Dâru'l-harpte Faizli Muameleler:

Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre, dâru'l-harpte müslüman ile harbî arasında faiz muamelesi caizdir. Ancak Ebû Yusuf'a göre caiz değildir. Yine, fâsit sayıları alışveriş ve ticaret muâmeleleri, caizdir. Bu konuda zimmî de müslüman gibidir. Dâru'l-harpte müslüman olup da, hicret etmemiş olan kimselerin harbî ile yapacağı bu çeşit muâmelelerde de hüküm böyledir (es-Serahsi, a.g.e; X, 28, 95, XIV, 56, 57; Şerhu's-Siyer, IV, 1329, 1410, 1486; el-Kâsânı, a.g.e, V, 192-193, VII, 132; İbnü'l-Hümâm, a.g.e, VI, 177-178).



Ebû Hanîfe ve Muhammed'in dayandığı deliller



Mekhûl (r.a)'ün rivayet ettiği bir hadis şöyledir: "Dâru'l-harpte, müslüman ile harbî arasında faiz yoktur" Bu hadis "garîb" ve "mürsel" ise de mekhûl "sika (güvenilir)" bir fâkih olduğu için onun mürseli delil sayılmıştır (es-Serahsî, el-Mebsût, X, 28; Zeylai, Nasbu'r-Râye, 2. baskı, 1393/1973, yy., IV, 44; İbnü'l Hümâm, a.g.e, VI, 178).



Hz. Peygamber'in Veda Hutbesi'nde şöyle buyurduğu nakledilir: "... cahiliyye devrine ait faizler kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk faiz de Abbas b. Abdülmuttalib'in faizidir" (Ebû Dâvud, Büyû', 5; İbn Hişâm, es-Sîretu'n-Nebeviyye, Mısır 1355, IV, 251). Hz. Abbas, Bedir veya Hayber harbinden önce müslüman olmuş ve Hz. Peygamber'in uygun bulmasıyla Mekke'de ikâmet etmiştir. Halbuki bazı rivayetlerde, faizin Hayber fethi sırasında yasaklandığı anlaşılmaktadır. Hz. Abbas'ın ise, Mekke fethine kadar faizle uğraştığı anlaşılmaktadır. Mekke, fethe kadar dâru'l-harptir, Abbas, gayrimüslimlerle faiz alışverişini sürdürmüştür. Fetihten sonra Mekke dâru'l-İslâm'a dönüşmüştür (İbn Hişâm, es-Siretün-Nebeviyye, II, 281, 301, IV, 42; Taberî Tarih, II, 461; es-Serahsî, Şerhu's-Siyer, l V, 1488).



Dâru'l-harpte harbînin malı mübahtır. Müslüman hıyânetten sakınarak, orada kumarla veya müslümanlar arasında caiz olmayan bir takım ticaret muameleleriyle harbînin malını alsa, buna mâlik olur.



Nadiroğulları yahudileri ile yapılan savaş sonunda, mallarını yanlarına alarak yurtlarını terketmelerine izin verildi. Müslümanlarda olan ve henüz vadesi gelmemiş bulunan alacakları için, eğer hemen almak istiyorlarsa, kendilerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu; "Eksiltiniz ve hemen alınız" (İbn Kesir, es-Sire, III, 147; M. Hamidullah, İslâm'da Devlet İdâresi, Terc. Kemal Kuşçu, İstanbul 1963, s. 160).



Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîlere ve Hanefilerden İmam Ebû Yûsuf'a göre, müslümanın daru'l-harpte harbîden faiz alıp-vermesi caiz değildir. Zâhirîler de ayni görüştedir (İbnü'l Hümâm, a.g.e, VI, 177; Mâlik, el-Müdevvene, Mısır 1323, IV, 271; Şafîî, el-Ümm, VII, 326; İbn Hazm, el-Muhallâ, VIII, 514, 515).



Dayandıkları deliller şunlardır:



a) Faiz yasağını bildiren ayet ve hadisler genel bir anlam ifade etmektedir. Bu yüzden faiz her yerde yasaktır (bk. el-Bakara, 2/275, 278; Ebû Dâvûd, Büyû', 12).



b) Faiz yasağı hem müslüman, hem de harbî için sabit olunca, böyle bir muamele yapmaları caiz değildir. Müslümana nisbetle faiz yasağı ayet ve hadisle sabittir. Harbiye göre ise "gayrimüslimler haram olan hükümlere muhataptırlar" kaidesine göre faiz ona da haramdır (bk. en-Nisâ, 4/161).



İmam Şâfiî, yukarıda zikrettiğimiz Mekhûl hadisini zayıf sayar ve müslümanın her yerde İslâmî hükümlere muhatap olduğunu söyler.



Dâru'l-harpte gerek emân (pasaport) la giren ve gerekse orada esir olarak bulunan müslümanlar arasında faiz alış-verişi ve diğer fâsit ticaret muamelelerinde bulunulması caiz değildir. Zimmîler için de hüküm böyledir.


İHTİLÂFÜ'D DÂR
i1 harfi