İmam-ı Â'zam (En Büyük İmam) Rasûlullahtır

           



Allame Murtaza ez-Zebidî. İhyau Ulumi'd-din'e yazdığı şerhinde şöyle der: "Taklid'etmemiz gereken kişi bize söyle diği ve emrettiği şeylerle şeriatın sahibi Hz. Muhammed'dir. Eğer yaptıkları Rasûlullah'tan duydukları ve gördüklerine dayanıyorsa sahabeye de uyulabilir. işte bu uymakla emrolunduğumuz tek şeydir. Bunun  için İbn-i Abbas şöyle der "Rasûlullah'tan başka herkesin görüşü alınır veya terkedilir." el-İrakîder ki: Bunu Taberanî, Mu'cemu'l-Kebîr adlı eserinde rivayet etmiştir. İsnadı basendir."



Bir mezhebi taklid etmek büyük bir bela ve müzmin bir hastalık oldu. Bu bela tüm alemi kuşattı. Kitaplarına ve şeyhlerinin görüşlerine, Kitap ve Sahih sünneti tercih eden kişiler çok azdır. Fakat Allah'a hamdolsun ki şu an saf tevhid inancına sahip bir cemaati karşımızda görebiliyorum, insanları tevhide çağırıyorlar, Allah yolunda hakkıyla cihad ediyorlar, taklidci, hurafeci sapıklarla savaşıyorlar.



Bu gayeyi gerçekleştirmek için tevhidi yaymak üzere yardımlaşacak cemiyetler kuruldu. Bu cemiyetler Hicaz, Mısır, Sudan, Senegal gibi birçok ülkede bulunmaktadır. Allahım onların başarılarını artır. Onlar senin dinine yardım ettikleri müddetçe sen de onlara yardım et.(Amin)            Seyyid Sıddık Hasan, Fethu'l-Beyan fi Mekasıdı'l-Kur'ân adlı tefsirinde (4/117); "Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, ruhbanlarını ve Meryem oğlu isa'yı rableri olarak kabul ettiler..." âyeti hakkında şu açıklamada bulunur: "Bu âyet, düşüncesi ve dinleme duyusu olan kimseleri Allah'ın dininde birisini taklid etmekten, Allah'ın kitabı ve Rasûlullah'ın sünnetine öncekilerin görüşlerini tercih etmekten meneder.



            Nasların getirdiklerine, Allah'ın hüccet ve delillerine kitap ve peygamberlerin söylediklerine muhalefet etmek bu ümmetin  âlimlerinden birinin sözüne uymak için mezhebi taklid etmek, yahudi ve hırıstiyanların haham ve ruhbanları Allah'dan gayrı rab edinmeleri gibidir. Muhakkak ki onlar o kimselere ibadet etmiyorlardı. Fakat onlara itaat ediyorlar,



onların haram dediğini haram, helal dediğini helal kabul ediyorlardı. Bu ümmetin taklidilerinin yaptığı da budur. Bunların durumu  yumurtanın yumurtaya, hurmanın hurmaya suyun suya benzemesinden daha fazla yahudi ve hıristiyanların durumuna benzer.



            Ey Allah'ın kulları! Ey Hz. Peygamber'e tabi olanlar! Size ne oluyor ki, kitap ve sünneti bırakıpta Allah'a kulluk hakkında sizin gibi hata yapabilecek insanlara Hakk'ın temel esaslarına uymayan ve destek vermeyen uzak görüşleri dine yardımcı kıldınız.



            Kur'ân ve Sünnetin nasları en belagatli bir nidayla, en yüksek bir sesle kendisine muhalefet eden, ayrılık ortaya atana haykırarak suçlarını yüzlerine vuruyor; "Hakkı işitmeyen kulakları O'na örtülü kalpler! Kıt anlayışlar! Zayıf akıllar! Yorgun zihinler! Bozuk düşünceler! Bırakın, sizden önceki ölülerin yazdığı, onlarla; sizin ve onların yaratıcısı olan Allah'ın kitabını değiş ettikleri kitapları, bırakın! O Allah ki (c.c.) sizin de onların da kulluk yaptığı; sizin de, onların da ma'budu  olan Allah'tır.



            Ve imam diye çağırdıklarınızın sözlerini ve getirdikleri görüşlerini; sizin ve onların imamı, sizin ve onların önderi olanın sözleriyle değiştirin. Ben de sizi ve kendimi Allah'ın



(c.c.) hak yoluna irşad edeyim.



            O ilk imam olan Muhammed İbni Abdillah (s.a.v.)'dir. Bırakın başkasını Muhammed  (s.a.v.)'in sözü varken; Dininde kendini tehlikeye atan, nicedir imânı.



            Sapığa hidâyeti gösteren, şaşkını irşâd eden. yolu belirten Allah'ım... Bizi Hakk'a hidâyet buyur ve bizi doğru yola ilet. Hidâyet yolunu lütfet." Âmin.



            Delâleti kati olan muhkem âyetler de Allah'ın bu dinin sahibi olduğunu ve Rasûlullah'ın ise bu dinin tebliğcisi olduğunu vurgular: "Ey Muhammed!    Sana düşen sadece tebliğdir." (70) "Peygamberin  görevi sadece tebliğdir.." (71) "Yüzçevirirlerse, sana yalnız tebliğ etmek düşer." (72)



            Kitap ve sünnette sabit olan dinin rükünleri (unsurları) üçtür.



            a- Akâid (inanç esasları)



            b- ibâdet esasları



            c- Haram ve helaller.



            Nas'da olmayan bir hüküm (umûmun  maslahatını gözetmek üzere) içtihadla sabit olur. İçtihadın gayesi fayda sağlamak, zararı ortadan kaldırmaktır. Düşün ve gafillerden olma. Bu konuda kitap, sünnet nassları ve selefi salihinin amel ve görüşleri çoktur.



            İşte bu; sünnetin beyânında sabit olan ve doğru yolu bulmaya, Kur'ân'ı anlamaya  yönelik olan, müslümanların dâvası; delillerden ve naslardan zikrettiklerimize yaptığımız takviye; İslâm ulemâsının sözlerinden bir örnektir.



            Kur'ân ve sünnette olan, zikir ve ibâdetlerle iktifa; onlardan başka her şeye haddi aşmadan, taassub göstermeden, külfet altına girmeden  yetinme; bundan sonra da farz-ı kifâyeleri yerine getirmek üzere diğerini bırakma; islâm'ı müdafaa  etmek ve onu desteklemektir.



            İslâm ehlinden eziyeti, insanların birbirine kul olmasını ve zulmü defedip uzaklaştırmak; doğru sistem ve ilimler üzerine bina edilmiş, meşru yollarla ulaşılmış serveti, Allah yolunda sarfetmek suretiyle bu ümmete kuvvet ve destek vermek; insanların ortaya attığı, reddolunmuş zikirlerden çok daha hayırlı ve faziletli bir iştir.



70) Şûra Sûresi, âyet 48



71) Maide Sûresi, âyet 99



72) Alı Imran Sûresi, âyet 20: Ra'd Sûresi, âyet 40