Namaz İmamlığı

Halîfeye imam adının verilmesi, ittîbâ ve iktidâ bakımından namaz kıldıran imama benzetilmesinden dolayıdır. Rasûl-i Ekrem ve dört râşid halîfe, namaz kıldırma işini mecbur kalmadıkça başka bir kimseye bırakmamışlar, kendileri namazda da imam olmuşlardır. Hatta iki imam/halîfe, namaz imamlığı esnâsında şehid edilmişlerdir. Hz. Ömer ve Hz. Ali’nin imamlık yaparken öldürülmeleri, Muâviye bin Ebû Süfyan’ın önlem almasına sebep olmuş ve namaz kıldırırken başında silâhlı nöbetçiler bekletmeye başlamıştır. Bazen de, belki bu gerekçeyle imamlığı başkasına yaptırmış ve zaman zaman namazlarını câmideki parmaklıkla çevrilmiş korumalı kısımda (maksûrede) kılmıştır. Abbâsiler döneminde halifeler vakit namazlarında imamlık yapmayı tamamen terketmiş ve bu işe resmî görevliler tâyin etmişler, Cuma namazı kıldırma ile yetinmişler; çok geçmeden o görevi de kadılara bırakmışlardır.     



Fıkıhta imam; cemaatin önüne geçip onlara namaz kıldıran kimseye denir. İmamın yapmış olduğu göreve de imâmet denir. İmamlık faziletli bir görevdir. Peygamber Efendimiz ve kendisinden sonra gelen râşid halîfeler bu görevi büyük bir özenle yapmışlardır. Gelişi güzel herkes bu görevi yapamaz. [505]