Bayrak ve Sancaklar

Cahiliye döneminde Mekke Şehir devletinde bulunan görevlerden birisi de bayraktarlık (liva)dır. Bunun yanında bir de sancaktarlık (Râye) görevi bulunmaktaydı. Bu vazifeler İslâmdan sonra da devam etmiştir. Râye görevi Umeyyeoğullarının elindeydi ki bunun diğer bir adı da "el-Ukabb”dır. Livâ, görevi ise, abdud-Dareoğullarının elinde bulunmaktaydı.



Resulullah (s.a.s) bu görevlerin varlığına dokunmamıştır. Gayrı meşru ilan ettiği Mekke yönetimine karşı yapılan savaşlarda bayraktar olarak Abdud-dara mensup olan Musab b. Umeyri görevlendirdiği bilinmektedir. Bu kimse Bedir ve Uhud savaşlarında müslümanların livasını taşımıştır. Müşrikler tarafından ise livâyı yine Abdud-Dara mensup kişiler taşıyordu.



Hicret'ten sonra müslümanların giriştikleri askeri seferlerde livalar orduya ait alâmetler olarak sürekli kullanılmıştır. Livalar genellikle beyaz renkteydi. Bazan da siyah renk kullanılmıştır. Resulullah (s.a.s) zamanında Hayber seferine kadar sadece livalar kullanılmıştı. İlk defa bu savaş esnasında, râyelerin (sancak) kullanıldığına şahit olunmaktadır. Bu savaş esnasında birden fazla râye söz konusudur. Resulullah (s.a.s)'in kendi livası (Sancağı) bu savaş sırasında siyah renkteydi. İbn Abbas (r.a)'dan yapılan bir rivayete göre Resulullah (s.a.s)'in liva'sı, üzerinde Kelime-i Şehâdet yazılıydı. Beyaz renkteki, liva (bayrak) ise Hz. Ali (r.a)'a verilmişti. Mute savaşı sırasında Resulullah (s.a.s), beyaz renkteki liva'yı ordu komutanı Zeyd b. Harise'ye vermiş, savaş esnasında onun şehid oluşuyla livayı ikinci komutan Cafer almış; onun şahadetiyle de Abdullah b. Revaha komutan olarak liva'yı taşımıştı. Onun da şehit olmasıyla düşen bayrağı Sa'id b. Akram almış ve seçilen yeni komutan Halid b. Velid'e tevdi etmişti. Bu olaydan liva'nın savaşın seyri açısından ne kadar önemli bir unsur olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Ancak şu var ki; bazı tarihçiler liva ile râye arasında belli bir ayırım olduğunu ileri sürmüşler, diğer bazıları ise her ikisinin de aynı anlamı taşıdığını kabul etmişlerdir. (Konu hak. Fazla bilgi için bk. M. Hamidullah, hz. Peygamberin Savaşları, 204-217). Bayraklar sonraki devirlerde de kullanılmaya devam etmiştir. İslâmî veya İslâm dışı bütün devletler, bayrak ve sancakları ordularında ve devletin istiklalini ifade etmek üzere devlet merkezlerinde kullanmışlardır. Günümüzde mevcut bütün devletlerin bir millî bayrağı vardır ve bu devletlerin ideolojileri, bayraklarına saygıyı öngörmektedir. Hrıstiyanlığa mensup milletler daha çok inaçlarının bir sembolü olan haçı bayrak motifleri için esas kabul etmişlerdir. Osmanlı devletinde ise, motif olarak hilal kullanılmıştır. Bunun Bizans tesirinde kalınarak benimsenen bir şekil olduğu iddiası (Whitney Smith, Encylopedia Americana, "Flag”, XI, s. 360)'nın dayanağı yoktur. Hilalin benimsenmesinin sebebi müslümanların kullandığı takvimin ayın hareketleri esas alınarak oluşturulmuş olmasıdır. Ayrıca, Medineye gelip müslüman olduğunu bildiren Sad b. Malik el-Ezdi adındaki bir kimseyi Resulullah (s.a.s)in kabilesine başkan atadığı ve ona üzerinde beyaz bir hilalin bulunduğu siyah renkte bir raye verdiği bilinmektedir (İbn Hacer ve el-Kettaniden naklen M. Hamidullah, age., 215)