SELEM BÂBI

METİN



Selem; lugatta vezin ve mana itibariyle selef gibi önden verilen. teslim edilen manasına gelir. Fıkıhta selem; ilerde teslim edilecek malı, peşin para ile satmaya denir. İlerde teslim edilecek mala müslemünfi, peşin ödenen paraya rasulmal adı verilir. Selem aktinin rükünleri, bey'i aktindeki rükünlerdir. Dolayısıyla Sahih olan rivayete göre beyi lafzıyla da selem akti yapılabilir. Parayı ödeyen kişiye rabbusselem veya müslim malı, teslim edecek kişiye de müslemün ileyh, teslim edilmesi üstlenilen mala da müslemüntih adı verilir.



Selem aklinin hükmü; satıcı olan müslemünileyh de paranın mülkiyetinin sabit olması. alıcı olan (parayı teslim eden rabbusselem dediğimiz) kişi içinde satın alınan muslemüfih adını verdiğimiz malın mülkiyetinin sabit olmasıdır. Selem akti; kalite, sıfat ve miktarı bilinenlerde sahihtir. Sıfat ve vasıf, malın iyi kalite veya ikinci üçüncü kalite olması, miktarının belirlenmesi ise: tartı ile olduğu zaman kilosunun, ölçekle olduğu zaman ölçeğin belirlenmesi ve miktarının tayin edilmesiyle mümkündür. Müsmen (kendisine değer biçilen) ifadesiyle dirhem ve dinarlar, bunun dışında bırakılmak îstenmiştir. Çünkü dirhem ve dinarlar. bedel olduklarından kendilerinde selem akti caiz olmamaktadır. Bu konuda İmam Ma-lik'in hilafı vardır.



Adetleri birbirine yakın olanlarda adet olarak selem akti caizdir. Ceviz. yumurta ve fels dediğimiz adedi olabilecek nitelikteki madeni paralar, tane ile satıldığı takdirde armut, kayısı ve incir gibi meyveler bu kabildendir.



Ölçüsü belirlenen kalıptan belli olan kerpiç ve kiremitte de selem akti sahihtir. Bu da yapılacak kiremit ve kerpiçlerin sıfatının belirlenmesi, yapılacakları yerlerin tayin edilmesi ile olur. Hülasa.



Arşın veya metre ile ölçülerek satılan kalitesi değişmeyen kumaşlarda; genişliği, uzunluğu belirlendiği takdirde bunlarda da selem caizdir. Bunlara ek olarak sanat ve kalitesinin de belirlenmesi şarttır. Mesela; pamuk ve ketenden meydana gelen kumaşlar, bu kabilden sayılan mallardandır. Ayrıca bu kumaşların yapıldıkları fabrika veya yerlerin belirtmesi onların vasfının belirtilmesi olacağından, bunun da tayini selem aktinin sıhhati için şarttır. Mesela; Şam kumaşı. Mısır kumaşı gibi veya falan kişinin yaptığı, falan kişinin dokuduğu (şu veya bu fabrikanın birinci ve ikinci kalitede şu nevi kumaşı) diye belirlenmesi ile mümkündür. Ayrıca bu kumaşların ince ve kalınlıklarının da belirlenmesi şarttır. Eğer bunlar tartı ile satılıyorsa, vezinlerinin (miktarlarının) ve ağırlıklarının da belirlenmesi şarttır. Çünkü dibaç denilen bir nevi ipek, kiloda ne kadar ağır olursa değeri de o nispette artmış olur. Safi ipek ise, kiloda vezni 'hafif kaldığı müddetçe, kıymeti de o nispette artar. öyle ise bunların metre ve arşınlarının belirlenmesi yanında hangi cins hangi kaliteden olduklarının belirtilmesi de şarttır.



İZAH



Selem akti diğer akitlerden istisna edilerek, mevcut olmayan bir malın satışına, belirli şartlar içerisinde Kur'an-ı Kerim ve Hazreti Peygamberin sünnetinde izin verilen akitlerdendir. Müellif. satışta para ve satılan maldan herhangi birinin kabzedilmesi veya ikisinin de birden sarf akdinde olduğu gibi kabzedilmesi şart olan akitler bölümüne başlamış bulunmaktadır. Burada selem aktini, sarf akti üzerine takdim edişinin sebebi de; selemin müfret, sarfın mürekkep olması, müfredin mürekkepten önce gelmesi gerektiğinden kaynaklanmaktadır. Bu akte, selem akti adı altında ruhsat tanınması, şer'an rasulmal dediğimiz paranın, peşin olarak teslim edilmesinin şart olmasındandır. Nehir.



«İIerde teslimi üstlenilen bir malın, peşin para ile satılmasıdır ilh...» Fetih'te böyle tarif edilmiştir. İnaye ve Siraç isimli eserlerde; «ilerde verilecek bir şey karşılığı, önceden bir şeyin alınması şeklinde yapılan tarife itiraz edilmiş ve sahih olmadığı söylemiştir. Çünkü bu tarifle, vadeli satışta bu tarifin içine girmiş olmakta, dolayısıyla tarif. ağyarını mani olmadığından kabul edilmemiştir» denilmektedir. Gayetü'l Beyan isimli eserde, bunların nasihler tarafından yapılan bir tahrif olduğuna yer verilmiş, Bahır'da da şu şekilde cevaplandırılmıştır. «Mesele; ters ele alınmıştır. Aslında, acilen ödenenle, ilerde teslim edilecek malı almaktır»



Ben derim ki: Bu kalp (ters) dediğimiz meseleyi, değişik şekilde olmak, ancak dile vakıf olan fasih kişiler için varit olan bir husustur. Ki bu da belaği nükteye dayanır. Tariflerde ise böyle bir hususa yer verilmemelidir. Ancak ikinci tarif için şu anda aklıma gelen cevap mesele-yi tarif ederken malı satan ve ilerde teslim edecek olan kişiyle başlamış olmasından kaynaklanmaktadır. Parayı peşin alan o olduğu için ve selem kelimesinin, selef kelimesi gibi önceden bir şeyin verilmesini gerektirmesidir. Tarifteki bu ifadeyi teyid etmekte, ayrıca peşin ödenenle başlanmasının daha uygun olacağından olsa gerektir.



Daha sonra Havaşi; «Sadiye'den naklen Nehir'de söylediklerime uygun şöyle bir tefsire rastladım: Lügat manasının karine olması itibariyle, ilerde ödenecek mal mukabilinde acil paranın alınması şeklinde tefsir edilmesi, maksadında bu olması mümkündür. Çünkü asıl olan, bir şeyin değiştirilmemesidir. Ancak delille değiştirilmesi sabit olanlar, bunun dışındadır. Bu açıklamadan da benim anladığıma göre uygun olan. tarifin şöyle olmasıdır: Acilen ödenen para karşılığında ilerde ödenecek bir şeyin satın alınmasıdır. Çünkü selem kelimesi, teslim manasına gelen İslâm kelimesinden alınmıştır. Nitekim Kuhistani de bu şekilde beyan edilmiştir. Burada da İslâm veya teslim kelimesi sıfattır. Asılda da buna bakılarak meselenin tarif edilmesi gerekir. Bunun içinde selem sahibi plan kişiye de rabbusselem adını vermişlerdir. Tarifler yapılırken uygun olan husus, lâfız ve mananın birleştirilerek ikisini ihtiva eden bir tarif olması-dır. O da peşin para ödeyerek satın alma işidir. Bu, rabbusselem dediğimiz selem aktini peşin para ödeyerek yapan kişiden sadır olmaktadır. Müslemün ileyh dediğimiz malı satan kişiden sadır olan beyi' ise, bunun hilafınadır. Busöylediklerimiz, «almak» kelimesi içinde varittir. Çünkü bu kelime. lafif ve manayı birlikte İhtiva etmemektedir.



«Selemin rüknü, bey'in rüknüdür ilh...» Yukarda belirtildiği gibi, satış aktinin rüknü, İcap ve kabulden ibarettir. Buna göre selem aktinin rüknü de, icapla kabuldür.



«Bunun için de selem akti, beyi lafzıyla sahih olan kavle göre, mü-nakittir ilh...» Selem aktinin, beyi lafzıyla münakit olduğu gibi. satın alma ve satma akitlerinin de selem lafzıyla sahih ve münakit olmasıdır. Bu konuda Kınye'de hiçbir İhtilafın olduğu nakledilmemiştir. Nehir.



«Sıfat ve kalitesi zaptırapt altına alınabilenler de sahihtir ilh...» Çünkü ödenilmesi üstlenilen mal. zimmette blr borçtur. Bu zimmatte borç olan mal, ancak vasfı ile tanıtılabilir. Eğer vasıfla tanıtılması mümkün olmayacak olursa. kavgaya götürebilecek cehalet mevcut olacağından, caiz olmaması gerekir. Nasıl ki, diğer borçlarda da borç alınanların, zimmette sabit olabilmesi için, vasıf ve miktar itibariyle belirlenmesi gerekiyorsa, selem aktinin de satılan malın zimmette belirli bir süre borç alarak kalan mal olması nedeniyle belirlenmesi şarttır. Çünkü o da bu bakımdan bir borç ve deyindir. Nehir.



«Ölçek ve tartı ile belirlenenler ilh...» Ölçekle satılan malı tartarak selem yoluyla satın alsa, mesela: arpa ve buğday ölçekle satılan maldır. Bunları vezin ise satın alacak olsa, selem aktinin gerçekleşip gerçekleşmediğinde iki rivayet vardır. Sahih ve mutemet olan görüş; sahih olmasıdır. Çünkü burada önemli olan, alınacak miktarın belirlenmesidir. Tartı ile satılan malların. ölçekle selem yoluyla satılmalarındaki ihtilaf, aynen burada olan ihtilaf gibidir. Belirlenme imkanı olduğu müddetçe caizdir. Bahır.



«Semen dediğimiz paralarda, selem akti caiz değildir llh...» Ancak bu da rasulmal, peşin ödenen dirhem veya dinar olur, müslemufih dediğimiz alınacak da yine para olduğu takdirdedir. Eğer rasulmal dediğimiz peşin ödenen para dışında mesela; elbise gibi, kumaş gibi bir şey olur bu da mesela; on dirhem karşılığında satılmış ise, yine ittifakla selem olarak sahih değildir. Bunun vadeli bir salış olarak kabul edilip edilemeyeceği konusunda da ihtilaf edilmiştir. Ebu Bekrini'l Ameş, «vadeli bir satış olarak akit münakittir» derken, İsa bin Eban da «hayır, munakit değildir» der. Sahih olan görüş, budur. Nehir. Hidaye'de de bu görüş tercih edilmiştir. Ancak Hidaye şerhi Fethü'l Kadir'de birinci görüşün daha kuvvetli olduğuna yer verilmiş, Bahır'da da bu görüş desteklenmiştir. Nehir'de ise bu tercihe yersiz ve fıkıh açısından pek fazla değeri olmayan ifadelerle itiraz edilmiştir. Nitekim Bahır üzerine yazmış olduğumuz talikte biz, bunları açıklamaya çalıştık.



«Adetleri, birbirine yakın olanlarda da sahihtir ilh...» Adaletleri birbirine yakın olanlara adedi mütekarip, farklı olanlara da adedi müftevafit denir. İkisi orasındaki fark şudur: Birincisi; helak olduğu zaman misli i!e ödetilen, İkincisi ise; Kıymeti ile ödetilendir. Bahır.



«Ceviz gibi ilh...» Cevizden maksat Şam cevizi denilen normal cevizdir. Hindistan cevizi bunun hilafınadır. Çünkü onların adetleri birbirinden farklıdır. Bahır.



«Yumurta ilh...» Zahirur Rivaye'ye göre deve kuşunun yumurtası da, adetleri birbirine yakın olan yumurtalardandır. Ebu Hanife'den, Hasan Bin Ziyad el-Lülü'nün yapmış olduğu bir rivayete göre deve kuşu yumurtasında caiz değildir. Bunlar birbirinden farklıdır Burada meseleye bakışlar değişiktir. Çünkü bundan maksat, örfte yapılan istifade ve bunun satın alınmasındaki gayeye matuftur Eğer maksat, bu deve kuşu yumurtalarını yemekse. yalnız Bedayi'de oturan göçebe Arapların örfün-de olduğu gibi. birinci görüşle amel edilmesi gerekir. Ama maksat yenmesi değil, bunun kabuğundan kandiller için istifade edilmek içinse, Mısır'da olduğu gibi diğer rivayetle amel edilmesi gerekir. Bu durumda da adedinin belirtilmesi yanında, hacminin ve renginin açık veya kapalı olması. konusuna da temas edilmelidir. Çünkü 'burada ancak kabuğu için alındığına göre, bunlara da önem verilmelidir. Fetih.



Patlıcan ve kağıtta adet olarak seleme cevaz vermişlerdir. Fethü'l Kadir'de. «Patlıcan konusunda fakihler, kendi ülkelerinde yetiştirilen patlıcanlara caiz demişler ama bizim ülkemizde yetişen patlıcanlar ise böyle değildir. Adedi olarak satılamaz. Bilhassa selem aktinde, adedi olarak patlıcan satışı yapılamaz» denmektedir.



Kağıtların adedi olarak selem aktinde varit olması ve bunlarda selem aktinin sahih olması; belirli kalıplardan çıkan, kalitesi ve miktarı belirlenen kağıtlarda caizdir. Aksi takdirde onda da caiz değildir. Cevhere'de, «kağıtta selemin caiz olabilmesi için belirli bir nevi uzunluk, en ve kalitesinin açıklanması şarttır.» denmektedir.



«Feiste de, selem akti caizdir ilh...» Uygun olan, fels değil. fulus ifadesinin kullanılması idi. Burada İmam Muhammed'in hilafı olduğunu da açıklamak gerekir. Çünkü İmam Muhammed; bir felsin, iki felse satılmasını yasaklayarak buna cevap vermemiştir. Ancak Zahirur Rivaye'de İmam Muhammed'in bir kavlinde Ebu Yusuf'la Ebu Hanife'nin kavli gibi olduğuna yer verilmiş, Nehir'de ve diğer bazı kitaplarda iki rivayet arasındaki farklar orada açıklanmıştır.



«Kerpiç ve tuğlanın sıfat ve yapıldığı yer belirlenecek olursa, selem sahihtir ilh....» Hülasa. Bu ifade olduğu gibi benimsenemez. Çünkü Hülasa'nın ibaresi şöyledir: Kerpiçte ve tuğlada, selem aktinin yapılmasında bir beis yoktur. Bu da, yer ve kalıp belirlenecek olursa (belirli bir adet ve yer) denmektedir. Bazılarına göre, buradaki mekandan maksat, teslim yerinin belirlenmesinin şort olduğudur. Bu da. Ebu Hanife'nin kavlidir. Diğer bazı alimler, «kerpicin yapılacağı yerin belirlenmesi» şeklinde tefsir etmişlerdir. Çünkü toprakların, kaliteli veya kalitesiz, kireçli veya sade, sarı veyakırmızı toprak, yakın ve uzak olması bakımından yerin farkı vardır. Onun için kerpicin yapılacağı yerin, tayin edilmesi önem kazanır. Kerpicin kalıbı belli ise, sıfatını açıklamaya gerek yoktur. Ama ka-lıbı belli değilse o zaman en. uzunluk ve sıfatının belirlenmesine ihtiyaç vardır.



Cevhere'den anlaşıldığına göre uzunluk, kalınlık ve enin belirlenmesi kasdedilmiştir.



«Arşın veya metre ile satılan kumaşlarda selem caizdir ilh...» Hasır, kilim ve halı, metre ile satıldığı takdirde Fetih'te beyan edildiği gibi caizdir. Burada elbise kelimesinden maksat dikilmemiş kumaştır. Bu hususta Fetih'te şöyle denmektedir: «Derilerde de adet olarak selem akti, caiz değildir. Kereste, dikilmiş olan elbise veya kürklerde selem akti adet olarak yapılamaz. Takkeler, külahlar, mesler de bunun gibidir. Ancak adetleri. belirlenip vasıflan zapturapt altına alınır, sayı tayin edilebilirse caizdir. Bu gibilerde vasfın belirlenmesi gerekir. Mesela; (sığır ve koyun) derilerinde uzunluk, genişlik, miktar ve nevinin belirlenmesi gibi.»



«Miktarı belirlenecek olursa İlh...»Yani kumaşın uzunluğu ve genişliği, kaç metre veya kaç arşın olduğu belirlendiği takdirde selem caizdir. Bezzaziye'de ise, «arşın kelimesi. mutlak olarak ifade edildiği zaman, orta arşın kastedilir.» denirken Zahire'de de «orta arşın kelimesi üzerinde İmam Muhammed'in kavline göre ihtilaf edilmiştir. Bundan maksat, ölçmektir. ölçerken kolları tamamen açmamak ve kısa tutmamaktır.» denmektedir. Bu, belirli bir ölçü aleti olarak da kabul edilir. Sahih olan; her ikisine de hamledilmesidir.



«Pamuktan gibi ilh...» Yani pamuktan yapılan, pamuk ipliği veya ketenden yapılan veya ikisinden birlikte yapılan ve mülahham adı verilen şeylerde sanatın ve vasfın belirtilmesi gerekir. Dürer isimli eserde vasıf kelimesi incelik ve kalınlıkla tefsir edilmiştir. Ancak burada metne pek uygun düşmemektedir.



«Çünkü dibaç ilh...» Bu, bir nevi ipek kumaştır. Saf ipek ise, değişiktir. Fethü'l Kadir'de, «bu. onların örfüne göredir. Ama bizim örfümüze göre ipek kumaşlara kemha adı verilir. Bunlarda kiloda ne kadar ağır olursa, kıymeti de o nispette fazladır.» denir. Netice olarak; isterse tartıda ağır veya hafif gelmesiyle kıymeti artsın artmasın, vezinle satıldığı takdirde, bunların vezin ve ağırlıklarının da belirlenmesi şarttır.



«Ağırlıklarının yanında, arşın veya metrelerinin de belirtilmesi şarttır ilh...» Sahih olan Zahiriye'de belirtildiği gibi budur. Ağırlığı söylenip arşın veya metresi söylenmeyecek olursa caiz değildir. Haharzade'de bunu şununla kayıtlamıştır: «Her metre veya arşının fiyatının da belirlenmesi şarttır. Belirlenmeyecek olursa caiz değildir.» Tatarhaniye'de ve Nehir'de de böyledir.



Değişik adetler ile satılan mallarda selem akti, sahih değildir. Adetleri değişik olanlar; fertleri maliyet bakımından birbirinden farklı olanlardır. Karpuz, kavun, kabak, inci tanesi ve nar gibi. Bunlarda başka mümeyyiz bir vasıf olmadıkça, adedi olarak selem akti sahih değildir. Adedi olarak selem akti caiz olanlarda, ölçek ve tartıyla da selem caizdir. Nehir.



Tuzlanmış balıkta selem. sahihtir. Tuzlanmamış taze balıkta balığın olduğu mevsimlerde de nevi belirlendiği takdirde, veznide tayin edilecek olursa, caizdir. Ama adet olarak bunlarda caiz değildir. Çünkü bunların adetleri değişiktir. Ama vezin veya ölçek itibariyle küçük balıklarda selem akti sahih olur. Büyük olanlarda ise, iki rivayet vardır. Mücteba. 'Herhangi bir hayvanda, Şafii mezhebinin hilafına, selem akti, sahih olmaz. Hayvanda olmadığı gibi. kelle ve paçalarda da selem akti, sahih değildir. Bu da İmam Malik'in görüşünün hilafınadır. Kelle veya paçaların adet olarak caiz olmadığı, ancak (vezin) kilo itibariyle caiz olduğu bir rivayette varit olmuştur.



Odunda denk, yoncada bağ usulüyle selem akti, sahih değildir. Ancak bunların vasıfları belirtilir. belirli uzunlukla iplere bağlanması şart koşulacak olur ve bu da ihtilafa meydan vermeyecek bir durumda olursa, caizdir. Bunların vezin itibariyle satılmaları ve selem aktinin vezin itibariyle yapılması caizdir, Cevhere. Boncuk ve inci gibilerde de tane hesabı selem akti sahih değildir. İnci ve diğerlerinin küçükleri vezin ile satıldığı takdirde sahihtir. Çünkü onların miktarı, ancak (tartıyla) belirlenir.



Çarşı ve pazarda aynı kalmayan mallarda da selem akti, sahih olmaz. Çünkü selem aktinde, aktin yapıldığı andan teslim anına kadar. kendisinde selem yapılan malın mevcut olması şarttır. Bir bölgede bulunmaz, diğerinde bulunacak olursa, bulunmayan bölgede caiz değil, bulunan bölgede selem akti sahihtir. Ama istihkak zamanı. gelir ondan sonra çarşı ve pazarda bulunmaz hale gelecek olursa, o zaman rabbuselem dediğimiz müşteri, ya olmasını bekler veya akti fesh ederek ödemiş olduğu parayı geri alır. Bu iki husus arasında muhayyerdir.



Kemiksiz ette de selem caiz değildir. Ancak kemiksiz ette vasıf ve yer belirlenecek olursa o zaman caizdir. Üç mezhep »mamı da bu görüşü benimsemiştir. Hanefi mezhebinde de fetva bu istikamettedir. Bahır. Şerh-i Mecma, Kuhistani'de. «kemiksiz ette selemin sahih olduğu konusunda ihtilaf yoktur. Ancak ihtilaf kemikli ettedir.» denmektedir. Diğer kitaplar, bu konuda iki rivayetin olduğunu naklederler. Cevazına hakim tarafından hükmedilecek olursa, o zaman ittifakla caizdir. Bezzaziye. Ayni isimli eserde; «Et, Ebu Hanife'ye göre kıymi, Sahibeyn'e göre misli mallardandır.» denir.



Belli olmayan arşın veya ölçekle de selem akti yapılamaz. Ebu Yusuf'a göre kırbayla suyun satılışı. ancak halk arasında teamül olduğu için caizdir. Fetih. Belirli bir köyün buğdayı, belirli bir ağacın hurması, eğer bir buğday veya hurma türüne delâlet etmiyorsa. bunlarda da caiz değildir. Çünkü belirli bir köyün, belirli bir ağaç hurmasının olup olmayacağı, bulunup bulunmayacağı tehlike arzettiği için, sahih değildir. Bizim ülkemizdeki beledi veya merci buğdaylar gibi. Burada mesele, örfe bağlıdır. Öyleyse cevaz verende, vermeyende örftür. Fetih.



Henüz piyasada bulunmayan yeni tip buğdayda do selem akti. sahih değildir. Çünkü şu anda, çarşıda (pazarda) bulunmamaktadır. Buğdayın akit anından teslim anına kadar, çarşı ve pazarda bulunan cinsten olması, selem aktinin sahih olma şartlarındandır. Fetih. Cevhere'de, «yeni bir buğday veya yeni bir darıda, selem yapılsa caiz değildir. Çünkü o sene olup olmayacağı, bulunup bulunmayacağı bilinmemektedir.» denir.



Ben derim ki: Buna göre selem aktinin anlaşmasında, yazılan bu yılın, yeni buğdayı şeklindeki kayıt akti ifsad edici mahiyettedir. Çünkü henüz o yılın mevsimlik malı henüz mevcut değildir. Olacak olursa caizdir.



İZAH



«Maliyetleri biribirlerinden farklı olanlar, değişik adedlerdir ilh...» Yukarda başka bir ifadeyle, «istihlak eden kişi tarafından benzeriyle ödenenler, adedi mütekarip kıymetiyle ödenenler değişik adetler (adedi mütefavit)» olarak tarif edilmiştir.



«Adedi olarak kendilerine selem akti sahih olanlarda ölçek ve tartı itibariyle de selem akti caiz ve sahihtir iIh...» Bunların vezin itibariyle satılmaları halinde, aralarında meydana gelecek boşluk -iki yumurta arasında meydana gelen boşluk gibi- satın alan kişinin razı olması dolayısıyla. fark (bağışlanan) ve o kadarına itibar edilmeyen hususlar olduğu için caizdir. Çünkü akti yaptığı zaman, «şu kap dolusu şu kadar kap» şeklinde akit olmuştur. Aralarındaki boşlukta 'hesaba katılarak, peşinen buna rıza gösterilmiş olmaktadır. Ancak bu ribevi olan mallar aynı cinsle satılacak olursa yani cinsler birbiriyle değiştirilip trampa edildiği zaman birinde boşluk bulunur. diğerinde bulunmazsa o zaman ölçekle satılmaları halinde caiz değildir.



Adedi olarak satılan mallar, ribevi mallardan değildir. Akitlerin bunu bir ölçekle satın almaları. kendi aralarında bir Istılahtır. Onların bu ıstılahı kullanmaları, o malların ölçek veya kulp ile satılan mallara dönüşmesini gerektirmez. ölçekle satışta durum böyle olduğuna göre. vezin itibariyle de durum aynıdır. Fetih. Keza ölçekle satılanların vezin itibariyle, vezin itibariyle satılanların ölçek ile selem akti yapılması, sahih olan kavle göre caizdir. Çünkü miktarın, belirlenmesi mümkündür. Burada önemli oranda, miktarın belirlenmesidir. Nitekim yukarda Bahır'dan naklen söylediğimiz bir ifadeye göre, burada örf; cari olmasa bile, ribevi olanlarda itibar, hangisi olduğunun belirlenmesinedir. Muhakkak ki teslim edilmesi gerekmez. Ancak sarf akti bundan müstesnadır.



«Tuzlanmış balıkta, selem akti, sahihtir ilh...» Burada tuzlanmış balıktan maksat, tuzlanarak kurutulmuş olan balıktır.



«Taze balıkta da, mevsiminde selem akti sahihtir ilh...» Eğer bu senenin bazı aylarında bulunmayacak olursa, o mevsimde caiz değildir. Mesela; bazı ülkelerde kış mevsiminde balık bulunmaz. Çünkü denizler donar, balık avlamak mümkün değildir. Bu ülkelerde kış mevsimi, balık da selem akti sahîh olmaz. Yoz mevsimlerinde bu gibi ülkelerde selem akti yapılacak olursa, sürenin o mevsim içinde olması, kışa kadar uzatılmaması şarttır. «Mevsimi dışında. taze balıkta selem akti yapılmasının bir faydası yoktur» şeklinde İmam Muhammed'in sözünün manası da bu olsa gerektir. Yani eğer aktin boşladığı ve teslim edileceği zamana kadar. balığın bulunduğu bir mevsim içerisinde şartlarına riayet edilerek selem akti yapılacak olursa caizdir. Bunun dışında selem akti, sahih değildir.



Balık bulunmayan bir şehirde, selem akti, mutlak bir şekilde yani ne adedi ve nede vezni olarak, caiz değildir. Balığı hiçbir zaman eksik olmayan bir şehirde ise, vezin itibariyle her zaman büyüğünde, küçüğünde selem akti yapılabilir. Adedi olarak yapılamaz. Çünkü yukarda beyan ettiğimiz gibi balıkların adedi. birbirinden farklıdır. Fetih. Ama bu kurutulmuş, tuzlanmış balık olacak olursa. ileri mevsimler için hazırlanan bir madde olması nedeniyle. çarşılarda devamlı bulunacağından bunlarda selem akti sahihtir. Onunda belirli mevsimlerde çarşı ve pazarda bu-lunması mümkün olursa, bulunmadığı mevsimlerde akit sahih değildir. Vadenin. bulunmayan zamana kadar uzatılması caiz değildir. Tahtavi.



Tabi ki bu da bulunan ülkelerde böyledir. Selem akti sahih değildir. Mesela; Şam, Mekke ve Medine'de balığın taze ve tuzlanmış olarak bulunması her zaman mümkün olmayacağından bu gibi şehir ve ülkelerde balık da selem akti sahih olmaz.



«Küçük balıklarda, selem aktinin kilo ile caiz olduğu gibi ölçeklede caiz olmasıdır IIh...» Bu da nevini ve miktarını belirledikten sonra. Çünkü belirlenmeyecek olursa teslim anında ihtilaf ve kavgaya götürücü niteliği olması 'bakımından caiz olmaz.



«Büyük balıklarda ise ilh...» Bunlarda da tartı itibariyle selem akti, mevsiminde yapılabilir. Ama ölçekle bunların satılması, kesinlikle caiz değildir. Bu husustaki rivayet tektir. Ebussuud böyle ifade etmiştir. Tahtavi.



«iki rivayet vardır ilh...» Kendisiyle fetva verilen görüş, caiz oluşudur. Bu da sahibeynin görüşüdür. Çünkü balıkların zayıf veya dolgun olmalarına örfen itibar edilmemektedir. Buradaki ihtilafın büyük balıkların bölünen etinde olduğu da bir rivayet olarak nakledilmiş ve İhtiyar isimli eserde bu görüşe yer verilmiştir. Fetih'te, Ebu Hanife'den naklen, «Eğer diğer hayvanların etinin parçalanarak satıldığı gibi büyük balıklarında eti parçalanarak satılıyorsa diğer hayvanların etine kıyasla, bun-lorda selem sahih değildir» denmektedir.



«Hiçbir hayvanda, sahih değildir ilh...» Bu satılan mal isterse hayvan, isterse köle olsun durum değişmemektedir. Bütün cins hayvanlar, bu hükme dahildir. Güvercin, kumru ve serçe, İmam Muhammed'in nassan belirtmiş olduğu hayvanlardandır. Ancak bunların genelinde balık istisna edilmelidir. Nehir. Bu konuda Bahır'da şöyle denir: «Fetih'teki bir ifadeye göre eğer balıkların diri olmaları şart koşulursa bunlarda selem aktinin sahih olmayacağını söylememiz mümkündür.» Bu ifade, Nehir ve Menih'te de doğrulanır. Bununla do Fethü'l Kadir'in görüşü teyid edilmektedir.



«Şafii'nin görüşü, bunun hilafınadır ilh...» İmam Şafii'nin bu görüşürü İmam Malik ve Ahmed İbn-i Hambel'de desteklemektedir. Fahü'l Kadir. Kemal İbn-i Hümam, Hanefi mezhebinin nakli ve akli delillerini kuvvetlendirmeye çalışmış ancak akli delillerin zayıf olduğu kanaatine vararak sözünü yumuşatmış ve. «burada itibar Hadis'te varit olan yasağadır. Nitekim İmam Muhammed'de böyle demiştir. Bu da Taabbudidir.» diyerek sözlerini bitirmiştir.



«Kelle ve paçalarda vezinle selem aktinin yapılması, caizdir. Bu da bir rivayete göre böyledir ilh...» Sirac'ta; «Bunlarda vezin yoluyla selem akti yapılacak olursa ihtilaf» denmektedir. Nehir. Fetih'te caiz olduğu rivayeti tercih edilmiş ve; «Bana göre paça, kellelerde selem aktinin vezînle, nevi belirlendikten sonra yapılmasında bir beis yoktur. Tabi ki selemin diğer şârtlarının da nazarı itibare alınması kaydıyla, bu hüküm böyledir. Çünkü bunlar aynı cins mallardır. Buna göre de birbirlerinden pek farklı görülmemektedir.» denmiştir. Nehir'de de bu görüş benimsenmiştir.



«Odun ve yoncada bağlar belirlenecek olursa ilh...» Mesela; odun ve yoncanın bağlanacağı ip, belirli bir statüye bağlanır, bu da ilerde teslim anında ihtilaf ve kavgaya götürmeyecek şekilde olursa, o zaman caizdir. Zeylâi.



«Bunlarda vezin itibariyle «elem, caizdir İlh...» Bu ifadeyle Yonca ve odunun kilo ile satılmaları halinde selem aktinin caiz olacağı belirtilmiş. tir. Fetihte şöyle denmiştir: «Bizim ülkemizde bir kısım odunun kilo ile satılması, örf haline gelmiştir. Dolayısıyla odunda vezin itîbariyle selem akti caizdir. Bu görüş, daha elverişli ve tatminkardır.»



«Cevher'de ilh...» Yakut ve firuz gibi değerli maddelerde tane hesabı selem akti, caiz değildir. Nehir.



«Boncukta böyledir ilh...» Bilhassa bunlar, eskiden kralların tacına dikilen yerleştirilen boncuklardı. Kral: hakim olduğu her yıl için. tacına bir boncuk ekletip, bununla da kaç yıl hükümran olduğunu bilirdi. Cevheri.



Boncuk benzeri diğer akik, billur gibi kıymetli taşların tane olarak birbirinden değişik olmaları hesabıyla bunlarda tane hesabıyla selem akti yapılmaz. Çünkü bunlar birbirinden farklıdırlar. Büyük İncilerde de hüküm böyledir. Tane olarak bunlarda da selem akti sahih değildir. Nehir.



«Akit anından, İstihkak anına kadar İIh...» Yani selem akti yapılan malın; akit anından teslim anına kadar devamlı olarak çarşıda benzeri ve misli bulunan mallardan olması gerekir. Hiçbir surette yok olmaması şarttır. Hatta başlangıçta istihkak anında veya ikisi arasındaki belirli bir müddet içerisinde çarşı ve pazarda bulunmayacak olursa, yine bu malda, selem akti caiz değildir. Buna Inkita denir. inkita uğraması demek. çarşı ve pazarda benzerinin ve mislinin bulunmaması demektir. Evlerde bulunması selem aktinin sıhhati için yeterli değildir. Tebyin. Şurunbulahi. Benzeri ifadeler, Hanefi mezhebinin muteber eserlerinden olan Fetih, Bahır ve Nehir'de de aynen mevcuttur.



Bu konudo Hidaye'nin ibaresi şöyledir; »Selem akti, ancak akit anından teslim anına kadar mevcut olur. Bunun aksinde ise, selem akti, caiz değildir.» Bu şartla ilgili hüküm, ilerde şarih tarafından açıklanacaktır. Bazı fakihlerin bu ifadedeki tereddütleri, muteber değildir.



«Çarşı ve pazarda bulunmayan malda caiz değildir ilh...» Evlerde bulunsa da bu, malın çarşı ve pazarda bulunması şartı olduğuna göre. bulunmayan malın meşakkatler ve sıkıntılar içinde temin edileceğinden. teslimine zamanında muktedir olmaması İhtimali nazarı itibara alınarak cevaz verilmemiştir. Bahır.



«Teslim vaktinden önce İnkitaa uğraması ilh...» Müslemüfih dediğimiz satılan malın, zamanı gelip, tesliminden önce zamanının geçmesinden sonra çarşı ve pazarda benzerinin bulunmaması selem aktini bozmaz. Bahır.



«Ette de böyledir ilh...» Hidaye'de şu ifadeye yer verilir: «Ette selem aktinin yapılması caiz değildir.» Fetih'te, bu ibare üzerine yapılan açıklama, «ette selem akti caiz olmaz» şeklindedir.



«Velevki bu et, kemiksiz ette olsa ilh...» Sahih olan görüşte budur. Hidaye'de, benimsenmiştir. Bu da İmam Ebu Hanife'den İbn-i Şuca'ın rivayetidir. Hasan İbn-i Ziyad'ın Ebu Hanife'den ikinci bir rivayetine göre, kemiği alınmış, kemiksiz ette selem akti caizdir. Fetih.



«Ette, selem aktinin caiz olması, vasfının belirlenmesi, etin hangi yerden olduğunun tayin edilmesi ile mümkündür ilh...» Bahır'da şöyle denir: «Ebu Yusuf'la İmam Muhammed'e göre etin cinsi, yaşı, vasfı, yeri ve miktarı bilinecek olursa, selem akti caizdir. Koyun eli, vurulmuş koç eti, yandan alınan et, bundan alınan et. yüz kilo et gibi Şarih'in burada vasıf kelimesinden maksadı da, bu olsa gerektir. Fetvada bu kavle göre verilmiştir.



«Bahır ilh...» Bahır. Fetih, Hakayik ve Uyun İsimli eserlerde, fetvanın bu istikamette olduğu nakledilmiş amelde buna göre olmuştur.



«Ancak Kuhistani'de ilh...» Bu. metinde varit olan ifadeye, bir itiraz mesabesindedir. Bununla ilgili hüküm. yukarda beyan edilmiştir.



«İki rivayet olduğu söylenmiş ilh...» Bunlardan birisi, Hasan İbn-i Ziyad El Lülüi'nin, diğeri de İbni Şuca'nın Ebu Hanife'den yapmış oldukları rivayettir. Ebu Hanife'den yapılan » rivayetlerden en doğrusu ve en sahihi de İbn-i Şuca'm, «Caiz değildir» rivayetidir. Kuhistani'deki ifadeye gelince, bu da, «sahih olan görüşün, dışındaki bir görüşün benimsenmesi» şeklinde tefsir edilmiştir.



Et kıymî midir yoksa misli midir?



«Ayni'de ilh...» Bahır isimli eserde, Zahiriye'den nakledilen bir ifade de; «Ebu Yusuf'la imam Muhammed'e göre ette selem caiz olduğu gibi, borç olarak alınması ve verilmesi de caizdir» denmektedir. Bu konuda, Ebu Hanife'den iki rivayetin olduğu nakledilir. O da et alındıktan sonra su içinde kaynatılacak olursa. buna bir bakıma taaddi edilmiş olması sebebiyle kıymetiyle ödenir. Bu hüküm. İttifakla böyledir.



Ama çiğ olarak alınan et, yine çiğ olarak telef edildiği takdirde kıymetiyle mi, misliyle mi ödeneceği konusu varittir. Sahih olan kavle göre yine kıymetiyle ödenmesidir. Fethül Kadir'de, Camiü'l Kebir ve Münteka'dan naklen; «et, kıymetle ödenen mallardandır.» denmiştir. İmam İsbicabi'nin seçtiği ve fetva için benimsediği kavle göre etin kıymeti ile değil. misli ile ödenmesidir. Buna göre de et, misli olan mallardandır. Yani çarşı ve pazarda benzeri bulunan mallardan sayılır. Doğru olan görüş de budur. Çünkü bu gibi etlerde; ribanın, bilhassa ribelfadlın cereyan etmesi, onun misli olduğunun kesin delildir. Buna göre ödeme ile selem aktini, birbirinden ayırmak gerekir. Zira gasbedilen bir malın eşit bir şekilde ödenmesi nassan varit olmuştur. Bu eşitliğin, tam olarak sağlanması da ancak misliyle ödenmesi halinde mümkündür. Çünkü misliyle ödendiği takdirde alınan mal, hem surette hem de manen iade edilmiş kabul edilir. Kıymet, şekli açısından değil, mal olması acısından misli gibidir. Dolayısıyla ödemelerde en mükemmel ödeme şekli ne ise. onun tercih edilmesi gerekir.



«Miktar, belirlenmeyen bir arşın ve bir ölçekle de selem akti, sahih olmaz ilh...» Yani miktarı,belirlenmeyen, teslim anında ihtilafa sebebiyet verecek meçhul bir ölçek, meçhul bir ölçü ile selem akti yapılamaz. Buna göre benzeri olmayan, miktarı bilinmeyen bir ölçek tek olduğu takdirde bununla selem akti caiz olmaz. Çünkü bu kabın ve uzunluk ölçüsünün kaybolması halinde mesele. meçhul kalacaktır. Bu da, karşılıklı anlaşmazlığa sebebiyet vereceğinden caiz olmamaktadır. Satış akti ise bunun hilafınadır. Eğer satış akti peşin olarak alınıyor ve veriliyor ise o zaman belirli bir kap, belirli bir ağırlık ölçüsüyle satış yapıldığı takdirde caizdir. Çünkü satış aktinde satılan malın, hemen akitten sonra teslim edilmesi gerekir. Onun da kısa sürede yok olması mümkün değildir. Selem aktinde ise satılan malın teslim süresi çok uzun zaman süreceğin-den helak olması mümkündür. Bu da, kavga ve ihtilafa götüreceğinden selam aktinin böyle bir kab veya uzunluk ölçüsüyle caiz olmayacağı benimsenmiştir. Zeylai Hidaye'de bu ifadeler üzerine. şu da eklenmiştir. Bu ölçünün, zamanla genişleyen veya daralabilen kaplardan olmaması gerekir. Mesela; sele, sepet veya naylondan uzayıp daralabilecek kaplardan olmaması gerekir. Eğer basıldığı zaman sepet, zenbil veya bazı deriden yapılmış kaplar gibi çok olanlar olursa selem akti, caiz değildir. Ancak bunlarla su satıldığı takdirde selemin caiz olacağı taamüle binaen Ebu Yusuf'tan nakledilmiş idi. Zeylai, Hidaye'nin bu görüşüne itiraz ederek; «bu tafsil aynen satış aktinde de varittir.



Satışta belirli bir kapla satış aktinin caiz olması, bunun da basıldığı zaman genişleyecek veya basılmadığında daralacak bir kapla olmaması gerekir. Çünkü bu durumda orada da miktar meçhul olacağından nizaa götürme ihtimali mevcuttur. Öyleyse orada da caiz değildir. Bu istisna, ancak su tuluklarında veya tulumlarında varittir» der. Ayrıca Zeylai, Hidaye'ye yapmış olduğu itirazda «bu ifadeler. selem için geçerli değildir. Çünkü bunların miktarı bilinemezse mutlak bir şekilde selem akti caiz olmaz. Selem aktinin bu kapla caiz olması, miktarı belir-lenmiş olduğundandır. Bizatihi o kabın tayin edilmesiyle değil. Buna göre de basıldığı zaman genişlemesi basılmadığı zaman dar kalması meselesi farkı da ortadan kalkar» demektedir.



Nehir'de bu itiraza şu şekilde cevap verilmiştir: «Burada Hidaye'nin söylemek istediği şudur: Şu kap dolusu ve şu kadar kap olmak üzere buğdayda selem yaptım, dese o kap dolusu miktarın ne olduğu bilinecek olursa caizdir. Ancak basıldığı zaman genişleyip, normal bırakıldığı zamanda daralan kaplardan olacak olursa. bunlarda da selem akti caiz olmaz. Çünkü teslim anında olan kişi basılarak teslim alınmasını, ödeyen kişi ise basılmadan teslim edilmesini isteyecek böylece de mesele; nizaa vesile olacağından caiz görülmemiştir. Bu da kabın değişebile-ceği meselesi değil. Bizatihi o kabın kendisinin olması halinde de bu İhtimal mevcut olacağından caiz olmaz. Zeylai'nin «belirlenmiş olmaması nedeniyle» sözü. pek kabul edilir bir husus değildir. Çünkü miktarı bilinen kabın, yok olması ile akit fasit olmaz.»



Ben derim ki: Burada selem akti belirli bir kap (bir ölçek) ile yapıldığı takdirde eğer miktarı bilinecek olursa, o kaplâ ödenmesi şart değildir. Bilinmeyecek olursa, o zaman onun yok olmasıyla akit, fasit olur. Miktarının belirlenmesinden sonra, ortada kavgaya vesile olacak bir durum yoktur. Çünkü kabın kaybolması ile belirli olan miktarı, başka kaplarla teslim etmek. kavga olmaksızın mümkündür. Helak olsa da durum böyledir. Bütün bu açıklamalara göre Hidaye'nin sözünden anlaşılan fazla bir şartın ortaya konması değil, miktarın belirlenmesidir. Onun maksadı şudur: Basınçla genişleyen veya daralan belirIi bir kaba konan herhangi bir şeyin miktarının belli olmaması. kavgaya götürücü bir faktördür. Çünkü kapta meydana gelecek daralma ve genişleme yüzünden miktar değişebilir. Bu nedenle, böyle bir kapla zamanında mal teslim edilse de, satış akti caiz değildir. Hidaye'nin ibaresine Zeylai'nin itirazı yerinde olabilirdi. Eğer, Hidaye sahibi miktarın belirlenmesi şartı üzeri ne zait bir şart eklemiş olsa idi. Durum böyle olmadığına göre itirazın varit olmaması gerekir.



«Belirli bir köyün ürünü, belirli bir ağacın meyvesinde selem akti, sahih değildir. Ancak bu ifadeyle malın vasfı, belirtilmek istenirse caizdir ilh...» Fetih'de bu konuda şöyle denmektedir: «Eğer ağaca nispet edilen meyve veya belirli bir köye izafe edilen meyve veyahut buğday, arpa gibi hususlar kasdediliyor ise, caiz değildir. Ama belirli bir yerin değil, o köyden çıkan buğday veya meyvenin birinci kalite, ikinci kalite mal olduğunu belirlemek için bir örnekse caizdir. Mesela: Buhara'da Heşmerani veya Sibahi denilen köylere nispet edilen buğday veya arpalar bu kabildendir. Çünkü bu bölgeler, Ferğana Eyaletinde buğday ve arpası iyi cins olan yerlerdir. Dolayısıyla buradaki köylere nispet edilmesiyle o köyün mahsulü değil, buğdayın kalitesi belirlenmek istemiştir. Bu durumda da böyle bir tayinde, beyis olmadığı kaydedilmiştir.



Buna göre böyle bir köy veya ağaca nispet etme, o ağacın veya köyün ürünü değil, o bölgede çıkan kaliteli bir malın vasfı tayin edilmek olduğuna göre. bununda çarşı pazarda devamlı olarak bulunması mümkün olacağından, selem akti caizdir. Irak, Şam ve Mısır'da Said bölgesinin buğdayı gibitayinlerde buğdayın kalitesinin tayini kasdedilmiştir» Hülasa ve Müşteba isimli eserlerde «Bir kimse Semerkand, Buhara ve İsbicap buğdayında selem akti yapacak olursa, caiz değildir. Çünkü bunların, bulunmama ihtimali vardır. Herat buğdayında, selem yapacak olursa ınkıta'a uğrama İhtimaline binaen caiz değildir. Ama Herat'a alt kumaşta selem yapacak olur ve selemin şartlarını zikredecek olursa caizdir» denmektedir. Nitekim yukarda belirtildiği gibi bu beldeye, nispet ediIen buğdayların olmayabileceği tasavvur edilebilir. Çünkü buraya yapılan izafet, belirli bir bölgeye (dar bölgeye) yapılmış izafettir.



Elbise ise böyle değildir. Çünkü kumaşta buraya izafe edilmesi; onun miktar, vasıf ve cinsinin belirlenmesi kabilindendir. Belirli bir ülkenin belirli bir şehrin kumaşı olduğunu belirtmek için değil. Buna göre malı satan müslemilleyh, istihkak zamanı geldiğinde başka yere dokunmuş bir kumaşı getirir. Bu kumaş, Herat'ta dokunan kumaşlara eşit, aynı cinsten olur ve kalitede bir değişiklik olmayacak olursa rabbuselem dediğimiz parayı ödeyen kişi, bunu kabul etmeye mecburdur. Buna göre caiz olup olmama örfe göredir. Eğer bu hususlarda örf; belirli bir köyün. belirli bir ağacın meyvesini zikretmekle vasfın beyanı kasdediliyor ise caizdir. Ama Bizatihi o köyün, o ağacın meyvesi kasdedilecek olursa caiz değildir. Bunu da ortaya koyacak o bölgenin örfüdür.



Ben derim ki: Bütün bu ifadelerden de anlaşıldığına göre Buhara, Se-merkand gibi şehirlere nispet edilen buğday belirli bir köye nispet edilmiş buğday mesabesinde olacağından sahih değildir. Bu ifadeyle şehir değil de, bir bölge kastediliyor ise: Şam, Irak gibi o zaman caiz olur. Yalnız Şam buğdayı ile Şam şehrinde yetişen buğday kasdedilecek olursa onda da sahih olmaz. Şam veya Dimeşk kelimesinden bölge kasdedilir ise o zaman caizdir. Buhara. Semerkant, Şam gibi ifadelerden kasdedilen; bizatihi o şehirler midir, yoksa bunlara tabi olan köyleri ile birlikte o bölgenin ürünü müdür? Eğer birinci mana kasdediliyor ise, caiz olmadığı açıktır. Eğer ikinci manası kasdediliyor ise, onunda tartışılır tarafı vardır. Çünkü bunlarda geniş bir bölge değildir. Buna göre, sahih olmaması gerekir.



Ancak şarihin ifadesine göre, merci buğday», bedeli buğdayı gibi ifadeleri ile Şam bölgesinde Havran kozasını da içine alan uzun bir bölgenin kaliteli buğdayı kasdediliyorsa (o bölgede yetişen en iyi buğdayı da bu bölgelerde yetişmiş olduğundan) bu durumda buğdayın kalitesi belirlenmiş olacağından caiz olur. Buna rağmen bu ifadeye, iklim ifadesini kullanmak mümkün değildir. Dünya yedi iklim bölgesine ayrılmıştır. Buna göre bu küçük bölgenin, bir iklim bölgesi olarak kabul edilmesi mümkün değildir.



«Çıkıp çıkmayacağı bilinmemektedir ilah...» Bu talil niteliğindeki ifade Fetih'ten nakledilen yukarıdaki talile terstir. Tahavi şerhine nispet edilen bu görüş Nehir'de daha uygundur. Çünkü bu ifadeye göre. belirli bir bölgeye nispet edilir ve oranın yeni ürününde selem akti yapılacak olursa, sahih olması gerekir. Çünkü bölgede ürünün yetişmemesi mümkün değildir. Halbuki maksat bu olmasa gerektir. Çünkü Fetih'teki talile göre belirli bir bölgeye nispetle bizatihi o bölgenin malı değil. malın kalite ve vasfı belirtilmek istenmiştir.



METİN



Selem aktinin, sahih olması için akitte belirtilmesi gereken şartlar yedîdir.



1- Cinsinin beyan edilmesi. Buğday veya hurma gibi



2- Nevin belirtilmesi. Sulanan veya sulanmayan bölgenin buğdayı gibi.



3- Vasfın belirtilmesi Birinci kalite iyi buğday, kötü buğday gibi miktarının belirlenmesi şu kadar ölçek, şu kadar kilo gibi.



4- Ölçeğin genişleyen, daralan ölçeklerden olmaması.



5- Sürenin tayin edilmesi. Bu da, selem aktinde fetva verilen görüşe göre en az bir ay olarak kabul edilmiştir. Havi isimli eserde; «Nevi bir olan herhangi bir malda bir miktarının şu tarihte geri kalanının da şu tarihte teslim edilmesi şeklinde yapılan selemde bir beis olmadığı beyan edilmiştir. Belirlenen süre, satıcı olan müslemüileyhin ölmesi ile sona erer. Ama rabbusselem dediğimiz satın alan kişinin ölümü ile. sona ermez. Buna göre satın alınan mal müslemünileyhin terekesinden hemen alınır.



Sürenin beklemesine gerek yoktur. Çünkü borçlu olan kişinin ölmesiyle, borç ertelenmişte olsa. süresi dolmuş borç kabul edilir. Borç verenin ölmesi ile süre, hulul etmiş olmaz. Bunun içinde satılan malın yani müslemüfihin devamlı çarşı ve pazarda bulunanlardan olması şarttır» denmiştir. Çünkü ölüm halinde ancak bu -şekilde teslimi mümkün olur.



6- Rasulmal dediğimiz önceden ödenen paranın miktarının da belirlenmesi Eğer akit onun miktarında taalluk ediyor ise mesela ölçekle veya tartı ile veya birbirine yakın adedi mallarda olacak olursa kabzı değil, işaretle tayin edilmesi de yeterlidir. Nitekim arşınla satılanlarda ve hayvanlarda da durum böyledir. Bu da malı satan müslemünileyh. süresi dolduğu zaman istenilen malı teslimden aciz olacak olursa, almış olduğu malı iade edebilmesi bakımından gereklidir. İbn-i Kemal. Belki bazısını istihkak etmiş ve bazılarını da ayıplı olduğu için geri vermek mecburiyetinde kalabilir. O zamanda mecliste selem aktini yapan rabbuselem değiştirme imkanı bulamaz. Bulamayınca da o miktara tekabül edende akit münfesih, iade edilmeyende akit devam eder. Bunun içinde satın alınan, ilerde teslim edilecek mal, miktarı meçhul kalacağından muhakkak ki rasulmal dediğimiz bu malın teslim edilmesi veya belirlenmesi şarttır.



7- Malın nerede teslim edileceğinin akitte yer almasıdır. Eğer bu malın taşınmasında külfet var ise, böyledir teslim yerinin belirlenmesi satış aktindebedel olan malın, icara aktinde ücret olanın, taksim esnasında teslim edilen malın taşınmaları külfetli olanlardan olmaları halinde teslim edilecek yerlerin belirlenmesi şarttır Sahibeyne göre akit yeri teslim yeridir. Diğer mezhep imamları da bu görüşündedir. Satış aktinde borçta telef edilen ve gasbedilen mallarda da durum böyledir.



Ben derim ki: Bunlar zamanında teslim edilmesi gereken mallardır. Selem ise bunun hilafınadır. Bir şehirde teslimi şart koşutmuş ise, o şehrin bütün •bölgeleri teslim için yeterlidir. Hatta bunun bir mahallesinde malı teslim edecek olursa, üstlendiği görevi yerine getirmiş olacağından üzerinden sorumluluk düşer. Diğeri başka bir mahallede teslimini isteyemez. Bezzaziye. Yine Bezzaziye'de bu ifadeden önce şu ifadelere yer verilmiştir: Belirli bir yerde teslimden sonra evine kadar taşınmasını da şort koşacak olursa, sahih olmaz. Bu durumda icare ve ticaret akitleri birleştirilmiştir. Bir akit içerisinde. İki akit yapılması şeran caiz değildir. Eğer bu malların taşınmasında mali külfet olmayacak olursa (misk, kafur, küçük inci taneleri gibi) bunların, selem aktinde teslim yerlerinin şart koşulması. ittifakla selem aktinin Sıhhati için şart değildir. Bunu dilediği yerde (sahih olan kavle göre) teslim edebilir. İbn-i Kemal ise aktin yapıldığı yerin, teslim yeri olmasını tercih etmiştir.



Taşınma külfeti olmayan mallar için akit esnasında bir yer tayin adilmiş ise, sahih olan kavle göre o yerde teslimi şarttır. Fetih. Çünkü en azından yol emniyetini sağlaması bakımından faydalıdır. Rivayet edilmesi gerekir.



Geri kolan şartlardan birisi de, rasumal dediğimiz paranın veya ödenecek malın, mecliste birbirlerinden ayrılmadan önce teslim edilmesidir:



Buradaki ayrılmadan maksat, birbirlerinden bedenen ayrılmalarıdır. Akit bitmiş olsa da o mecliste oturdukları müddetçe teslim imkanları mevcuttur. Hatta uyusalar ve beraber birkaç kilometrede yol yürüseler, birlikte bir yere girip çıksalar hala teslim imkanı mevcut sayılır. Ama parayı getirmek üzere satın alan kişi, görünmeyecek şekilde satandan ayrılırsa akit batıl olur. Ama görülebilen bir yerde olduğu müddetçe hala hükmen beraber sayılırlar ödenecek rasumale karşı rehin, havale ve kefalet de sahihtir. Bezzaziye.



Rasumal dediğimiz bedelin mecliste kabzedilmesi, aktin inkitad etmesi için değil, aktin sahih olarak devam etmesi için şarttır. Buna göre akit mecliste sahihtir. Ama rasulmal o mecliste kabzedilmeden birbirlerinden ayrılacak olurlarsa, akit batıl olur. Satan kişi (muslemun ileyh) ra'sumal dediğimiz malı veya parayı kabızdan imtina etse kabza mecbur edilir. Hülasa.



İZAH



«Selem aktinin sahih olması için, akit meclisinde belirlenmesi gereken şartlar İlh...» Bu da. bunun dışında musannıfın zikretmediği şartların bulunduğunu gösterir. Fakat o şartların mecliste zikredilmesi şart değil, ancak aktin muhtevasında bulunması şarttır. Nehir. Mesela: Ra'sulmal'in peşin olarak ödenmesi, muhayyerliğin bulunmaması, ödenenle ilerde alınacak mal arasında riba illetinden herhangi birinin bulunmaması gibi şartlardır. Ancak musannıf, bu şartlardan ra'sulmal'in ayrılmadan önce kabzedilmesini zikretmiştir. Halbuki bu şartın akit esnasında kayda alınması şart değildir.



«Bu şartlar, yedi tanedir ilh...» Bu, icmalen böyledir. Aslında bu şartlardan ilk dördü: hem ra'suhmal dediğimiz peşin ödenmesi gerekende. Hem de ilerde teslim edilecek satılan mal müslemüfihte şarttır. Buna göre tafsili olarak şartların, sekize çıktığı söylenebilir. Bahır. İlerde de geleceği gibi Miraç'tan naklen Bahır'da şu ifadeye de yer verilecektir: «Ra'suhmal dediğimiz peşin ödenmesi gereken paranın, o ülkede birkaç çeşit para birimi varsa nevininde beyan edilmesi şarttır. Tek para birimi kullanılırsa nevinin belirlenmesi, şart değildir.» Yine Bahır'da Hülasa'dan naklen «Nevi olmayanlarda nevin beyanı şart değildir» ifadelerine yer verilmiştir.



«Buğday ve Hurma gibi ilh...» Bunu. «saidi buğdayı», veya «şu bölgenin buğdayı» şeklinde kullananlar, nev ile cinsi birbirine karıştırmış olacaklar ki bu ifade doğru değildir. Çünkü Saide ait buğday nevin beyanıdır. Bahır.



«Sulak yerin buğdayı ilh» Bu. nehirden alınan veya akan su ile sulanan yerin, buğdayı demektir. Kır buğdayı ifadesi ise. yağmur suyu ile sulanan buğday demektir.



«Büzülmeyen, genişlemeyen kaplarla olması ilh...» Çelik ve demir-den yapılmış ölçeklerle deriden yapılmış cirap veya ağaç dalından örülmüş zenbil gibi kaplar bunun hilafınadır. Çünkü bunlar daralıp genişleyen kaplardır.



«Sürenin de belirlenmesi şarttır ilh...» Eğer her ikisi de peşin ödenecek şekilde selem yapılır daha sonra da meclisten ayrılmadan; satılan malda süreyi belirleyerek erteleme yaparlar, bu ertelemede kabzedilmiş olan ra'sulmalın istihlakinden önce gerçekleşirse akit, selem akti olarak caizdir. Cevhere.



«Selem'de İlh...» «Selem aktinde süre en az bir ay olmalıdır.» ifadesiyle, muhayyerlik şartını bertaraf etmek için zikretmiştir. Aslında buna gerek yoktur.



«Fetva verilen görüşte, budur ilh...» Üç gün olduğu rivayet edildiği gibi. Yarım günden fazla bir sürede olur. İkinci bir rivayet, üçüncü bir rivayet ise örfe bakılır. Bu da malın nevine göre değişir denmektedir. Sahih olan görüş ise. metinde zikredilendir. Fetvada buna göredir. Zeylai. Muteber olan ve mezhepte kabul edilen görüşte budur. Bahır. Nehir.



«Bunun için fakihler şart koşmuştur ilh» Yani, öldüğü zaman tere- kesinden hemen alınabilmesi için. şart koşulmuştur. Netice olarak fakihlerinmüslemüfih dediğimiz malın akit anından teslim anına kadar devamlı bulunabilen maldan olması şartının faydası ise müslemün ileyh dediğimiz satıcının ölmesi halinde hemen terekesinden alınabilmesi içindir. Burada aslında teslimi gerektiren ölüm değil, ölümün vuku bulmasıyla borcun hulul etmesidir. Bu da sebebin. sebebi niteliğindedir. Yani esas sebep borcun hulul etmesidir. ölümünde hulule sebep olması bakımından sebebin sebebi şeklinde tefsir edilmiştir.



«Eğer akit onun miktarına taalluk ediyorsa ilh.. » Bu da satılan muslemüfih denilen malın birimlerinin, bedel olarak verilen malın birimleriyle tekabül etmesi şeklinde olur. Fetih. Yani yarının yarıya. dörtte birin dörtte bire. üçte birin üçte bire, tekabül etmesi suretindedir. Bu da ancak misli olanlarda mümkündür.



«İşaretle iktifa edilir İlh» Mesela; bir kimse «şu paraları, bir ölçek buğday karşılığında sana veriyorum, selem akti yapıyorum» dese, dirhemlerin vezin itibariyle miktarı bilinmese veya «şu buğdayı sana şu kadar miktar zafaran karşılığı veriyorum, selem akti yapıyorum» dese, buğdayın miktarı bilinmese Ebu Hanife'ye göre sahih değildir. Sahibeyne göre ise sahihtir. Ancak ittifakla kabul ettikleri şu durumda, gözden kaçmamalıdır: O da ra'sulmal dediğimiz peşin ödenmesi gereken mal, elbise veya hayvan olursa, işaret suretiyle belirlenmiş kabul edilir. Dürer.



«Nitekim hayvanda ve metre (arşınla) ile ölçülenlerde olduğu gibi İlh...» Çünkü ölçme ölçülen malda bir vasıftır. Ki bu ölçülen malda mebidir. Mebide, vasıf karşılığı olmayacağından akit, bunun miktarına taalluk etmemektedir. Bunun içinde bir arşın eksik verilse veya hayvanın bazı bölümleri telef olup sakatlansa, bunlar karşılığı müslemü ileyh, müslemünfi dediğimiz satılan malda bunlara tekabül edecek bir şey olmadığından müslemü ileyhin malı teslim edip etmemesinde muhayyerlik hakkı vardır. Ya bu kusurlu mal karşılığı müslemünfih olan malı teslim eder veya arzu edilen vasfın olmaması nedeniyle akti fesheder. Fetih.



«Biz deriz ki İlh...» Bu sahibeynin kavline cevap niteliğindedir. Onların ifadeleri ise «rasulmal dediğimiz peşin ödon6nin, miktarının beyan edilmesi gerekmez» şeklindedir. Bu velevki ölçekle ve benzeri şeylerle belirlenenlerden olsun; onları işaret ederek. göstererek belirlemek yeterlidir. Çünkü buradaki maksat. kavgaya meydan vermeden malın teslimidir. Bu da mümkündür.



«Ra'sulmal dediğimiz malın iadesine ihtiyaç duyulabilir ilh...» Eğer miktar belli olmayacak olursa, o da kavgaya götüreceğinden durum böyledir.



«Ra'sulmalı değiştiremez, onun yerine başka birini veremez ilh...» Meclis içinde bu, 'mümkün olmaz. Belki de ödenen paranın yarıdan fazlası, kalp çıkabilir. Bunları iade edip, mecliste onun yerine bir değiştirme yapacak olursa. selem akti fasit olur. Çünkü yarıdan fazlasında, Ebu Hanife'ye göre değiştirme caiz olmaz. Ama sahibeynin görüşü. bunun hilafınadır. Fetih.



«İade meclisinde İlh...» Fetih'te bu şekilde ifade edilmiştir. Bazı nüshalarda da «akit meclisinde» denmiştir. Doğru olan, birinci ifadedir.



TENBİH: Bu meselenin fer'inden sayılan şu hususta burada yer almalıdır: O, iki ayrı cinste selem yapsa, her ikisine belirli bir miktar para ödese ve, «şu yüz lira, bir ölçek buğdayla, bir ölçek arpa karşılığıdır.» dese ve bunlara tekabül eden miktarlar ayrı ayrı belirlenmese, akit her ikisinde de sahih olmaz. Çünkü bedelin, buğdayla arpanın kıymetine göre taksimi gerekir. O da ancak tahminle bilineceğinden akitte cehalet vardır. Bu durumda da akit sahih olmaz. Keza bir cins karşılığı, iki cins para ödeyecek olursa mesela; bir kimse, «şu dirhemlerle şu dinarlar bir ölçek buğday karşılığıdır» dese. bunlardan yalnız birinin miktarını tayin etse. durum yine sahih olmaz. Çünkü miktarı bilinmeyen bölümde, akit batıldır. Birisinin batıl oluşu. diğerine de sirayet ederek onu da iptal eder. Çünkü burada alışveriş akti, tek akittir. Bahır.



«Müslemüfih için, teslim yerinin tayin edilmesi de gerekir İlh...» Diğer bir ifadeyle ra'sulmal dediğimiz ödenen paranın teslim yerinin belirlenmesine gerek olmadığını belirtmek istemiştir. Buna da hiç gerek yoktur. Çünkü ittifakla ra'sulmal dediğimiz malın, akit meclisinde teslim edilmesi taayun etmiştir. Bu hüküm ittifakla böyledir. Bahır.



«Taşınması olan mallarda İlh...» Eğer müslemüfih'in hayvan sırtında veya araba üzerinde taşınması halinde bunlara hamal ve araba ücreti ödenmesi söz konusu olursa, bunların teslim yerinin de belirtilmesi şarttır. Nehir.



«Satılan malın bedeli, kiranın ücreti, taksim edilen mallarda verilecek karşılıkta, taşınması külfeti var ise İlh...» şöyle ki: Bir kimse, bir şey satın alsa veya bir ev kiralasa bedelleri de. «zimmetinde borç olarak üslendiği şu kadar buğday veya şu kadar arpa veya şu kadar şekerdir» dese veya ortak malları aralarında taksim ederken biri diğerinden bir miktar fazla verse, o fazlalık karşılığında da karşı taraftan taşıma külfeti ve masrafı bulunan mekil ve mevzun mallardan bir şey almak istese, o da belirli bir süreye ertelenmiş olsa, Ebu Hanife'ye göre bunların teslim yerlerinin de belirtilmesi şarttır. Sahih olan, budur. Sahibeyne göre şart değildir. Nehir.



«Akit yerini, teslim yeri olarak belirleseler İlh...» Eğer teslimi mümkün olan bir yer ise, ama teslimi mümkün olmayan bir yer olacak olursa, mesela; akti, bir binekte veya bir dağın tepesinde yapmış iseler, onlara ve bu yerlere en yakın yer teslim yeri olarak kabul edilir. Bahır. Fetih. Bu konuda fetva verilen görüş, Ebu Hanife'nin görüşüdür. Kuhistani'den naklen Dürrü Münteka'da belirtildiği gibi.



«Beyi aktinde olduğu gibi ilh...» Mesela; bir kimse bir miktar buğday satsa veya borç olsa, telef etse veya gasp etse, bunlarda satılan yer, borç olman yer, telef edilen yer, gasp edilen yer teslim yeri olarak belirlenmiş olur.



«Bunlarda, anında teslim gerekir ilh...» Çünkü bunların teslim edilmesi. bizatihi iltizamla (satış akti gasbetme, borç alma veyahut telef etme gibi) ödemeyi üstlenmesi ile teslim gerekir. Dolayısıyla bu yerler, teslim için belirlenmiş yerler olarak kabul edilir. Bahır. Selem akti ise, bunun hilafınadır. Çünkü onda malın hemen, akit meclisinde teslim edilmesi gerekmez. Akit meclisinde teslim yeri olarak belirlenmiş olmaz. Dolayısıyla teslim konusunda ihtilaf çıkabilir. Onun içinde caiz değildir. Çünkü malların teslim yerleri. kıymetlerinin değişmesi bakımından önemlidir. Malın değeri, diğer bir yere göre birbirinden farklıdır. Bunun içinde teslim edilecek yerin belirlenmesi şarttır. Fetih.



«Şehrin bütün mahalleleri teslim bakımından aynıdır ilh...» Şehir çok geniç bir alanda kurulmamış ise, tüm mahalleler teslim bakımından aynıdır. Eğer şehrin. iki ucu arası 3 milden fazla olursa kentte bir bölgenin teslim için tayin edilmesi gerekir. Fetih. Bahır. Nehir'de de bu görüş kesin bir görüş olarak kabul edilmiştir.



«Bezzaziye'de teslim yerinin belirlenmesinden sonra, eve kadar gö-türülmesi de şart koşulacak olursa İlh...» Teslim yerinin belirlenmesinden sonra şart koşarsa ifadesiyle kayıtlamıştır. Çünkü teslim edilmesi gereken yerde, teslim edildikten sonra tekrar eve kadar götürülmesi şart koşulduğunda durum iki akti bir akte sıkıştırma olacağından caiz değildir. Ama önceden teslim şart koşulur veya taşınması esnasında şart koşulur veya yüklendikten sonra eve kadar taşınması şart koşulur ve falan yere kadar, diye belirlenecek olursa o zaman caizdir. Ama belirli bir yerde teslimi şart koşar, oraya geldikten sonra evinde teslimi şart koşacak olursa, caiz değildir. Bahır.



«İcare ve ticaret aktinin birleşmesiyle İlh...» Çünkü bu şartın zimminde bir icare akti daha öncede bir alım satım olması dolayısıyla ticaret akti söz konusu olduğundan iki akti bir akte sıkıştırılmış. üstelik bunlara karşı da bir bedel ödenmiştir. Bu da yasak olduğundan sahih kabul edilmemiştir.



«Taşıma külfeti olmayanlarda ise ilh...» Bu da. taşınması için araba kiralamaya veyahut hayvan kiralamaya ihtiyaç olmayan mallardır. Diğer bir görüşe göre bir insanı görevlendirdiğinde mahkemeye kadar ücretsiz taşırsa külfetsiz denmiştir.



Üçüncü bir görüşe göre tek elle kaldırılması mümkün olan mal, taşınması külfetli olmayan mal olarak kabul edilmiştir. Nehir.



«Misk, amber gibi İlh...» Tabi ki, bunlardan azı böyledir. Ama miktarı çok olacak olursa, bunlarında taşıma külfeti olacağından, o zaman teslim yerlerinin belirlenmesi gerekir. Fetih. «Az bir miktar» dendiği zaman. araba veya bir taşıt kiralamaya ihtiyaç olmayan mal akla gelir.



«İbn-i Kemal, akit meclisini teslim yeri olarak kabul etmiştir İlh...»



Tasihihü'l Kuduri isimli eserinde, Serahsi'nin Muhit isimli eserinden bu ifadeyi nakletmiştir. Yine Bahır'da ondan nakledilen bu görüş, Fethü'l Kadir'de de benimsenen görüş olmuştur. Ancak metin kitaplarında. birinci görüşe yer verilmiş. Münteka ve Hidaye gibi eserlerde de bu, tercih edilmiştir.



«Yol emniyetini sağlaması yönünden bu şart, muteber kabul edilmiştir İlh...» Bu ifade, Fetih'te Hidaye'ye tabi olarak zikredilmiştir. Manası da şudur: Eğer yer belirlenecek olursa, başka bir yerde bu malı teslim edemez. O malı teslim edecek olan kişinin, belirlenen yere kadar götürüp orada teslim etmesi gerekir. Yolda helak olacak olursa. teslim mahalline varmadan helak olduğu için. götüren kişinin hesabına helak olmuş olur. Böylece de malı teslim olacak kişi, oraya kadar malın yol emniyetini sağlamış olacağından, belirlenen yerde teslim şartı bu faydayı sağlamış olacağından caizdir. Eğer yeri tayin edilmemiş ise o zaman durum bunun Hilafınadır. Malı yerinde teslimden sonra, yeni belirlenen yere kadar onu tekrar taşıması halinde mal helak olacak olursa, bu durum-do teslim alan kişi olan rabbuselem hesabına helak olmuş olur.



«Bazı şartlar kalmıştır İlh...» Burada musannıf ifadesini değiştirdi. Sebebi de şudur: Bundan sonra zikredilecek şartların, akit esnasında zikredilmesi şart olmayıp ancak akit içerisinde bulunması gereken şartlar olmasıdır.



«Ra'sumalin yani paranın teslim edilmesi ilh...» Eğer teslim mümkün olmayacak olursa selem akti, batıl olmuş olur. Mesela; belirli bir malın ra'sulmal olarak teslim edilmesi istenilir. O da kusurlu çıkar veya başka birisinin malı olduğu için istihkak yoluyla elinden alınır. kusurlu olan malı teslim olan kişi. kusuruna razı olmaz veya istîhkak sahibi malın başkası tarafından bir diğerine bedel olarak verilmesini onaylamazsa veya teslim edilen bu mal, zimmette sabit olabilen deyn niteliğinde bir mal olsa ve müstahik tarafından alınsa, verilmesi onaylamazsa, meclisten sonra değiştirme olduğundan. caiz değildir. Ama akitler, henüz meclis-ten ayrılmadan önce mal değiştirilecek olursa sahihtir. Parayı kalp bulsa ayrıldıktan sonra iade edecek olursa. isterse mecliste değiştirmiş olsun isterse meclis dışında değiştirmiş olsun. sahih olmaz. Ama ayrılmadan önce o mecliste değiştirecek olur veya kusurlu bulduğu bu malı mecliste veya sonra almaya razı olacak olursa, sahihtir. Burada ekseriyet, tümü gîbidir. Yani çoğunun kusurlu olması, hepsinin kusurlu olması gibidir. «Üçte birden fazlası veya yarıdan fazlası çok sayılır» diye tahditte iki rivayet vardır. Rasumal olarak almış olduğu paralar, kurşun para çıksa veya süttüka (o zamanın parası) olsa, bunları da mecliste değiştirse akit sahih meclisten sonra değiştirecek olursa akit batıldır. Hatta bu tür parayı almaya razı olsa bile durum aynıdır. Çünkü kendisinin alması gereken hak değildir. Alacağının dışında bir mal almış olduğu için caiz görülmemiştir. Bahır.



«Velevki bu rasumal, belirlenen mallardan olsa İIh...» Bu istihsanın cevabıdır. Vâkıat isimli eserde: «Bir kimse köleyi zimmette üstlenilen bir kumaş karşılığı vadeli olarak satsa caizdir. Çünkü burada selemin şartları mevcuttur. Her ne kadar selem akti değil ise de, köleyi kabzetmeden ayrılsalar. bu akıt 'batıl olmaz. Çünkü artık elbise hakkında, selem; köle hakkında satın olma olarak kabul edilmiştir. İki akit hükmünün. bir akitte birleştirilmesi caiz ve muteberdir. Karşılıklı verme şartıyla yapılan hibede ve köle sahibinin köleye «bana bin lira ödediğin takdirde sen hürsün» demesinde olduğu gibi. Nehir.



Ben derim ki : Bu ifade, kıyasa göre verilmiş bir cevaptır.



«Kefalet ve havale de sahihtir İlh...» Buna göre müslemum ileyh, kefil olan veya havaleyi kabul eden kişiden, meclis içerisinde parayı isteyebilir. Malı satan müslemun ileyh dediğimiz ra'sulmalı havaleyi kabul eden veya kefilden veya selem aktini yapan kişiden. akit meclisinde kabzedecek olursa sahihtir. Ama kabız meclis dışında gerçekleşecek olursa;hem selem, hem havale ve hem de kefalet akitleri batıl olmuş olur. Rehin durumunda ise; rehin alınan mal, mecliste helak olacak olursa, onun değeri de alınacak ra'sulmale eşit ise veya ondan çok ise, sahihtir. Ondan az olacak olursa ona tekabül eden miktarda sahih, geri kolan bölümünde ise batıldır. Helak olmayacak olur ve meclisten ra'sulmali kabzetmeden önce ayrılacak olurlarsa. selem akti batıl olur. Rehini alan kişinin de, almış olduğu rehni sahibine iade etmesi gerekir. (Bedai'dan naklen) Bahır.



«Ra'sulmal karşılığı olursa İlh...» Kefaletin, ilerde teslim edilmesi üstlenilen ve satış a