2)

Amelde İhya



Yegâne önderimiz ve hayat örneğimiz Rasulullah (s.a.s.)’in beyan buyurduğuna dikkat edilecek olunursa, önce iman, sonra salih amel emrolunmuştur... İnsanı İhya, önce imandan başlanır... İman konusu iyice kavrandıktan, kalben tasdik, dil ile ikrar edildikten sonra, salih amel ola­rak vücûd organlarıyla isbat gündeme gelir... Her ne kadar amel imandan bir cüz değilse de, katıksız ve kuvvetli iman, salih ameli gerektirir... Aleyhinde herhangi bir suç işlenme­dikçe ve zayıf da olsa imanın var olduğu kabul edilir... İman sahibi, amel ile kalbinde var olan imanı isbat etmelidir ki, diğer insanlar da onun imanının belirtisi olan ameli va­sıta­sıyla onun imanına şahid olup, onu mü’minlerden ka­bul etsinler...



İnsan, Rabbi Allah’a ibadet, yani kulluk ettikçe, yaratı­lış gayesine uygun bir hayat yaşar... İbadet, insanın bütün amellerini, yani hâl ve hareketini kuşatıcıdır... İnsan, amel­lerinde Allah’ın rızası doğrultusunda hareket ettikçe ibadet üzeredir... Eğer hâl ve hareketlerinde Allah’ın rızasından sapar, emrinden dışarı çıkar ve Rasulullah (s.a.s.)’in göster­diği şekilde davranmazsa, isyan hâlindedir...



Rabbimiz Allah, insan kullarını kendisine ibadet etmeye çağırıyor ve ibadeti gereği üzere yapmayı emrediyor:



“Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki, sakınasınız.



O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünler­den rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah’a eşler koşmayın.” (Bakara, 2/21-22)



Rabbimiz Allah, her ümmete, Allah’a kulluk edip tağuttan kaçınmaları için tebliğ eden bir Rasul göndermiştir…[331]



“Senden önce hiçbir Rasul göndermedik ki, ona, şunu vahyetmiş olmayalım: Benden başka ilâh yoktur, öyleyse Bana ibadet edin.” (Enbiya, 21/25)



“Andolsun, Biz, Nuh’u kavmine gönderdik. (Onlara:) Ben, sizin için apaçık bir uyarıp korkutucuyum.



Allah’dan başkasına kulluk etmeyin. Ben, size (gelecek olan) acı bir günün azabından korkarım (dedi).” (Hud, 11/25-26. Mü’minun, 23/23. Nuh, 71/3)



“Ad (halkına da) kardeşleri Hud’u (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim, Allah’a ibadet edin. Sizin, O’ndan başka ilâhı­nız yoktur. Siz, yalan olarak (ilâhlar) düzenlerden başkası değilsiniz.” (Hud, 11/50. A’râf, 7/65)



“Dediler ki: Sen, bize yalnızca Allah’a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer gerçekten doğru isen, bize va’dettiğin şeyi getir bakalım!” (A’râf, 7/70)



“Semud (toplumuna da) kardeşleri Salih’i (gönderdik. Salih dedi ki:) Ey kavmim, Allah’a kulluk edin. Sizin, O’ndan başka ilâhınız yoktur.” (A’râf, 7/73, Hud, 11/61. Neml, 27/45)



“Medyen (toplumuna da) kardeşleri Şuayb’ı (gönder­dik. Şuayb, onlara) dedi ki: Ey Kavmim, Allah’a kulluk edin. Sizin, O’ndan başka ilâhınız yoktur. Size, Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir.” (A’râf, 7/85, Hud, 11/84, Ankebut, 29/36)



“İbrahim de, hani kavmine demişti ki: Allah’a kulluk edin ve O’ndan sakının. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.” (Ankebut, 29/16)



“Andolsun, ‘Şübhesiz Allah, Meryem oğlu Mesih’dir, diyen­ler’ küfre düşmüştür. Oysa, Mesih’in dediği (şudur): Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a ibadet edin. Çünkü O, kendisine ortak koşana, şübhesiz cenneti haram kılmıştır. Onun barınma yeri ateş­tir. Zulmedenlere yar­dımcı yoktur.” (Mâide, 5/72, 117)



Rabbimiz Allah, insanları ihya etmek, onları Allah’a davet etmek ve iman edenleri biraraya getirip bir ümmet yaparak, İslâm Milleti’ni oluşturmak için gönderdiği Rasul ve Nebîleriyle hayat dustûru olan kitablar da göndermiş­tir... Kitab’ın kendisine indiği Rasul ve O’nun ümmeti, Rabbimiz Allah’ın hükümleri olan Kitab ile amel etmekle mükelleftir­ler...



“Elif, Lâm, Râ. (Bu,) ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış bir Kitab’dır (ki:)



Öyleyse, Allah’dan başkasına ibadet etmeyin. Gerçekten ben, sizi O’nun tarafından uyaran ve müjdeleyenim.” (Hud, 11/1-2)



“Şübhesiz, sana bu Kitab’ı, hak ile indirdik. Öyleyse sen de, dini yalnızca O’na hâlis kılarak Allah’a ibadet et.” (Zümer, 39/2)



“De ki: ‘Ben, dini yalnızca O’na hâlis kılarak Allah’a ibadet etmekle emrolundum.



Ve ben, müslümanların ilki olmakla emrolundum.



De ki: ‘Ben, Rabbime isyan ettiğim takdirde, büyük bir gü­nün azabından korkarım.’



De ki: ‘Ben, dinimi yalnızca O’na hâlis kılarak Allah’a ibadet ederim.” (Zümer, 39/11-14)



Önderleri Rasulullah (s.a.s.)’in varisleri ve yeryüzünde Al­lah’ın şahidleri olan muvahhid mü’minler, Rasulullah (s.a.s.)’in insanları ihya ettiği gibi, insanları ihya etmeye gayret etmelidir­ler... Onları, yalnızca Allah’a ibadet etmeye ve Allah’a şirk koş­mamaya davet etmelidirler... İbadette hiç kimseyi Allah’a ortak kılmamalıdırlar…[332]



Âlemlerin Rabbi Allah’a:



“Biz, yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Senden yar­dım dileriz.” diye söz veren ve sözlerine sadık olan muvahhid mü’minler, insanları ihya etmeye çalışırken, İs­lâm’ın metodundan başka hiçbir metod kullanmamalıdır­lar... Çünkü meşru olan bir hedefe, ancak meşru bir yol ile gidilebilir... Meşru hedefe, gayr-ı meşru yollarla gitmeyi denemek, İslâm’dan sapmadan başka bir şey değildir...



İhya erleri olan muvahhid mü’minler, insanları, Kur’ân ve Sünnet ile ihya etmelidirler... Bununla beraber, icmâ-ı ümmet ve kıyas-ı fukaha da, Kur’ân-ı Kerim’in ve Rasulullah (s.a.s.)’in Sünneti’nin daha iyi anlaşılıp amel hâline gelmesi için vazgeçilmez ihtiyaçtır... Ayrıca bin beş yüz yıllık İslâm mirasına sahip çıkıp onu, yerli yerinde değerlendirerek faydalanmak gerekir...



Muvahhid mü’minler, insanları, Allah’ın ayetleriyle uyarmalı, onları Allah’a davet ederken, Allah’ın ayetleriyle daveti gerçekleştirmelidirler... Rabbimiz Allah’ın ayetle­rinde buyurduklarını insanlara nakletmelidirler:



“Gerçekten Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na ibadet edin, dosdoğru olan yol işte bu-dur.”



“Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşma­yın.” (Nisa, 4/36)



“İşte Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka ilâh yoktur. Her şeyin yaratıcısıdır. Öyleyse O’na kulluk edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir.” (En’âm, 6/102)



“Göklerin ve yerin gaybı Allah’ındır. Bütün işler O’na dön­dürülür. Öyleyse O’na kulluk edin ve O’na tevekkül edin. Senin Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir.” (Hud, 11/123)



“Hüküm, yalnızca Allah’ındır. O, kendisinden başka­sına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din, işte budur. Ancak insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf, 12/40)[333]



“Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir. Şu hâlde O’na ibadet et ve O’na ibadette kararlı ol. Hiç O’nun adaşı olan birini biliyor musun?” (Meryem, 19/65)



“Ey iman edenler, rükû edin, secdeye varın, Rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin, umulur ki, kurtuluş bulursunuz.” (Hacc, 22/77)



Allah Teâlâ’nın emrettiği, Rasulullah (s.a.s.)’in yaptığı ve gösterdiği gibi amel etmek, muamelatı da ihata eder... Muamelat, yani aile hukuku, medenî hukuk, ceza hukuku, yargı hukuku, devletler hukuku, iktisad ve maliye hukuku, muvahhid mü’min kulların kulluk vazifelerinin içindedir... Bütün kulluğu Allah için olan muvahhidler, bu konularda, Kitab ve Sünnet’ten asla ayrılmazlar...



İslâm’ı hayatlaştıran ve hayatı da İslâmlaştıran mü’min müslümanlar, ibadet ve muamelatın birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu bilir, kabul eder ve inanır­lar... Çünkü yalnızca “Hak Din İslâm” bütün hayatı kuşa­tan yegâne ha­yat nizamıdır... İnsan hayatının her yönüyle ilgi-lenmiş ve her ihtiyacını giderici hükümler beyan eyle­miş-tir... İbadet ile ilgili hükümler beyan ettiği gibi, mua­melat ile ilgili hü­kümlerin kendisinden daha iyi olmayan en iyisi-ni beyan etmiştir... İbadeti emreden Allah, muamelatı da emretmiş­tir... İbadetin nasıl yapılacağını gösteren Rasulul-lah (s.a.s.), muamelatta nasıl davranılacağını da göstermiş-tir...



İbadette Allah ve Rasulü (s.a.s.)’e itaat edenler, her­hangi bir ikrah-ı mülci olmadan muamelatta Allah ve Rasulü (s.a.s.)’e itaat etmeyip, zalim tağutlara inanarak itaat ede-cek olurlarsa, Allah ve Rasulü (s.a.s.)’e iman et­memiş olur-lar... Bundan dolayı kâfir ve müşrik olup irtidad ederler… Rabbimiz Allah şöyle buyurur:



“De ki: ‘Allah’a ve Rasulüne itaat edin.’ Eğer yüz çevi­rir­lerse şübhesiz Allah, kâfirleri sevmez.” (Âl-i İmrân, 3/32)



“Üzerine Allah’ın adı anılmayanlardan yemeyin. Çünkü o, elbette ki bir fısktır. Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına telkinde bulunurlar. Eğer onlara itaat eder­seniz, elbette siz de müşrikler olursu­nuz.” (En’am: 6/121)



İbnü’l-Arabî der ki:



- Mü’min bir kimse, itikadı ilgilendiren hususlarda müşrik bir kimseye itaat edecek olursa, bu itaati sebebiyle o da müşrik olur. Fakat fiilen ona itaat etmekle birlikte onun inancı, Tevhid üzere sağlıklı bir şekilde devam ediyor ve tasdikini sürdürüyorsa, âsî olur. Bunu, böylece belleyi­niz.[334]


Ve'l-Asr
i1 harfi