Nebi Kelimesi:

        



‘Nebi’ sözlükte haber getiren, haberci demektir. Nebe’ fiilinin fail ismidir.



‘Nebe’, kendisiyle ilim meydana gelen, çok faydalı ve önemli haber demektir. ‘Nebi’, önemli ve faydalı, aynı zamanda sağlam bir haber getiren elçi demektir.



Bazılarına göre nebi kelimesi, yükseklik anlamına gelen ‘nübüvvet’ kelimesinden türemiştir. Buna göre ‘nebi’, her bakımdan yüksek bir makam sahibi, insanlara doğru ve önemli haber getiren kimse demektir.



İslâm literatüründe ‘nebi’ ile ‘rasûl’ aynı anlamı ifade ederler. Aralarında küçük bir fark vardır.



Türkçe’de ise, Farsçadan gelen ‘peygamber’ kelimesi daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Her üç kelime de ‘Allah’ın elçisi’ anlamına gelir.



Nebi’nin çoğulu ‘enbiya’dır. Kur’an’da her ikisi de kullanılmaktadır. Ayrıca Kur’an’da, nebilerden bahseden ‘Enbiya’ sûresi yer almaktadır.



Nebi, Allah’ın kendisine vahyettiği şeyleri, insanlara aktaran, onları bu vahye inanmaya ve itaat etmeye davet eden kişidir. Onlar insanları, vahiyle terbiye eden terbiyecidirler. Onlar, Allah tarafından seçildikleri için, en temiz insanlardır. İnsanlık için örnek kişilerdir. Allah’ın kendilerine vahyettiği şeyi canlı olarak yaşıyorlardı. Onlar, aldıkları vahyin canlı örnekleridir. Her nebi kendi döneminin insanları için, Allah tarafından seçilmiş örnek (numûne)  idi. Nebiler, Allah’a hakkıyla kulluk yaparlar ve ubudiyyetin (kulluğun) nasıl yapılması gerektiğini gösterirler. [129]



 



Nebilerin (Enbiya’nın) Özellikleri:



Nebilerin soyları, ahlâkları, hayatları ve yürekleri pak ve aydınlıktır. Onlar selâm üzerine doğar, selâm ile ölürler.[130] Yani onlar her türlü kirden ve pislikten, isyandan ve sapıklıktan korunmuşlardır. Emniyet ve güven, itimat ve barış onların karakteridir. Çevrelerine ‘selâm’ (güven ve barış) ortamı sunarlar.



Nebiler, insanları Cennet ve Allah’ın nimetleriyle müjdelemek, Cehennem ve Allah’ın azabıyla korkutmak için gönderilmişlerdir.[131]



En güzel bir biçimde yaratılan insan[132] irade sahibidir, hareketlerinden; Allah’ın verdiği nimetlere karşı şükretmek ve O’na karşı ibadet etmekle sorumludur. İnsan tek başına nasıl şükredileceğini, nasıl kulluk yapacağını bilemez, bu görevlerini yerine getirme noktasında bir çok engelle ve zorluklarla karşılaşır. O yüzden insanın mürşide, rehbere ihtiyacı vardır. İşte bu mürşid ve rehber, nebilerdir.[133]



Nebiler, ‘nübüvvet-peygamberlik’ kurumunu hayata geçiren elçilerdir. Onlar, Allah’tan aldıkları ‘Dini’ insanlara öğretirler. Her türlü zorluğa katlanarak insanları Tevhid’e, kurtuluşa davet ederler. Bu davetleri için insanlardan hiç bir karşılık beklemezler. Kendilerini dinlemeyen inkârcıların ve haddi aşanların kınama ve eziyetlerine aldırmazlar.



Nebileri, insanı ve insanla ilgili her şeyi bilen Allah seçer. İnsanlar kendi istekleriyle nebi olamazlar. Nebileri insanlar kendi aralarından seçseydiler, şüphesiz en uygununu değil, en kuvvetlisini seçerlerdi.



İnsanlara önderlik etmeye kalkışan nice bilginler, filozoflar, nice sultanlar, onları bölmüşler, onları kendilerine itaata davet etmişlerdir.  Üstünlük ölçüsü olarak renkleri, zenginliği, sosyal statüleri temel almışlardır. Nebiler ise insanları yalnızca ‘takva’ya çağırmışlardır.



Allah (cc) bütün insanlara nebiler göndermiştir. Bütün nebiler de, insanlara Tevhid Dinini anlatmıştır. Hiç bir nebi diğerini yalanlamamış, bir sonra gelen bir öncekini doğrulamıştır.



Nebiler insanları en doğru yola, ahlâka, şerefe, insanlığa, dünya ve ahiret mutluluğuna davet etmişlerdir. Kendileri en yüce ahlâka sahip oldukları gibi, insanları da o üstünlüğe çağırmışlardır. Onlar, insanların hayatına güzellikleri, adaleti, yardımlaşmayı hakim kılmayı çalıştılar. Zulmü, haksızlığı, sömürüyü, cehaleti, düşmanlığı, ahlaksızlığı kaldırmaya gayret etmişlerdir.



Nebiler, peygamber olarak gönderdikleri toplumun öncüsü idiler. Onlara hem vahyi öğretiyor, hem de din ve dünya işlerine ait sorunlarını çözüyorlardı.



Peygamberler birer insandırlar. Hepsi de Allah’ın kullarıydılar. Ancak onların peygamber olmalarına sebep olacak üstün özellikleri vardı. Bu özellikleri (sıfatları) sebebiyle, diğer insanlardan farklılaşıyorlar ve risalet (peygamberlik) görevini yükleniyorlardı.



Bazı İslâm bilginlerine göre kendisine hem peygamberlik hem de ilâhí kitap verilen elçilere ‘rasûl’, yalnızca peygamberlik verilenlere de ‘nebi’ denir. Her rasûl aynı zamanda bir nebidir. Zaten Kur’an iki kelimeyi de aynı anlamda kullanmaktadır. [134]



Allahın kendisine vahyettiği sözleri olduğu gibi en ince ayrıntısına kadar belleyip aynen toplumuna aktaran kişi. Batılı araştırıcılar, nebi kelimesinin İbranice "nabbi" kelimesinden geldiğini kabul ederler. Oysa "nebi" kelimesi hem şekil hem de kök anlamı itibarıyla tamamen Arapça bir kelimedir. "Ne.be.e" kökü, Arapçada "haber vermek", "duyurmak", "hafifçe seslenmek" anlamıyla da semitik döneme kadar uzanan bir geçmişe sahiptir.



Ayrıca Arapça "nebi" kelimesinin gelecekten haber vermek anlamındaki kehanetle hiç bir ilgisi yoktur. Nebi kelimesinin türediği "nebe'e" kelimesinin kökü, yukarıda da ifade edildiği gibi "duyurmak", "birşey hakkında haber vermek" demektir. Ama bu haber istikbale matuf değildir. Kur'an'a göre peygamber tarafından getirilen haberler daima gayb (görülmeyen dünya) haberleridir. Hz. Peygamber'in faaliyeti Allah’ın arzusunu insanlara duyurma (tebliğ)dir. Gerçi ileride insanların gözleri önüne serilecek olan cennet ve cehennem tasvirleri de istikbale matuf haberlerdir. Ama bu, İbrani kehanetlerindeki gibi belirli bir şahsın veya belirli bir olayın ne zaman vuku bulacağını önceden görüp söylemekten çok farklıdır; ona hiç benzemez. Zaten peygamberlerin görevi de bu değildir.



Nebi kelimesi, Kur'an'da peygamberleri ifade etmek için kullanılmıştır.



"Onlara gelen her nebi ile alay ettiler" (ez-Zuhruf: 43/7)



Diğer taraftan nebi kelimesi, Resul kelimesi ile de eş anlamlıdır.[135]