Sonuç:

Kuran'a baktığımızda tüm Resullerin ve onlarla birlikte iman edenlerin ortak bir kadere sahip olduklarını görürüz. Resullerin önderliğindeki mümin toplulukları hep küçük bir cemaat olarak mücadeleye başlamışlardır. Bu mümin cemaatleri bir taraftan Allah'ın dinini tebliğ ederken bir taraftan da kendilerinden görünüşte çok daha güçlü olan düşmanlara karşı mücadele vermişlerdir. Ve bu mücadeleden "nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir" (Bakara: 2/249) ayetinin sırrıyla galip çıkanlar hep Resuller ve müminler olmuştur.



"Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz" (Nisa: 4/74) ayetine göre, Allah yolunda mücadele eden bir mümin için iki ihtimal vardır: Ya galip gelecek ya da mücadele sırasında şehit edilecektir. "Yenilmek" gibi üçüncü bir ihtimal yoktur.



Resul ve inkarcılar arasındaki sözkonusu mücadelelerin tümü Allah'ın çizdiği kadere göre yürür. Müminleri de, düşmanlarını da yaratan Allah'tır. Kuran'da Allah'ın Resuller için özel düşmanlar kıldığı haber verilmektedir:



"Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla başbaşa bırak." (Enam: 6/112)



"İşte böyle; biz, her peygambere suçlu-günahkarlardan bir düşman kıldık. Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter." (Furkan: 25/31)



Mücadelenin her iki tarafını da Allah yarattığına göre sonucunu belirleyen de O'dur. Ve Allah Resullerin karinde galip gelmeyi yazmıştır. Kuran'da bildirildiğine göre, Resul için yenilmek sözkonusu değildir:



"Allah, yazmıştır: "Andolsun, ben galip geleceğim ve elçilerim de." Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır." (Mücadele: 58/21)



Mümin topluluğunun yaşayacağı geçici bir mağlubiyetin nedeni ise, ancak Resul'e karşı itaatsiz davranmalarıdır. Nitekim Ali İmran Suresi'nde anlatıldığına göre, Uhud Savaşı sırasında müminlerin bir kısmı Resul'ün emrine uymamışlar ve bu nedenle de kazanılacak gibi görünen savaş kaybedilmiştir. Ama bu geçici bir yenilgidir ve müminlerin eğitilmesine, daha itaatli olmalarına vesile olmuştur. Sonuçta galip gelenler ise mutlaka ve mutlaka Resul ve onunla birlikte iman edenlerdir. Resule karşı düşmanlık besleyenlerin sonu ise aynıdır: Dünyada aşağılanma ve ahirette cehennem azabı. Kuran, Resule başkaldıranların durumunu şöyle bildirir:



"Gerçekten Allah'a ve Resûlü’ne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar, kendilerinden öncekilerin alçaltılması gibi alçaltılmışlardır. Oysa biz apaçık ayetler indirdik. Kafirler için küçültücü bir azap vardır.



Allah, hepsini dirilteceği gün, onlara neler yaptıklarını haber verecektir. Allah, onları (yaptıklarıyla bir bir) saymıştır; onlar ise onu unutmuşlardır. Allah, her şeye şahid olandır." (Mücadele: 58/5-6)



Buna karşılık Resul'e tabi olan müminler ise dünyada zafer ve hakimiyetle, ahirette Cennetle ve hepsinden en önemlisi, Allah'ın rızasıyla ödüllendirilirler. Kuran Resul'ün ve onunla birlikte iman edenlerin "Allah'ın fırkası" olduğunu bildirir ve şöyle der:



"Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiç bir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir." (Mücadele: 58/22)



Bir başka ayette ise Resullerin (ve onların yolunu izleyen ümmetlerinin) kesin olarak galip geleceği şöyle bildirilir:



"Andolsun (peygamber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir: Gerçekten onlar muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır. Ve hiç şüphesiz; bizim ordularımız, üstün gelecek olanlar onlardır." (Saffat: 37/171-173)



Madem Allah'ın sözü budur, böyle de olacaktır. Üstün gelecek olanlar, kuşkusuz "Allah'ın orduları"dır... [230]