Tasdikin Derece ve Türleri:

Mutlak tasdikin derece ve türleri vardır. Her tasdik, meselâ, "Allah'a iman ettim", "Hz. Muhammed (s.a)'e, Kitabullah'a ve ahirete inandım" cümleleri, ayrı ayrı kariyeler (önermeler) olarak farklı hükümler ifade eder. Her birinde tasdik ve hüküm bulunan bu iman nevileri, taalluk ettiği şeylere göre çeşitli manalara gelmekte, hepsi de, "kabul ve itiraf" manası ifade etmektedir. Tasdikte aslolan, söylenen sözün veya haberin doğru ve sâdık olmasıdır. Sözün sadık olması ise, verilen hükmün sadık olmasında, yani o hükmün gerçeğe mutabık olmasındandır. Mutabık ise, o hükmün doğru ve sadık; değilse, yalan ve yanlıştır.



Tasdik edilerek inanılan şey, görülen ve bilfiil mevcut olan bir şey ise, bu tasdike "tasdik-i şuhûdî"; gözle görülmediği halde, varlığına delâlet eden bir delil veya eser vasıtasıyla biliniyorsa, bu gibi tasdiklere de "tasdik-i gaybı" denir. Bu yönden, imanın içerdiği mutlak tasdik, dilciler nazarında; a) Ya kavlî, yani sözle, b) Veya fiilî, yani iş ve amel ile olur. Kavlî olan da, biri kalbî (kalp diliyle), diğeri de lisanî (dil ile) olmak üzere iki türlüdür. O halde, dilcilere göre tasdikin üç türü ve derecesi vardır. Bunlar;



a) Kalb ile yapılan tasdik: Bir kimsenin herhangi bir şahsı veya hükmü kalbiyle kabul ve itiraf etmesidir.



b) Bizzat dil ile yapılan tasdik: Bu da, insanın, inandığı şeyin hak ve gerçek olduğunu başkası duyacak şekilde söyleyip ilân etmesidir. Dil ile yapılan bu tasdik de iki türlüdür: a) Hakîkî, b) Zahirî, Hakîkî anlamda; dil ile ikrar edilen, kalb ile de tasdik edilir. Yani dil ile kalb tasdikte birleşir. Böyle bir tasdike sahip olan kimse, hakîkaten inanmış bir "mü'min"dir. Zâhirî alanda ise dil ile tasdik olunan şey, kalp ile tekzip olunur. Yani dili ve zahiri başka, kalbi ve batını başkadır. Kalbi, dilinin söylediğini inkar ve reddetmektedir. Bu gibi zahiri tasdik sahiplerine, dinî literatürde "münafık" adı verilir. Bunlar zahiren mümin; hakîkatta ve Allah katında kafir sayılırlar.



c) Organlarla yapılan fiili tasdik: Söylenen sözün gereğini bilfiil ima etmek süretiyle yapılan tasdik şeklidir ki, bunun makbul olanı; işlenen fiilin, hem dil, hem de kalp ile yapılan bir tasdike dayanmasıdır. Şayet yalnız dil ile ikrarın eseri ise, yapılan iş, riyadan başka bir şey değildir ve nifak alametidir.[505]