürülür ve asılırlar yalnız korkutmada sürgün cezası verilir (İbn Kudâme, el-Muğni, 3. baskı, Kahire 1970, VIII, 288; eş-Şîrâzî, el-Mühezzeb, II, 284; eş-Şirbînî, Muğnil-Muhtac, Mısır t.y., IV, 81, vd; İbn Teymiyye, es-Siyâsetü'ş-şer'iyye, s. 78).



İmam Mâlik'e göre, yol kesenlerin cezası İslam devlet başkanının görüşüne bırakılmıştır. O, âyette yer alan toplum yararına en uygun olan ve bozgunculuğu önlemede etkili bulunan cezayı belirleyerek uygular. Dayandığı delil; âyetteki "ev (yahut)" ifadesinin muhayyerlik bildirmesidir. Çoğunluk İslâm hukukçularına göre ise bu edat, suçun çeşit ve ağırlık durumuna göre ceza çeşidini ifade eder (Mâlik, el-Müntekâ alel-Muvatta', VII,172; ez-Zühaylî, a.g.e., VI,137, 138).



Ebû Yusuf'a, Hanefilerde daha sağlam görüşe ve Mâlikilerde tercih edilen görüşe göre, yol kesen, diri olarak asılır. Dikili bir direğe el ve ayakları açık olarak bağlanır. Aşağı salınmadan önce yaralanarak öldürülür. Böylece suçlu diri iken cezalandırılmış olur.



Şâfiî, Hanbelî ve Hanefilerden et-Tahâvî'ye göre asma, öldürdükten sonra olur. Çünkü âyette, Cenab-ı Hak öldürmeyi önce zikretmiştir. Suçlunun diri olarak asılmasında ona azap verme vardır. Hz. Peygamber "müsle"yi (ölünün uzuvlarını kesip eziyeti) ve hayvanlara bile acı vermeyi yasaklamıştır. Hadiste şöyle buyurulur: "Öldürdüğünüz zaman, öldürmeyi güzel yapınız. Hayvan kestiğinizde de kesmeyi güzel yapınız" (Müslim, Sayd, 57; Ebû Dâvud, Edâhî, II; Nesâî, Dahâyâ, 22, 26, 27; İbn Mâce, Zebâih, 3).



Çoğunluğa göre, topluma ibret olarak asılan kişi üç güne kadar darağacında tutulabilir. Ahmed b. Hanbel'e göre ise "asma" sayılacak kadar bir süre yeterlidir.