d) Semavi Kitapların ikinci Derecedeki Gerçekleri İle ilgili Yanlış Düşüncelerden Kaynaklanan Küfür Suçları:

 



Gerek Kur'ân-ı Kerim, gerekse ondan önceki semâvî kitaplar, ibadet ve insan yaşamını ilgilendiren konulardan başka birçok bilgiler daha sunmuş­lardır. Elbette bunlar da Allah Teala'nın verdiği bilgiler olmak bakımından son derece önemli ve inanılması gereken gerçeklerdir.



Bunların bazıları, aynı zamanda çeşitli bilimler için birer ipuçları­dır. Nitekim bu konulu âyetler, son zamanlarda özellikle yabancı bilim adam­la­rının dikkatini çekmiştir.



Bu âyetlerin ortaya koyduğu gerçekler özellikle ibadet ve ruhani ya­şamla yakından ilgili olmadığı için skolastik düşünce sahipleri tarafın­dan pek önemsenmemiş, hatta bu gerçekleri inkâr etmek, İslam Dini'nden çık­mak için yeterli bir neden oluşturmasına rağmen bu nokta üze­rinde hiç du­r­ulmamıştır. Ne ilginçtir ki günümüzün “modern dü­şünceli ve aydın din adam­ları” (!) olarak bilinen ilahiyatçılar da kendi alanlarını ilgilen­dirdiği kada­rıyla bu noktaya pek önem vermemişler­dir.



Örneğin, Ra'd Suresi'nin dördüncü âyetinde Allah Teâlâ (mealen): Yeryüzünde bitişik toprak parçaları, (ya da kıtalar) üzüm bağları, ekin­ler, ve hurmalıklar bulunduğunu hepsinin de aynı su ile sulandığını, ancak yi­yimde bazılarını diğer bazılarına üstün kıldığını ifade buyur­maktadır. Aslında bu âyetin olağanüstü önem taşıyan hayat ve tabiat sırlarıyla yüklü olduğuna büyük ihtimal vermek gerekir. Bununla bir­likte hiç kül­tür al­mamış sıradan bir insanın anlayış düzeyine indirge­nerek bu bilgiler global bir anlatım yöntemiyle verilmiştir. Burada ge­neldeki ihtimallerin tam ter­sine, eğitimsiz insanlardan çok okumuş ve kültürlü insanın bu âyet karşı­sında gereken ciddiyeti göstermemesi akla gelmektedir. Çünkü ukalalık ve küstahlık daha çok yarı okumu­şun, ya da başka bir deyimle okumuş cahilin kapıldığı psikozlardandır. Dolayısıyla yukarıdaki ve ben­zeri âyetler sözko­nusu olduğu zaman cid­diyetini koruyamayan “Bu da bir şey mi (!)”, “Bunu bilmeyecek ne var ?” gibi sözler sarfederek kendilerini bir şey sananlar ka­firden başka hiç bir şey olamazlar. [143]



e) Meleklerle ilgili Yanlış Düşüncelerden kaynaklanan Küfür Suçları:



Melekler Allah' (cc) ın latif ve nuranî yaratıklarıdır.[144]      



Onların tümünü, ya da Kur'ân-ı Kerim'de adları geçenlerden en az bi­rini yok sayan, imanını kaybeder.



Meleklere sövmek, onları aşağılamak ve alay konusu yapmak, eski cahi­liyet döneminde olduğu gibi melekleri “Allah'ın kızları” [145] ola­rak nite­le­mek yine imanın zevaline sebep olur.



Can almakla görevli bulunan Azrâil Aleyhisselam'a, (bu ilgiyle) düş­manlık beslemek ve hakkında yakışmayan sözler söylemek yine kü­fürdür.



Toplumumuzda bazı filozoflar, cin, melek ve şeytanla ilgili birtakım yeni görüş ve izah tarzları getirmiş bulunmaktadırlar. Örneğin cinlere “Mikrodalga bedenle var olan bir tür "Halogramik" varlıklardır.” de­nilmekte, “...insan ve cin ve hayvan denilen tüm varlıkların orijini” nin me­lek olduğu ileri sürülmektedir. [146] Bu ifadeler İslam Literatür diline ya­bancıdır. Ancak melekleri inkâr veya aşağılamak değil bilakis onların var olduğunu bir çeşit kanıtlamak anlamına gelmektedir. “Mikrodalga boyut” niteliğine gelince eğer bu söylem, meleklerin ger­çek niteliğini yansıtmıyor veya yansıtmaya yetmiyorsa bunun sorumlu­luğu bu ifadeyi kullanana ait­tir. Bu çeşit izah tarzlarının daha çok bi­limselcilik gayretle­riyle yapıldığı iz­lenimi göze çarpmaktadır. Nitekim meleklerin metafizik varlıklar oldu­ğuna ve temel yapıları hakkında Kur'ân-ı Kerim'de hiç bir bilgi bulunma­dığına bakılacak olursa onları bu tür vasıflarla tanıtmak afaki olacaktır. Esasen meleklerin varlığı bir Kur'ân gerçeği olduğuna göre onları kanıtla­maya çalışırken Kur'an öl­çüleri içinde kalmak en gü­venli yoldur.[147]