Donanma

Araplar çöl hayatı yaşıyorlardı ve denizlerle ticarî veya askerî anlamda bir irtibatları bulunmamaktaydı. Dolayısıyla, İslâm'ın ortaya çıktığı dönemde Araplar, gemicilik ve deniz seferleri hakkında bilgi sahibi değillerdi. Hz. Osman'ın hilâfetine kadar, düşmanla, bilhassa Bizanslılarla denizlerde de savaşabilmek için bir donanma tesis edilmesi düşünülmemiştir. Hz. Ömer (r.a)'in halifeliği sırasında Suriye valisi Muaviye ona müracaat etmiş ve Suriye sahillerinde tersaneler kurarak savaş gemileri yapmak için izin istemişti. Muhtemelen böyle bir teşebbüs için vaktin henüz erken olduğu ve deniz savaşları için gereken şartların oluşmadığı düşüncesiyle bu teklif Hz. Ömer tarafından kabul edilmemişti. O, deniz hakkında hiç bir tecrübesi bulunmayan müslümanların hayatlarının tehlikeye atılmasına razı olamayacağını bildirmişti (Hasan İbrahim Hasan, İslâm Tarihi, Terc. İsmail Yiğit, İstanbul 1985, II, 191-192). Nitekim İslâm tarihinde ilk deniz seferine çıkan kimse kabul edilen Alâ b. Hadremî, Faris bölgesinde savaşmak için orduyu buraya deniz yoluyla naklettiği için Hz. Ömer tarafından görevinden azledilmişti (bk. aynı yer).



Hz. Osman (r.a) halife olunca, Muaviye ona müracaat etmiş, Hz. Osman da, kimsenin deniz savaşlarına katılmak için zorlanmaması şartıyla buna izin vermişti. Muaviye bir filo oluşturdu ve bu filoyu Abdullah b. Kays'ın emrine verdi. .Suriye bölgesinde bulunan gayr-ı müslimlerden istifade eden müslümanlar kısa zamanda, Bizans'la denizlerde de savaşabilecek ve zaferler kazanabilecek duruma geldiler. Muaviye'nin yönetimi devralmasıyla birlikte bu konudaki faaliyetler hızlandırıldı. O, Bizanslıların İslâm topraklarına giriştikleri saldırıları önlemek ve onların denizlerdeki gücünü kırmak için, gemi sayısı binyediyüze ulaşan bir donanma hazırladı ve yaz-kış sürekli olarak Bizans sahillerine saldırılar düzenledi. İslâm donanması, Muaviye zamanında ve Emeviler'in daha sonraki dönemlerinde İstanbul'a ciddi şekilde muhasaralarda bulunmuşlardır. Deniz harbi konusunda malumat kazanan müslümanlar, bu sahadaki bilgilerini ilk önce Bizanslılardan öğrenmişlerse de, daha sonraları Avrupa, denizcilik sanatı hakkında müslümanlardan çok şey öğrendi. Bugün dahi kullanılan denizcilikle alakalı bazı teknik kavramların Arapça asıllarını korumuş olmaları bu durumu açıkça ortaya koymaktadır (H.İ. Hasan, a.g.e., II, 193).



Savaş gemileri, "kâid" veya "mukaddem" adlarındaki komutanların idaresinde bulunur ve donanmanın tamamına emiru'l-ma (amiral) veya emiru'l-bahr komuta ederdi (İ.Kayaoğlu, a.g.e., 61).