Azap Kelimesi:

Otorite sahibi bir kimse tarafından yapılan işkence, eza, cefa; beden ve ruha tesir eden eziyet.



Bir terim olarak, Allah'ın günahkârlara dünya veya ahirette vereceği ceza, sıkıntı ve eziyet demektir. Kabir azabı, Cehennem azabı. [1087]



‘Azap’ sözlükte terketmek, vazgeçirmek, hapsetmek anlamına  gelen ‘azb’ kökünden türemiştir ki ceza, elem, beden ve ruha etki eden eziyet, nefse ağır gelen şey demektir.



Bir kavram olarak ‘azap’, Allah (cc)’ın kendi emirlerine veya hükümlerine karşı gelenlere dünyada veya Ahirette vereceği ceza, sıkıntı ve eziyet demektir.



Kur’an’da çok sık geçen kelimelerden biridir. Beşyüze yakın yerde geçmektedir.    



Bilindiği gibi mükâfat (ödül) yapılan güzel bir amelin, ceza da yapılan kötü bir amelin, yani suçun karşılığıdır. Bu gerçek insanlar arasında böyle olduğu gibi Allah (cc) katında da böyledir. Bir çocuğu eğitmek üzere, onun güzel davranışlarını ya sözle, ya hediye vererek, ya da istediğini yerine getirerek ödüllendiririz. Bu ödüllendirme hem o yaptığı güzel hareketin veya başarının karşılığıdır. Hem de o başarının sahibini ve o başarıyı duyabilecek diğer çocukları bir teşviktir. Bir başkası suç olabilecek bir davranış yaptığı zaman da onu o yanlıştan kurtarmak için ona uygun, çocuğun anlayabileceği bir ceza veririz. Bu eğitimde bir metodtur.



Sosyal hayatta da durum böyledir. Güzel davranışta bulunanlar bu davranışlarının ödülünü farklı şekillerde alırlar. Suç işleyenler ise ya toplumdan, ya otorite sahipleri, ya da sıkıntıya düşmek, huzursuz olmak şeklinde kendi vicdanı tarafından verilecek cezalarla hatalarının ve suçlarının karşılığını görebilirler. Özellikle suç işleyenlere ceza vermemek, büyük zararlara yol açar.  Toplumun huzurunu bozar, zulmün artmasına sebep olur. İnsanların hakları ellerinden alınır, çirkin şeyler yaygınlaşır. Mal, can, inanç ve benzeri emniyetler kaybolur, insan özgürlüğü tehlikeye düşer.



Âlemlerin Rabbi Allah (cc), insanı kendisine kulluk için yarattı.[1087] Ona sayısız nimet verdi. Yeri ve gökleri, onların içerisindeki her şeyi insanın hizmetine sundu. Ona akıl ve o aklı kullanma yeteneği verdi.



Bütün bunlardan sonra gönderdiği  Kitaplarla ve görevlendirdiği elçilerle iyiyi ve kötüyü tarif etti. Doğru yolu ve sapıklık yollarını gösterdi. İnsanın görevlerini hatırlattı. Hangi davranışın güzel ve övücü, hatta ödül kazandırıcı olduğunu, hangi hareketin kötü, çirkin ve insana ceza kazandırıcı olduğunu açıkladı. İnsanın dünya hayatını düzene koyucu, ona mutluluk sağlayıcı, onun haklarını koruyucu hükümler, ilkeler, kanunlar gönderdi. Ki bütün bu hükümler, hem insana insanca yaşamayı ve huzuru sağlar, hem de nasıl kulluk yapacağını öğretir.



Allah (cc) aynı zamanda, kendi hükümlerine uyanlara vereceği sonsuz ödülleri, sayısız mükâfatları, akla hayale gelmeyen karşılıkları müjdeledi. Yine kendi hükümlerine uymayıp ta başka tanrılara ibadet edenleri, Allah’ın çizdiği sınırları tanımayıp azan ve ağır suç işleyenleri de uyarıp korkuttu. Onlara vereceği cezaları bildirdi. Onların karşılaşacakları azabın korkunçluğunu hem haber verdi,  hem de bu dünyada iken insanlara ve topluluklara (kavimlere) gösterdi.



Şeytana ve nefsine aldanıp ta Allah’ın hükümlerine aykırı gidenlere tevbe imkanı vermesine, tevbe edenleri bağışlama sözü vermesine rağmen; Allah’ı tanımamaya, O’nun nimetlerini yalan saymaya, O’nun hükümlerini takmamaya, sınırı aşıp-azgınlık yapmaya devam edenlerin bu yaptıklarının karşılığı ne olmalıdır?



Ceza, aslında karşılık demektir. Öyleyse iyi bir şey yapan da, kötü bir şey yapan da cezasını, yani yaptığını karşılığını almalıdır.[1087]



Allah (cc) kullarından dilediğine azap edebilir. Buna gücü yeter ve hiç kimse buna engel olamaz.[1087] Ancak Allah (cc) kullarına zulmetmez.[1087] Allah (cc) azabı yalnızca insanların inkâr ve isyanlarına karşılık verecektir. Bu azap ne bilinen bir işkencedir, ne Allah’ın intikam arzusudur, ne de  adaletsiz bir karardır. Allah’ın azabı yalnızca suçluların vazgeçmedikleri, tevbe edip pişmanlık duymadıkları isyanlarına karşılıktır. Ya da dünyada iken aşırı suç işleyenlerin, azgınlık yapıp yeryüzünde fitne ve fesat çıkaranların hak ettikleridir.[1087] Aynı zamanda sonradan gelenlere önemli bir uyarıdır.



Kur’an’ın haber verdiğine göre; Allah’ın hükümlerini tanımayanlar, onları beğenmeyip bir tarafa atanlar, peygamberleri alaya alanlar, inkârcı kafirler zulüm ve haksızlık yapanlar, İslâma girdikten sonra dönenler, aşırı günah işleyenler azabı hak ederler.



Allah (cc)’ın azabının nasıl gerçekleşeceğini, boyutlarının nasıl olacağını, şeklini yalnızca kendisi bilir. Kur’an, geçmişte azabı hak eden topluluklara verilen cezalardan bir kısmını anlatıyor. Yine azap yeri olan Cehennem’den çeşitli sahneler sunuyor. Cehennem azabı anlatılırken, insanların tanıdığı eziyet, azap ve elem verici şeyler anlatılıyor, bunları ifade eden ve insanların bildiği  sözcükler kullanılıyor. Ancak onların mahiyetini, tam ne olduğunu ancak Allah (cc) bilir.[1087]


AZÂB, AZAP
A harfi