g) Çeşitli Konulardaki Yanlış Düşüncelerle İlgili Küfür Suçları:

İnsan hak ile batılın, doğru ile yanlışın, devamlı çatıştığı bir or­tamda ya­şar. Bir yanda güzellikler, bir yanda çirkinlikler var. Her ikisi de ken­dine göre bir çekiciliğe sahiptir. Bal arısı çiçeklere konar, tenya ve trişin ise bağır­sakta dışkı içinde yaşarlar. Hepsi de halinden memnun. Eşya ve olaylar da çok ilginçtir. Ateş yakar, rüzgar eser, bıçak ke­ser...Ancak bunla­rın hepsi de birer kanuna tabidirler. Kainatın disipli­nini sağlayan bu yasa­ların koyucusu ve uygulayıcısı ise Allah Teâlâ'dır. Şu halde akıllı insan, ulaşabildiği bilgile­rin en üst limitlerine kadar önce kitap ve sünnetin, sonra da ilim ve tecrü­benin kanıtladığı bütün gerçeklere inanmak zorun­dadır. Çünkü aklın gö­revi budur.



Binaenaleyh kişi Allah'a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahi­ret gününe ve kadere inandığı gibi yer çekimine, iki kere ikinin dört et­ti­ğine, demirin odundan daha yoğun olduğuna, ışık ve sesin belli or­tamda, belli hızlarla yayıldıklarına da yine kesinlikle (ancak icmalî iman sınırlarında) inanmak zorundadır. Bunun temel sebebine gelince yaradılış ve oluşun bü­tün açıklamaları, fiziğin, kimyanın, matemati­ğin, astronominin, man­tığın, tıb ve sibernetiğin hatta spor ve müziğin dayandıkları bütün ka­nunlar “sünnetullah” ın birer parçasıdır. Çünkü her şeyi Allah yaratmış­tır. Dolayısıyla eşya ve olayların işleyiş disipli­nini sağlayan yasaları da O koy­muştur.



Öyle ise bir gerçeği ifade etmeye yarayan “Dağ fare doğurdu” gibi me­cazî anlatımlar hariç, fare dağdan daha büyüktür diyecek kadar cid­diyetini yiti­ren; helâlı haram, haramı da helâl sayan; her canlının su­dan yaratıl­dığına inanmayan; sihirle uğraşan, fala inanan, kafirle dost geçinen, ilme söven, ilacın iyileştirici etkisini Allah'ın irâde ve kudre­tine bağlamayan, faniyi tan­rılaştıran, “Kahrolsun şeriat!” diye slogan atan; Pozitivizmi, Laikliği, Darvinizmi ve Sosyalizmi İslam'dan üstün tutan; süt kardeşle evliliği meşru gören insan -kim olursa olsun- hem man­tıksız, hem ahlâksız hem de imansızdır ! Çünkü imansızlık gerçek an­lamıyla ahlâksızlık ve man­tık­sızlık demektir; Allah'ın yasalarına kafa tutmak demektir. [149]