Müslümanların Duâsı

Her Fâtiha okunuşunda mü'minler, "Yâ Rabbi, bizi sırat-ı müstakîm'e ilet" diye duâ ederler. Allah ise dilediği kimseleri bu yola iletir, hidâyet verir (2/Bakara, 142, 213; 10/Yunus, 25; 24/Nûr, 46).



Kim Allah'a sımsıkı bağlanırsa, şüphesiz o 'sırat-ı müstakîm'e hidâyet ettirilir, ona doğru yol gösterilir (3/Âl-i İmrân, 101).



Sırat kelimesi Kur'an'da iki âyette 'Azil ve Hamîd" kelimeleri ile beraber, 'Aziz ve Hamîd olan Allah'ın sıratı (yolu)' şeklinde (14/İbrâhim, 1; 34/Sebe', 6), bir âyette 'sıratı'l-Hamîd -Hamîd olan Allah'ın yolu-' şeklinde (22/Hacc, 24), bir âyette de 'sırata'llah -Allah'ın yolu-' şeklinde (42/Şûrâ, 52) geçmektedir.



Tâhâ Sûresi 135. âyeti ile, Meryem 43. âyetlerinde ise 'seviyy olan sırat' şeklinde geçiyor.



Mü'minûn Sûresi 73. âyetinde, Peygamberin insanları en doğru yol olan 'Sırat-ı müstakîm'e çağırdığı söylendikten sonra, âhirete inanmayanların 'sırat'tan (doğru yoldan) saptıkları belirtiliyor. Burada tek kelime olarak kullanılan 'sırat' şüphesiz ki Allah'ın dini olan İslâm'a inanmayı ifade etmektedir.



Kur'an yalnızca bir yerde 'sırat'ı olumsuz anlamıyla kullanmaktadır. "Allah'tan başka (taptıklarını); artık onları, 'sırata'l-cehîme -cehennem yoluna-' yöneltip götürün. Ve onları durdurup tutuklayın, çünkü onlar, sorguya çekileceklerdir." (37/Sâffât, 23-24)



'Sırâta'l-müstakîm', İlâhî vahy olan İslâm'ın diğer adıdır. Rabbimizin insan için seçtiği, dümdüz, dosdoğru kıldığı, emin ve yönü hidâyet olan kurtuluş yoludur. Bu yol, eğrilikten, güvensiz olmaktan, yani her türlü 'ıvec'den uzaktır. Bu yolun dışındaki bütün gidiş yolları eğri-büğrüdür, yanlıştır, inişli çıkışlıdır, yani ne üzerinde kolaylıkla yürümek mümkündür, ne de insanı hayatın hedefine götürürler. [2]