Câriyelerin Avret Yeri; Dine Bundan Büyük İftira Olamaz: "Örtünmelerini Din Yasaklıyor!"

Câriyeler konusundaki tartışmalardan biri de, câriyelerin hür kadınlar gibi örtünmesinin yasak olduğu inancıdır. Bu konuda açık bir âyet ve hadis bulunmamaktadır. Hz. Ömer’in, rivâyetlere göre, başörtülü bir câriye gördüğünde (Y.Ö.K. gibi) onu kamçıladığı ve “Ey kokmuş câriye! Hür kadınlara mı benzemek istiyorsun?” dediği iddiâ edilmiştir. Bu rivâyet üzerine binâ edilen fıkhî hükümler, dinin nasıl yozlaştırıldığının önemli verilerindendir. (Kur’an’ın örtünme ile, fitne ve fuhşa giden yolların tıkanmasıyla, genel ahlâkla, câriyelerin normal kadın statüsüne çıkarılması ve câriyeliğin kaldırılmasına giden yolla... ilgili tüm hükümleri gözardı edilmiş, bu konulardaki âyetler görmezden gelinmiş, Rasûl’ün sünnetinden de aksine hiç delil bulunmamış olmasına rağmen bir sahâbeden gelen rivâyetin sıhhati de değerlendirilmemiş, sözgelimi, kütüb-i sitte gibi sahih kabul edilen hadis kitaplarında da olmamasına rağmen sahih kabul edilmiş ve de sahih olsa bile Kur’an ve Sünnet çerçevesinde te’vil ve yorumu yapılması gerektiği halde bu rivâyet, her hükmü iptal edecek şekilde tek başına hüküm kaynağı olmuştur.) Meselâ Hanefî mezhebine göre câriyenin başörtüsüz namaz kılması gerekir.



Dört mezhebe ve özellikle Mâlikî mezhebine göre, kadınların örtünmesi ile ilgili Kur’an âyetleri, sadece hür kadınlara mahsustur ve câriyenin avreti, erkek gibi diz kapağı ile göbeğinin arasıdır. Ayrıca câriyelerin satışında tanınmasını temin edecek kadar yerlerine bakılabilir, hatta göğüslerine ve benzeri yerlerine dokunulabilir, etinin yumuşaklığı-sertliği kontrol edilebilir[115] şeklindeki fetvâlarla zihinlerimizde savaş esirlerinin satıldığı pazarlar canlanıyor ki, bu pazarlarda câriyelerin satılışında ahlâk kuralları da bir tarafa itiliyor ve iffetli olmak isteyen müslüman olmuş câriyeler emîru’l-mü’minîn tarafından kırbaçlanıyor. Oluşturulan bu tablo, Kur’an’ın insana verdiği değer ve Rasûlullah’ın kölelikle mücâdelesine karşı yapılmış bir ihânettir. Bir yandan İslâm’ın köleliği kaldırdığından övgüyle bahsedilirken öte yandan İslâm topraklarında köle pazarları düşünmek nasıl bağdaşabilir? Atalarının köle pazarları ve harem dairelerini meşrûlaştırma çabasıyla oluşturulan bu çarpık inancın Kur’anî ve mantıkî hiçbir temeli olamaz.[116]



Câriyenin avret yeri konusunda, sınırları tâyin eden bir âyet olmadığı gibi, sahih bir hadis de yoktur. Zâhirîlerin dışında cumhûrun görüşü, câriyenin avret yerinin erkeğinki gibi olduğudur. Fakat Zâhirîlerin dışında, bu görüşe katılmayan az da olsa âlimler vardır. Meselâ, el-Hasenu'l-Basrî'ye göre, evlenen veya kişinin kendi için edindiği câriyenin başını örtmesi gerekir. Atâ'ya göre câriyenin namazda başını örtmesi müstahaptır.  



Hanefî, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhebinde, câriyenin avreti ile erkeğin avreti arasında ayrım yapılmamaktadır. Zâhirîlere göre ise câriye, bu konuda hür kadınlar gibidir. Hanefîlere göre câriyenin avreti, erkeğin avreti gibidir. (Erkeğin avretine ek olarak karnı ve sırtı ile iki yanı da avret sayılır.) Çünkü Hz. Ömer, bir câriyeye şöyle demiştir: "Ey Deffâr! Başörtüsünü at, yoksa hür kadınlara mı benzemek istiyorsun?" (Zeylaî bu hadis rivâyeti hakkında "gariptir" demiştir. Kütüb-i Sitte'de bulunmayan bu mânâdaki bir hadis rivâyetini -ehl-i sünnete göre sahâbenin sözü de hadis kabul edilmiştir- Abdürrazzak Hz. Ömer'den rivâyet etmiştir. Beyhakî de bu hadisi rivâyet etmiştir.) Aynı zamanda câriyeler, efendilerinin ihtiyaçlarını karşılamak için âdet olarak iş elbiseleri ile dışarı çıkarlar, dolayısıyla güçlükleri gidermek için yabancılar,  mahremleri gibi kabul edilmiştir. Mâlikî mezhebine göre, câriyeler avret konusunda aynen erkekler gibidir. Câriyenin namazda avret yeri, uyluklar ile birlikte iki müstehcen uzuvdur. Bu uzuvlardan bir kısmı açıldığı zaman, yahut kişi uyluğunun tamamını veya bir kısmını açtığı zaman, vakit içinde namazını kesin olarak iâde etmelidir. Şâfiîlere göre câriyenin avret yeri erkeğin avret yeri gibidir. Çünkü her ikisinin başı avret olmamak bakımından birbirine benzemektedirler. Baş ile kollarının açılmasına ihtiyaç vardır. Hanbelî mezhebine göre, câriyenin



avret yeri erkeğinki gibi olup diz kapağı ile göbeği arasıdır. Çünkü Amr bin Şuayb'tan rivâyet edilen merfû hadiste şöyle buyurulmuştur: "Sizden biri erkek kölesini, câriyesi veya hizmetçisi ile evlendirirse, bu câriye yahut hizmetçinin avret yerine hiç bakmasın. Çünkü göbeği ile diz kapağı arası avret yeridir.”[117]



Bir fıkhî fetvâdan daha alıntı yapalım: "Kişi, kendi câriyesiyle istifraş edebilir, onu yatak hizmetlerinde nikâhsız olarak kullanabilir. Başkalarının câriyeleri de, mahrem olan kadınlar gibidir. Erkekler, mahrem (nikâhları kendilerine haram olan, birinci derecede yakın akrabalar) kadınların bakabilecekleri ziynet yerleri gibi, başkalarının câriyelerinin ziynet yerlerine de bakabilir ve dokunabilirler. Ama mahrem kadınlarında olduğu gibi göbekle diz kapağı arasına bakmaz ve dokunmazlar. Bu konuda kanıt, şu olaydır: Hz. Ömer, örtülü bir câriye görmüş, çubukla örtüsüne dokunup: "Şu baş örtünü at, ey kokmuş! Hür kadınlara mı benzemek istiyorsun?" demiş. Bu da câriyenin başına, saçına, kulağına... bakmanın helâl olduğunu gösterir. Yine Ömer (r.a.) satılmakta olan bir câriyenin yanına geldi, eliyle kadının göğsüne vurdu ve: "Haydi, alın!" dedi. Eğer câriyenin göğsü haram olsaydı, elbette Ömer ona dokunmazdı. Kaldı ki insanlar, câriyenin alım-satımı esnâsında kadının derisinin yumuşaklık ve sertliğini öğrenmek isterler. Çünkü buna göre kadının fiyatı değişir. Bundan dolayı câriyenin avreti de diğer mahrem kadınların avreti gibi sayılmıştır. Bunlarla yalnız başına bulunmak, beraber yola gitmek câizdir. Hem bakıp hem dokunduğu zaman şehvetinin uyanacağından korkan kimse, yalnız bakmakla yetinir. Fakat satın almak istediği câriyeye istek (şehvet) duysa da, yine bakabilir; hatta Ebû Hanife'ye göre (şehvetle) dokunabilir de."[118]  Bu anlayış sonucu, müslüman bir câriyenin namaz kılarken bile başını örtmesine müsâade edilmemiş; bu zulüm, kitaplarda müslümanlara İslâm adına tavsiye edilebilmiştir.



Bu fıkhî görüşlere rağmen, Kur'an ve Sünnet ekseninde olayı değerlendirdiğimizde, erkekleri fitneye düşürecek her türlü kıyafet ve açıklığın yasaklandığını, kadın ve kızların örtünmelerinin dinin şiarlarından olduğunu belirtmeliyiz. Kur'an, toplumu âdî şehvet duygularından korumak, güzel ahlâkı korumak için normal bir giyim emretmiştir. Kadının erkeklerin şehvet nazarlarını üzerine çekmeyecek biçimde sokağa çıkmasına müsaade edilmiştir. Müslüman câriyeler için tesettürün erkeklerinkiyle aynı olması, Kur'an ve Sünnetten değil; tarihin yanlış örfünden kaynaklandığı kanısındayız. Âyet ve hadislerde kadının örtünmesi konusundaki emirlerde câriyelerin istisnâ edilmediği, emrin genel olduğu değerlendirilmelidir. "Mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Ziynetlerini (süslerinin takılı olduğu boğaz, baş, gerdan, kol, bacak ve kulakları gibi yerlerini) açıp göstermesinler."  (24/Nûr, 31). Bu âyette Allah, mü'min kadınların örtünmelerini emrediyor. Mü'min câriyelerin açılmalarına izin veren herhangi bir âyet de kesinlikle yoktur. "Allah, bülûğa ermiş kadının namazını başörtüsüz kabul etmez." (İbn Mâce, Tahâre 132; Tirmizî, Salât 160; Ahmed bin Hanbel, IV/151, 218, 259) ve "Kadın bülûğ çağına erince elleri ve yüzü dışında başka yerlerinin başkasına görünmesi helâl olmaz." (Ebû Dâvud, Libâs 31) şeklindeki hadisleri, bu konuyla ilgili de değerlendirmek zorunda olduğumuz kanaatini taşıyoruz. Yoksa, çarşıda sokakta câriyelerin göbeklerinin üstü açık, yani üstsüz veya şeffaf bir giysiyle dolaştıklarını düşündüğünüzde bunun İslâm âdâbı ile ne kadar bağdaşacağını ve bunun dinin verdiği bir hak olduğunu nasıl iddiâ edersiniz?