İhtilaf Ve Tefrikalar Mezheplere Tabi Olma Yüzündendir

           



Bazı konularda Rasûlullah'tan gelen rivayetler çok oldugu ve hangisinin Önce hangisinin sonra olduğu bilinmezse ve tarih belli olmazsa, Rasûlullah'ın yaptığını yerine getirmek ve ona tabi olmak için, bazen birini, bazen ötekini olmak üzere hepsini yerine getirmek gerekir. Böylelikle Allah Rasûlü'nün her yaptığını yapmış ve ona tabi olmuş olursun. O rivayetlerden birini seçip diğerini yadırgadığın vakit, senin durumundan cidden  korkulur. Yahutta nassın karşısında bir kusur aramaya kalkarsan, farkına varmadan haktan çıkmış olursun. Müslüman   bir kimse için; hevasından konuşmayan, konuştukları sadece vahiy olan Rasûlullah'tan sabit olan şeyi yadırgaması nasıl uygun olabilir?             insanlar bazı görüşleri alıp bazı görüşleri terketmeyi alışkanlık haline getirince, çeşitli mezhepler ortaya çıktı. Bizim görüşümüz, sizin görüşünüz, bizim kitaplarımız, sizin kitaplarınız, bizim mezhebimiz, sizin mezhebiniz, bizim imamımız, sizin imamınız deyip durdular. Nefret, kibirlenme, hased ve böbürlenmeden müslümanların işlerinin dağınık olması; cemaatlerin, zorba ve frenklerin lokması haline gelecek kadar  parçalara ayrılması neticesini doğurdu. Müslüman müçtehidlerinin herbiri. Ehl-i Sünnetten olan bizim imamlarımız değil midir? Allah onların zumresiyle birlikte bizi haşretsin. Mutaassıplara ise yazıklar olsun. Allahım bizi ve mutaassıpları doğru yola ilet.



            Meseleyi objektif bir araştırmayla incelediğimiz vakit mezhepler, müslümanları tefrikaya düşürmek, parçalara ayırmak için İslâm düşmanları tafından süslendirilip, hoş gösterilip ortaya atıldı. Yahutta yahudi ve hırıstiyanlara benzemek isteyen cahiller tarafından uyduruldu. Birçok işlerdeki durumları böyle olduğu gibi mutaassıp cahiller, her devirde çok olup insaflı davranmamışlar, hak ile batılı ayırdedeme mişlerdir.



            İbnü Abdilberr ve İbn-i  Teymiyye şöyle der:



"Rasûlullah'tan gelen haber sahih olduğu vakit hiçbir insanın sözü Rasûlullah'ın sözüne denk olamaz. Rasûlullahın sünneti alınmaya ve amel edilmeye daha layıktır. Her müslüman böyle davranmalıdır. O, rey ve mezhebe âyet ve hadîsten önce yer veren taklid gruplarının yaptığı gibi yapmaz. Belki de müçtehid bu nassı gördü de, bildiği bir illetten veya başka bir delili görmesinden dolayı onu terketmiştir, demek suretiyle akli ihtimaller, nefsanî hayaller ve şeytanî mutasaassıpiıkla Kitap ve Sünnete karşı gelmez."



            Bu ve buna benzer olaylar, mutaassıp fırkaların bu işe düşkün olmaları ve taklitçi cahillerin de bunu uygulamalarındandır.



            Hz. Ömer şöyle der: "Sünnet (yol), Allah ve Rasûlü'nün gösterdiği yoldur, Re'yin (görüşün) hatasını bu ümmete yol olarak göstermeyin. Allah Hz. Ömer'den razı olsun. Sanki o bunun olacağı kendisine bildirildi ve ondan bizi sakındırdı.



            Bu asırlarda şahit olduk ki, Rasûlullah'ın sünnetine muhalif, Allah'ın kitabındaki nasslarla çatışan ne varsa onu yol olarak gösterdiler, ona din olarak inandılar, ihtilaf halinde ona müracaat ettiler ve onun adına da "mezhep" dediler. Allah'a yemin olsun ki bu İslâm ve ehline bir musibet ve beladır, taassupçuluk ve taraftarcılıktır. Biz Allah içiniz ve ona döneceğiz.



            İmam Abdurrahman el-Evzaî (r.a.) şöyle der: "insanlar seni terketse bile selefin rivayet ettikleri haberlere uy. Sana güzel, süslü, yaldızlı sözler söyleseler de kişilerin re'y ve görüşlerinden kaçın."



            Bilal b. Abdullah b. Ömer'den rivayet olunmuştur ki: Babası Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle demiştir:  "Rasûlullah;



"Kadınları  mescidlerden alıkoymayın" buyurdu.(45) Ben de; "Ama ben ailemi alıkoyuyorum,    dileyen bıraksın" deyince, bana  dönerek:



            Allah sana lanet etsin. Allah sana lanet  etsin, Allah sana lanet etsin. Rasûlullah'ın  onları mescidlerden menetmemeyi emrettiğini duyduğun halde nasıl böyle konuşursun, dedi ve  kızarak kalkıp gitti." (46) Allah (c.c.)Sahabelerin tümünden razı olsun.(47)



45] Bu hadis sahihtir. Buharî. 1/222-223. İlk yerin lafzı şöyle: "Geceleyin hanımlarınız mescidlere gitmek isterlerse onlara izin veriniz." Müslim. 2/32, Ahmed. Musned'inde. 2/79, 57, 140, 143, 156; Darimî, Sunen'inde 1/293 şu lafızla rivayet edilmiştir: İçinizden birinizin ailesi mescide gitmek için izin istese ona mani olmasın. "Hz. Ömer'den Salim bin Abdillah yoluyla gelmiştir Müslim ve Ahmed.    2/16, 36: "Kadınların. Allah'ın mescidlerine gitmelerine mani olmayın" lafzıyla Nafî yoluyla Abdullah bin Ömer'in hadisini tahric etmiştir. Yine Ebu Davud, 5/67: Hakim. Müstedrek'inde. l/209 ("Buharî ve Müslim'in şartına uygundur" demiştir. Zehebi de buna muvafakat etmiştir.) Ahrned, Müsnedinde 2/76-77; Beyhakî, Sûnen'inde. 3/131; İbni Huzeyme, Sahih'inde, 1684. Hubeyb bin Ebi Sabit yoluyla Abdullah bin Ömer hadisini tahric etmişlerdir Bu rivayette, "Evleri kendileri için daha hayırlıdır" ziyadesi vardır. Yine Ebu Davud 565; Darımî. 1/293, İbnü'l- Carud, Munteka'sında 179; Beyhakî. 3/134; Ahmed 2/438, 475. 528. Ebi Seleme yoluyla Ebu Hureyre hadisini tahric etmiştir. Allah Rasûlü {s.a.v.) şöyle buyurdular: "Kadınlar, evden kokusuz çıkarlarsa Allah'ın mescidlerine gitmelerine mani olmayın." Ahmed, Müsned'inde 5/192-193: İbni Hibban, Sahihinde Ebu Hureyre hadisi gibi olan Zeyd İbni Halid el-Cuheni'nin hadisini tahric etmiş. Heysemî de Mecmau'z-Zevaid'de (2133) hasen olduğunu söylemiştir



46) Yazarın zikrettiği rivayeti Hakim, Ma'rifetu Ulumi'l-Hadis s. 182; Taberanîde Bilal bin Abdillah yoluyla Abdullah bin Ömer'den tahric etmiştir Bu. birçok rivayetlerle sabit ve mahfuzdur. Bunlar



a) İbni Ömer'in oğlu (diğer bir rivayette ismi Vâkid'dir) şöyle demişti: Camiye gitmelerini ifsade vesile olarak kullanmalarına rnüsade etmeyeceğiz. İbni Ömer de onu kınadı (diğer bir rivayette göğsüne vurdu. Başka birinde de kötü söz söyleyerek kızdı. Diğer birinde de Allah sana söyle şöyle yapsın) devamında şöyle dedi: Ben sana Allah Rasûlü'nün dediğini söylüyorum, sen de hayır onları bırakmayız (bir rivayette de izin vermeyiz) diyorsun. Bu hadisi Müslim: 4/162. 164: birinci, ikinci, beşinci rivayeti Beyhakî, 3/132: Titmizî, 2/459, ise dördüncü ve altıncı rivayeti Ebu Davud, 1/211, h. 568; Abdur'r-Rezzak Musannafında  3/147, üçüncü rivayeti tahric etmiştir, b) Bilal bin Abdillah şöyle dedi: "Evet Allan'a yemin olsun ki mani olacağız." (Diğer bir rivayette: Öyleyse vallahi manı olurum.) Ravi dedi ki: Abdullah bin Ömer ona yöneldi, çok kötü sözler söyledi. Daha önce kendisinden bu gibi sözler işitmedim. (Diğer bir rivayette. Ona öyle çirkin söz etti ki daha niç bir kimseye böyle söz ettiğini görmedim. Sonra sana Rasûlullah'tan haber veriyorum (Diğer bir rivayette Allah Rasûlünden haber verirken beni işittiğin halde: Biz vallahı manı olacağız.) (Diğer bir rivayette: Sen de cevaben böyle söylüyorsun.) Abdullah bin Ömer onunla ölünceye kadar konuşmadı. Bu hadisi, Müslim, 4/161-162;  dördüncü  zıyadeliği İbnı Huzeyme, Sahihinde, h. 1684; birinci, beşinci, altıncı ziyadeliği, Darimî, Sünen'inde 1/117-118; birinci, ikinci rivayeti İbni Mace, 1/8; ikinci, dördüncü rivayeti Ahmed, 5/194, 195,196 ve Abdu'r-Rezzak 3/147, son ziyadeiiği tahric etmişlerdir Derim ki: İbni Ömer'in oğlunun ismi konusunda ihtilaf edildi. Bilal mı yoksa Vâkid midir? Hafız İbnı Hacer, Bilal ismini tercih etmiştir. (Fethu'l-Bâri, 2/348). Diğerleri ise iki ismi de cem ederek şöyle cevap vermişlerdir: Hem Bilal, hem de Vâkid olabilir. Bu ya bir veya iki mecliste vuku bulmuştur. Nefsi mutmain eden bu görüştür. Çünkü Bilal ismini tasrih eden rivayette Allah Rasûlû'nün hadisine gelen itirazın her hangi bir sebebi zikredilmemiştir. Lakin Vâkid'in rivayetinde bu sebeb zikrolunmuştur İhtimalen Bilal bin Abdillah söze başlayan olmuş, babası ona "Allah sana lanet etsin" sözüyle karşılık verince Vâkid bin Abdillah. Bilal'ın başlattığı itirazın sebebini açıklayınca babası azarlayıp kınamıştır. Allah daha iyisini bilir.



47) Kim olursa olsun kendi re'yı yüzünden sünneti reddeden kimseyi kınama konusunda Abdullah bin Ömer'den gelen en kuvvetlisi bu olaydır. Bu değerli sahabinin menkıbelerine vakıf olmak istersen. Allame Sefarî'nın Sülasiyat Müsnedü'l imam  Ahmed'e yaptığı şerhe müracaat edebilirsin Hafız İbni Hacer Fethu'l- Bârî'de (2/349) şöyle der: "Abdullah bin Ömer, oğluna yaptığı kınamasından, sünnetlere hevasıyla itiraz eden bir alimi veya re'yi ile karşı gelen bir kimseyi te'dip etmesi, oglu büyük yaşta olsa bile uygunsuz söz söylediği zaman babasının onu te'dip etmesi gibi bazı faideler alınmıştır" Fıkhî bir kaide: Kadının kokusuz olarak namaz için camiye gitmesi Peygamber (s.a.v.)'in şu hadisine göre caizdir "(Ey kadınlar!) içinizden biriniz camide hazır bulunduğu zaman koku sürülmüş olmasın." (Müslim, 2/12). Allah Rasûlü'nün hadislerinde geçtiği gibi, fitneye seteb olmaktan emin olması gerekir. Amr binti Abdirrahman, Allah Rasûlü'nün ailesi Hz. Aişe'yi (r.a.) şöyle derken işitmistir."Allah Rasûlü (s.a.v.) (bugünkü) kadınların neler çıkardıklarını görmüş olsaydı İsrailogulları'nın kadınlarına yasaklanıldığı gibi bunların da mescide gitmelerini yasaklardı " (Müslim 2/34). Kadınlar için efdal olan evlerinde kalmalarıdır, çünkü kadınların en hayırlı mescidleri evleridir. Allah Rasûlü (s.a.v.) söyle buyurdular: "Kadın mahremdir, evden çıktığı zaman şeytan onu aydınlatır Rabbisine en yakın olduğu yer evinin içidir" (Tirmizî, 3/476). Son cümleyi zikretmeksizin tahric etmiş ve sonunda hadis hasen ve garibtir demiştir. İbni Huzeyme (3/93) ve İbni Hibban. Sahihinde tamamıyla tahric etmiştir. Mecmau'z-Zevaid'de (2/35), el- Heysemî şöyle der: Taberanî, Mucemü'l-Kebir'inde rivayet etmiştir Ravileri güvenilir kimselerdir." Şeyh el-Bani, İrvaul-Galil kitabında (1/303) sahih olduğunu ifade etmiştir. Bu babta çok hadis vardır. Bu konuda yine Şeyh el-Bâni'nin Şahih Terğib ve Terhib adlı eserine (1/135-137) müracaat ediniz.