1) Kazâ ve Keffâreti Gerektiren Durumlar:

Orucu bozup hem kazâ, hem de keffâreti gerektiren durumların başında Ramazan günü oruçlu iken yapılan cinsel ilişki gelmektedir. Zâten Peygamberimiz, oruç keffâreti hükmünü, o zaman vuku bulan böyle bir cinsel ilişki olayı üzerine vermiştir. Oruç keffâreti konusunda eldeki tek örnek ve delil de budur. Bu bakımdan bütün fıkıh mezhepleri, ramazan günü oruçlu iken bilerek ve isteyerek normal cinsel ilişkide bulunmanın, hem kazâ ve hem de keffâreti gerektireceği konusunda görüş birliği etmişlerdir. Bir şey yiyip içmenin keffâreti gerektirip gerektirmediği konusu ise mezhepler arasında tartışmalıdır. Hanefîler, bilerek ve isteyerek bir gıdâ veya gıdâ özelliği taşıyan her türlü maddeyi almayı da bu hükme kıyas ederek, bu durumda da hem kazâ, hem de keffâret gerektireceğini söylemişlerdir.



Peygamberimiz zamanında cereyan eden ve oruç keffâretinin gerekçesi olan olay şudur:



Bir adam “mahvoldum!” diyerek Peygamberimiz’e gelmiş ve Ramazanın gündüzünde eşiyle cinsel ilişkide bulunduğunu söylemiş, bunun üzerine Peygamberimiz:



“Köle âzât etme imkânın var mı?”



-Hayır, yok.   



“Peş peşe iki ay oruç tutabilir misin?”



-Hayır. Bu iş de zâten sabredemediğim için başıma geldi.



“Altmış fakiri doyuracak mâlî imkânın var mı?



-Hayır.



Bu sırada Peygamberimiz’e bir sepet hurma getirildi. Peygamber (s.a.s.) bu hurmayı adama vererek yoksullara dağıtmasını söyledi. Adam; “Bizden daha muhtaç kimse mi var?” deyince, Peygamberimiz gülümseyerek: “Al git, bunları âilene yedir!” diyerek adamı gönderdi (Buhârî, Savm 30; Müslim, Sıyâm 81; Ebû Dâvud, Savm 37).



Kaçınılması gereken üç şey (yeme, içme, cinsel birleşme) bilerek ve isteyerek yapılırsa, kazâ ve keffâreti gerektirir. Bunların dışında bir sebeple orucun bozulması durumunda keffâret gerekmeyip sadece kazâ gerekir.