Kur'an'ın Kafir Dedikleri:

        



Kur’an, bütün inkârcılara ‘kafir’ demektedir. Bu isim onların ortak ismidir. Böyle bir ismi yaptıkları fiiller, tuttukları yol veya kabul ettikleri inanç sebebiyle almışlardır. Kur’an’da bu şekilde anılan bütün grupların özelliği, Allah’tan gelen Hakk’a uymamaları, Peygamberleri dinlememeleri, Hz. Muhammed’ten sonra Kur’an’ı inkâr etmeleridir.



Kur’an, bazen müşriklere (Allah’a ortak koşanlara) (25 Furkan/55) bazen ‘ehl-i kitap’ dediği hırıstiyan ve yahudilere (5 Maide/17,52,73. 9 Tevbe/307), bazen Ahireti inkâr edenlere (6 En’am/150), bazen Allah’ın rahmetinden ümidini kesenlere (12 Yusuf/87), bazen Allah’ı ve Peygamberi inkâr edenlere ‘kafir’ demektedir. (4 Nisa/150-151)



Allah (cc) şöyle buyuruyor:



 “Beni anın (zikredin) ki Ben de sizi anayım. Bana şükredin, küfr etmeyin (nankörlükte bulunmayın)” (2 Bekara/152)



Allah’a şükretmek, eldeki ni’metlerin hepsinin Allah’tan geldiğini kabul etmek, bunu diliyle itiraf ettiği gibi tavır ve davranışlarla, Allah’ın sözünü dinlemekle yerine getirmek demektir. Ancak insan kimi zaman gaflet eder, şeytana aldanır, hevasına uyar ve ni’metlerin asıl sahibini unutur. Elindeki mal, refah, bolluk, çocuk, zenginlik gibi rızıkları veren Yaratıcının adının üzerini örtmeye çalışır. Elindeki her şeyin kendi çabasının sonucu olduğunu zanneder. Kişi o zaman zenginlik ve güçlü olma (istiğna) duygusuna kendini kaptırır, âlemlerin Rabbine karşı ‘kâfir’ olur.



Allah’a karşı ‘kâfir’ olanlar, genellikle kibirlenenler ve şımaranlardır. Bunlar aşırı bir bencillikle kendi hevalarına uyarlar ve Allah’ı ve O’na ait ilâhlığı tanımazlar.



Kâfir olan kimseler aynı zamanda ‘cahil’ olan kimselerdir. Çünkü onlar ne kendilerini tam olarak tanıyabiliyorlar, ne de Allah’ın yüceliğini. Nitekim aklını kullanan kimseler yerlerde ve göklerde yaratılan her şeyin birer ‘âyet’ olduğunu ve bunların da Allah’ın yüce kudretine delil olduğunu anlar. Bunları ve niçin yaratıldıklarını düşünmeyenler, Yaratıcıyı inkâr etmeye devam ederler.



Bir takım insanlar da, âlemlerin Rabbini kendi anlayışlarına göre düşünürler. Peygamberlerin ve Kur’an’ın anlattığı Allah inancı yerine, kendi akıllarından uydurdukları ilâhlara Allah diye inanırlar. Bunlar da inkârcı kimselerdir.



Peygamberleri ve onların getirdiği ilâhí vahyi inkar edenler de elbette ‘kâfir’ olurlar. Çünkü Kur’an’ın anlattığı peygamberlerin hapsi de Tevhid dinini tebliğ etmişlerdir.



Kur’an’da yer alan bütün hükümleri ve konuları kabul etmek, Peygamberimiz Hz. Muhammed’ten bizlere ulaşan kesin haberlere inanmak imanın gereğidir. Bunlardan bir kaçını veya hepsini reddeden elbette müslümanlıktan çıkar, kâfirler grubuna girer.



İslâmın iman konuları bir bütündür. Kelime-i Tevhid söyleyen herkes bunlara tümüyle iman eder. İman ilkelerinden birini veya bir kaçını kabul etmemek, insanı kafirliğe götürür.



Kafirler mü’minlere, ‘veli olamazlar. Onlar birbirlerinin velisidir. (5 Maide/51) (bakınız: Veli ve Evliya)



Onlar ahireti, Allah’a kavuşup hesap vermeyi, Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyi, Peygamberlerin davetine uymayı, mü’minlerin ibadet ettiği Allah’a ibadet etmeyi, Hakkın hakim olmasını kabul etmezler.



Allah kâfirleri kesinlikle sevmez (3 Âli İmran/32), Allah, kâfirlere düşmandır. (2 Bekara/198. 4 Nisa/102) Onlar için cehennemi hazırlamıştır. (2 Bekara/104. 4 Nisa/37. 17 İsra/8. v.d.)



Kur’an, bütün insanları güzel bir dil ile İslâma inanmaya,  Rab olarak yalnızca Allah’a bağlanmaya ve yalnızca O’na kulluk yapmaya davet ediyor. Kim bu çağrıya olumlu cevap verirse kurtulur.



Kur’an’ın bu daveti kıyamete kadar devam edecektir. (Ayrıca bakınız: Küfr)