Psikanaliz

Freud doktrinin temelini psinanaliz, rüyaların tefsiri, cinsiyet, gibi hususlar teşkil eder. Bilhassa psikanaliz ile ün yapmıştı. Viyanali bir hekim olan Joseph Breuer histeri tedavisinde yeni bir metod ortaya koymuştu. Histerik haller gösteren bir genç kızı histerik hallerni çıkışı hakkında yaptığı çeşitli konuşmalarla tedavi ediyordu. Breuer’in bu tedavi usulünü ele alan Freud boşaltma teorisini ileri sürmüştür. Böylece bir histerik belirti aslında bir ruhi olayın yerini almış oluyordu. Zamanla bu tedavinin sürekli olmadığı geçici bir zaman için tesirini sürdürdüğü görüldü. Freud çalışmalarını ilerleterek hipnoz yerine serbest çağrışım metodunu kullandı. İşte böylece psikanaliz denilen meşhur teori ortaya çıkmıştı. Psikanaliz ruh hastalıklarının tedavisinde kullanılan belli bir metod olduğu gibi, şuursuz ruh hallerini araştıran bir ilim dalıdır da. Buna umumiyetle ilim aleminde derinlikler psikolojisi adı verilmektedir. Psikanaliz haddi zatında determinizm prensibine dayanır. Freud’e göre fizik alemde her olayın bir sebebi, bir nedeni olduğu gibi ruhi hayatta da her vakanın bir nedeni vardır. Binaenaleyh ruhi alemde hiç bir şey beli belirsiz vukua gelmemektedir.



Psikanalizin ikinci temel dayanağı ise ruhi hayatın şuurlu olarak yapılan hareketlerini şursuz olarak yapılana nisbetle pek az bir kısmını teşkil ettiğini kabul etmesidir. Ruhi faaliyetlerin ancak çok az bir kısmı şuurlu geriye kalan kısmı ise şuursuz olorak cereyan edip gider.



Böylece Freud; ruhi olayların görüldüğü gibi basit ve yalın olmadığını bunun birde derinliğinin bulunduğunu ortaya koymuştur.



Psikanalis ruhi hayatı üç buutlu olarak ele alır. Bunlar dinamik, ekonomik ve tofoğrafik boyutlardır. Dinamik görüş açısına göre bütün mental prosesüsler birbirine yardımcı olan veya karşı koyan, birbirini tamamlayan veya tavizler veren kuvvetlerin bütünüdür. Bütün bu kuvvetler içgüdü tabiatındadır. İki grup içgüdü vardır. Kişinin korunmasını hedef alan ego içgüdüsüyle (instanktı) ve başkalarıyla olan münasebetleri düzenleyen obje içgüdüsü. Bunların arkasında iki ana güdü yatmaktadır. Eros instankti kişinin kendi çevresiyle hayat mücadelesini temsil eder. Tahrip instanktı ise yaşayan her şeyi tahrib edip parçalamayı hedef alır. Eros instankıtının tezahürüne libido adı verilir.



Ekonomik buutta ise her içgüdünün mental görünümünü belli keyfiyette enerjiye sahib bir catheksis olduğu kabul edilir. Ve bu noktada haz ve elem prensibi yer alır.



Topoğrafik olarak ta ruhi cihazı birleşik bir alet olarak ele alır ve bunun hangi bölgesinde ne gibi ruhi olayların olup bittiğini araştırır. Ruhi cihaz id ile idin üst tabakasını teşkil eden ego ve idin dışında gelişerek egoyu hakimeyitine alan süper egodan meyadna gelmektedir. İdde olup bitenler şuurun dışında cereyan eder.



Canlıların davranışlarının yönünü belirleyen faktöre ilca denir. Freude göre insanda çatışmalara sebeb olan tek bir ilca (dürtü) vardır. Bu da cinsiyyet dürtüsüdür .Yani libido.



Freud şuur ve şuur altını şöyle bir misalle açıklar: İçi eşya ile dolu büyük ama karanlık bir oda düşünün. Bu odanın tam orta noktasında bir mum yakılacak olursa sadece mumun aydınlattğı bölgedeki eşyayı görür ve onlarda haberdar olursunuz. İşte yalnız mumun aydınlattığı nokta temsil eder. Geriye kalan, eşya ile dolu olduğu halde görülmeyen geniş kısım ise şuurlatını temsil eder. Çocuk şahsiyetinin gelişmesi sırasıda bir takım arzu ve isteklerini zorla unutarak onları şuur altına itmektedir. İşte toplum tarafından umumiyetle hoş karşılanmayan ve şuur altına itilmiş olan bu arzular şuura çıkmak için fırsat beklerler. Bu arzu ve isteklere Freud id adını vermektedir. Bir de bu duyguları şuur altına bastıran ve onların şuura çıkmaması için toplumun da  baskısıyla gelişen bir süper ego devamlı olarak birbirleriyle çatışır. Bu çatışmanın yüzey kısmında ise kişiliğin işleyen ve görünen kısmı yer alır ki Freud buna ego adını vermektedir.



Haddi zatında Freud bir materyalist idi. Determinizme aşırı derecede taraftardı. Fiziki alemde olduğu gibi ruhi alemdede sebepsiz hiç bir olay yoktur diyordu. Tabii bu sebebler arasında da dinin lafı bile edilemezdi. Aslında bir Yahudi olan Freud yahudi inançlarını cihana hakim kımak için Talmudun emirlerine uyarak insanlığın başına bi çok psikoloik beliyeler getirmiştir. Bir bakıma insanlık cinsinden intikam alma temayülünde idi de. Diğer taraftan Darwin’in ileri sürdüğü evrim teorisine candan bağlıydı. Zaten bu iki yahudi koydukları prensiplerle komünizmin ilmi temelini atmışlardı. Marks, Engels, Lenin ve Troçki gibi komünizmin kurucuları ve tatbikçileri de birer yahudi idiler.