ÖRF

İyilik, ihsan, bilme, tanıma, akıl ve dinin güzel gördüğü şey; itiraf; at yelesi; horoz ibiği; yüksek yer; dalga, sabır; aklın delâletiyle kişilerde yerleşen ve selim tabiatça benimsenip, kabul edilen söz ve fiiller anlamında bir İslâm hukuku terimi.[5] Çoğulu "a'râf" ve "uref"tir. Bir de örf; kanunlarla sınırlanmaksızın, durumun gerektirdiği hüküm ve icraat anlamına gelir.[5] Arapça'da "ö" harfi bulunmadığı için okunuşu "urf" şeklindedir. Yeni İslâm hukukçularından bazılarının tarifi şöyledir: "Örf, herkesin bildiği ve genellikle kendisine uyageldiği söz ve fiillerdir"[5]; "Örf; İslâm toplumunun benimsediği, alışageldiği ve günlük yaşayışında uymak zorunda bulunduğu söz veya fiillerdir"[5]; "Örf, insanların çoğunluğunun benimseyip alışkanlık haline getirdiği işler veya işittiğinde hatıra başka anlam gelmeyecek derecede özel bir anlamda kullanmayı alışkanlık haline getirdikleri lafızdır"[5] Bunlardan birincisine "amelî örf" denir. Bazı bilginler buna "âdet" de demiştir. Meselâ, bir çok kimselerin sözlü ifade kullanmaksızın parayı verip bedeli olan ekmek, dergi, gazete vb. teslim alması (beyu't-teâtî) ve kira bedelini peşin ödemeyi herkesin âdet haline getirmesi buna örnek verilebilir. İkincisi "kavlî örf" adını alır. Meselâ, "veled" kelimesi erkek ve kız çocuğunu kapsadığı halde, bunu bir belde halkı yalnız "erkek çocuğu" anlamında kullanmayı âdet haline getirmişse, bu çeşit örf söz konusu olur.



Âdet sözcüğü, "avd" ve "avdet" kökünden bir isim olup, kök anlamı; ayrıldığı şeye yeniden dönmek, geri dönmektir. Âdet; alışılagelen, zaman zaman bir işi yapma ve işleme, bir işi yapıp bitirdikten sonra bir daha yapma anlamına gelir. Âdet, Allah'a izafe edilirse (âdetullah), Allah'ın sünnetini yani ilâhî kanunu ifade eder. Kadınların ay haline, belirli devrelerde tekrar tekrar vuku bulduğu için "âdet" denilmiştir.[5]



Örf ve âdet terimleri İslâm hukukunda eş anlamda kullanılır. Teâmül ve istimâl de aynı anlamdadır. Örf ve âdetin topluca şu şekilde tarif edilmesi mümkündür: Toplum hayatında yerleşmiş bulunan ve uzun süreden beri uygulanması sebebiyle hukuk bakımından bağlayıcı sayılan ve yazılı olmayan hukuk kurallarıdır.[5]



Örf kelimesi üç harfli köküyle Kur'an-ı Kerim'de iki yerde geçer. "Örf ile emret..." (el-A 'râf: 7/ 199) ayetinde bu kelime İslâm'a uygun olan, aklın güzel bulduğu şey anlamındadır. Bu, aynı zamanda "ma'rüf"un karşılığıdır. “Andolsun herbiri ardınca (urfen) gönderilen meleklere..." (el-Mürselât: 77/1) ayetinde ise örf; iyilik ve ihsan anlamını kapsadığı gibi, bu üstünlükleri yaymak için arka arkaya gönderilen meleklerin geliş tarzlarını da ifade eder.[5]



Örf kelimesi Kur'an ve Sünnette daha çok ism-i mef'ûl siygasıyla "marûf" şeklinde geçer. Marûf; aklın ve dinin güzel gördüğü şey, iyilik ve ihsan demektir. Kur'an'da 39 yerde bu şekilde geçmektedir.[5] İslâm hukukunun dünyaya ve ahirete ilişkin bütün hükümleri dört kaynaktan elde edilir. Bunlar sırasıyla Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas'tır. Bunlara dört delil anlamında Edille-i Erbaa veya şer'î deliller anlamında Edille-i Şer'iyye denildiği gibi; Aslî deliller de denir. Bunların dışında bazı deliller daha vardır ki, aslî delillerin çözüm getirmediği problemlerde bunlara dayanılır. Bunlara Fer'î veya Tâlî yani İkinci Derecede Deliller denir. Şunlardır: Masâlih-i Mürsele, İstihsan, Örf-Âdet, Şer'u men kablenâ (bizden önceki şeriatler), Sahabe Kavli ve İstishab.



Buna göre örf İslâm'da bir delil ve bir hüküm kaynağıdır. Hz. Peygamber (s.a.s) Müslümanların güzel gördüğü şey Allah katında da güzeldir"[5] buyurmuştur. Mecelle'de; "Örfen marûf olan şey şart kılınmış gibidir"[5]



"Örf ile tayin, nass ile tayin gibidir"[5] maddeleri örfün insanlar arası muamelelerdeki önemini ve onun bir delil olduğunu ifade eder.[5]