Hadis-i Şeriflerde İhtilâf Kavramı

“Allah’ın eli cemaatle beraberdir.” (Tirmizî, Fiten 7, hadis no: 2166, Humus 1966; Nesâî, Tahrîm 6)



“Cemaat rahmet, tefrika (ayrılık çıkarma) azaptır.” (Ahmed  bin Hanbel, 4/145, 278)



“Bereket, cemaatle beraberdir.” (İbn Mâce, Et’ıme 17)



“Cemaatten bir karış ayrılıp sonra ölen kimse câhiliyye ölümü ile (küfür üzere) ölmüş olur.” (Buhârî, Fiten 2)



“Cemaatten bir karış ayrılan kimse, boynundaki İslâm bağını çıkarıp atmış olur.” (Ahmed  bin Hanbel, 5/180)



“Cemaatle kılınan namaz, bir insanın tek başına kıldığı namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.” (Buhârî, Ezân 30, Salât 87; Müslim, Mesâcid 245; Ebû Dâvud, Salât 48; Tirmizî, Salât 47). (Başka bir rivâyette, bu fazilet, yirmi beş derece olarak açıklanmıştır (İbn Mâce, Mesâcid 16).



“Vallahi, içimden öyle arzu ediyorum ki, namaza durulmasını emredeyim de ikame edilsin, sonra bir adama emredeyim halka namaz kıldırsın. Bu emirden sonra beraberinde odun demetleri olan birkaç adamı, cemaate gelmeyen kimselere götürüp de üzerlerine evlerini cayır cayır yakayım.” (İbn Mâce, Mesâcid 17; Muvattâ, Cemâat 3)



“Vallahi bazı kavimler ya cemaatleri terketmekten vazgeçecekler ya da Allah onların kalplerini mühürleyecektir. Sonra da muhakkak gâfillerden olacaklardır.” (İbn Mâce, Mesâcid 17)



“Adamın cemaatle kıldığı namaz, kendi başına kıldığı namazdan yirmi yedi derece üstündür.” (Buhârî, Ezân 29; Müslim, Mesâcid 249; İbn Mâce, Mesâcid, 16; Muvattâ, Cemâat 1)  



“İnsanları mâdenler mesâbesinde (kıymet yönünden farklı şekilde) bulursunuz.” (Buhârî, Menâkıb 1; Müslim, Fezâilu’s-Sahâbe 199)



“Ümmetimden bir grup kıyâmete kadar dini (dosdoğru ve) açıktan yaşamaya (emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker yapmaya) devam edecektir.” (Buhârî, İ’tisâm 10)



Abdullah bin Amr'dan şöyle rivâyet edilmiştir: "Bir gün erken erken Rasûlullah (s.a.s.)'a gittim. Derken bir âyet-i kerîme hususunda ihtilâf eden iki adamın seslerini işitti de, Rasûlullah (s.a.s.) yanımıza çıktı. Yüzünde gazab belli oluyordu. Ve: "Sizden öncekiler ancak ve ancak Kitab hakkında ihtilâfları sebebiyle helâk oldular" buyurdu. (Müslim, İlim 2, hadis no: 2666)



"Kur'an'ı kalpleriniz onun üzerinde birleştiği müddetçe okuyun! Onun hakkında ihtilâfa düştünüzmü, hemen kalkın." (Müslim, İlm 3-4, hadis no: 2667)



“Sizin için korktuğum, dünyanın sizden öncekilerin önüne yayıldığı gibi, sizin önünüze de yayılıp onların birbirlerine karşı nefsâniyet güttükleri gibi sizin de birbirinize karşı nefsâniyet gütmeniz ve bu durumun onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesidir.” (Buhârî, 4/117)



“Enes (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: O der ki: “Din üzerinde münâkaşa yapıyorduk ki, üzerimize Hz. Peygamber (s.a.s.) geldi. Bizi münâkaşa (mirâ) eder halde görünce, şimdiye kadar hiç görülmemiş derecede kızdı ve şöyle dedi: “Ey Muhammed’in ümmeti, nefislerinizi bu derece ateşlendirmeyin; siz bununla (din ve akîde konularında münâkaşa ile) mı emrolundunuz? Bundan nehyedilmediniz mi? Sizden öncekiler de sadece bu sebepten yok olmadılar mı? Hayrı az olduğu için mücâdeleyi terk edin. Münâkaşayı terk edin; zira münâkaşa, kardeşler arasına düşmanlık sokar. Münâkaşayı terk edin; zira fitnesinden emin olunmaz. Münâkaşayı terk edin; zira o, (zihinlerde) şüphe meydana getirir, amelleri yok eder. Münâkaşayı terk edin, zira mü’min (dinde) münâkaşa yapmaz. Münâkaşayı terk edin, zira  münâkaşa yapanın haserâtı (zararı) tam olmuştur. Münâkaşayı terk edin, zira münâkaşada devam, günah için kâfidir. Münâkaşayı terk edin, zira o, Rabbim’in putlara tapmak ve şarap içmekten sonra beni nehyettiği ilk şeydir. Münâkaşayı terk edin, zira şeytan ibâdetten ümitsiz olduğu halde, aranıza fitne ve fesat sokmaktan ümitvârdır. İşte bu, dinde münâkaşadır. Münâkaşayı terk edin, zira İsrâiloğulları (bu yüzden) 71 fırkaya, hıristiyanlar 72 fırkaya ayrıldılar. Ümmetim ise 73 fırkaya ayrılacaktır. Bunların bir kısmı (biri) hâriç, hepsi de dalâlet üzerindedir.” Bu kurtulan kısmın kimler olduğu sorulduğu zaman Rasûlullah şu cevabı verdi: "Benim yolum üzerinde olanlar, ashâbım, Allah'ın dini üzerinde mücâdele ve münâzaraya girmeyenler ve herhangi bir günah sebebiyle tevhid ehlinden birini tekfir etmeyenlerdir." (El-Âcurrî, eş-Şerîa, s. 55; T. Koçyiğit, Hadisçiler ve Kelâmcılar Arasındaki Münakaşalar, s. 225-226) (Not: Bu hadis rivâyeti, Kütüb-i Sitte ve benzeri sahih hadis kitaplarında yer almaz, hadisin sıhhati bilinmemektedir.)      



“İsrâiloğulları yetmiş bir fırkaya bölündü; içlerinden biri kurtuldu, diğerleri ateştedir. İsa’nın ümmeti yetmiş iki fırkaya ayrıldı; biri kurtuldu, diğerleri ateştedir. Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, biri kurtulur, diğerleri ateştedir.” (İbn Mâce, hadis no: 3991-3993) (Not: Bu hadisin sıhhati de hadisçiler ve bazı araştırıcılarca tartışılmıştır.)