2) FazlaYemek:

Kim midesini kontrol etmesini bilirse, dinini korumuş olur. Açlığa dayanmasını bilen güzel ahlâka erişmiş olur. Muhakkak ki günahlar aç olana uzak, tok olana daha yakındır. Şüphesiz ki az yemek, kalbe incelik kazandırır, nefsinin isteklerini dizginler, öfkeyi azaltır. Ayrıca, kişiyi tembellikten, hastalıktan ve gevşeklikten kurtarır. Nitem Lokman Hekim oğluna şöyle demiştir: “Ey oğulcuğum! Mide dolarsa düşünme uykuya dalar, hikmet dilsiz kalır, uzuvlar da ibâdet için hareket etmez.” Fazla yemek, pek çok şerre sebep olur. Çünkü fazla yemek, uzuvları ma’siyetlere yöneltir, tâatlerden alıkor. Doğrusu şer olarak da bu ikisi yeter. İ’tikâftaki mü’minin, kendisini ibâdetten alıkoyacak her şeyden, bu arada çok ve çeşitli yemekten uzaklaşması gerekir. Nitekim Hz. Ömer (r.a.) şöyle demiştir: “Çok yemek yiyen, Allah’ı zikretmekten bir lezzet alamaz.”



İ’tikâf, mü’min için, daha önce lezzetine varılmış pek çok şeyden uzak kalma hususunda nefsini terbiye etme ve alışkanlık haline gelmiş pek çok şeyden müstağnî kalma husûsunda nefsiyle mücâhede imkânıdır. Çay tiryâkilikleri, çerez ve benzeri alışkanlıkları gibi bağımlılıkları varsa, sık sık ağzına giren şeyleri tekrar gözden geçirme fırsatıdır. İ’tikâftaki mü’min, yemeğin çeşitliliğine ve çok yemeye önem vermemekle vakit kazanmış olur; zikir ve tâate yönelebilir, kötü alışkanlıklardan bu vesile ile kurtulabilir.


İ'TİKÂF
i1 harfi