Hadis-i Şeriflerde İhlâs Kavramı

İhlâs kavramı, hadis-i şeriflerde de dinî ve ahlâkî bir fazîlet olarak sık sık geçmektedir. Çeşitli vesilelerle Allah rızâsı için ihlâsla amel etmenin önemini ve fazîletini vurgulayan Hz. Peygamber, duâda ihlâslı olmayı öğütlemiş (Ebû Dâvud, Cenâiz 56), ihlâslı bir kalple iman etmiş kişinin âhiret kurtuluşuna ereceğini müjdelemiş (Ahmed bin Hanbel, 5/147), kendisi de şöyle duâ ederdi: “Yâ Rabbi! Beni Sana karşı ihlâslı bir kul yap.” (Ahmed bin Hanbel, 4/369; Ebû Dâvud, Vitr 25)



Rasûlullah (s.a.s.) buyurdu ki: “Allah Teâlâ diyor ki: ‘Ben ortakların şirkten en müstağnî olanıyım. Kim bir amel yapar, buna Benden başkasını da ortak kılarsa, onu ortağıyla baş başa bırakırım.” (Müslim, Zühd 46, hadis no: 2985; İbn Mâce, Zühd 21; Ahmed bin Hanbel, 2/301, 435)



“Kıyâmet gününde, Allah nazarında en kötü olanlardan bir kısmını, iki yüzlülerin teşkil ettiğini göreceksiniz. Bunlar, bazılarına bir yüzle, diğer bazılarına da başka bir yüzle giden insanlardır.” (Buhârî, Edeb 52; Müslim, Fedâil 199, hadis no: 2526; Muvattâ, Kelâm 21 –2, 991-; Tirmizî, Birr 78, hadis no: 2026; Ebû Dâvud, Edeb 39, hadis no: 4872)



"Şüphesiz riyâ şirktir." (İbn Mâce, Fiten 16)



"Muhakkak ki, sizin için en çok korktuğum şey, küçük şirk, yani riyâdır." (Tirmizî, Hudûd 24, hadis no: 1457, 4/58)



"Gösteriş için oruç tutan, namaz kılan, sadaka veren kimse Allah'a şirk koşmuştur." (et-Terğîb ve't-Terhîb 1/32)



"Kim duyulsun diye bir iş işlerse, Allah onun kıymetsizliğini duyurur. Kim gösteriş olsun diye bir iş yaparsa, Allah da onun gösteriş yapmasını ve değersizliğini ortaya çıkarır." (Müslim, Zühd 38)



“Kimin dünyada iki yüzü varsa, kıyâmet günü, onun ateşten iki dili olacaktır.” (Ebû Dâvud, Edeb 39, hadis no: 4873)



“Şüphesiz Allah, sadece kendisi için ve kendisinin rızâsı için olmayan bir amelden başkasını kabul etmez.” (Nesâî, Cihad 24)  



“Ameller ancak niyetlere göredir. Herkes için ancak niyet ettiği şey vardır. Kimin hicreti Allah ve Rasûlüne ise, onun hicreti Allah ve Rasûlünedir. Kimin hicreti de dünya veya bir kadınla evlenmek için ise, onun hicreti de, hicret ettiği şeyedir.” (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy 1, İman 41, Nikâh 5, Talâk 11, Menâkıbu’l-Ensâr 45, Itk 6, Eymân 23, Hiyel 1; Müslim, İmâre 155, hadis no: 1907; Tirmizî, Fezâilü’l-Cihâd 16, hadis no: 1647; Ebû Dâvud, Talak 11, hadis no: 2201; Nesâî, Tahâret 60)



"Allah sizin sûretlerinize ve mallarınıza bakmaz, fakat sizin kalplerinize ve niyetlerinize (amellerinize) bakar." (Müslim, Birr 10, 33; İbn Mâce, Zühd 9; Ahmed bin Hanbel, 2/285, 539)



“Bir kul, Allah rızâsı için mütevâzi ve alçakgönüllü olursa Allah onu mutlaka yüceltir. Size bir hadis/söz söyleyeceğim, onu iyi belleyin: Dünya dört kişi içindir (dünya konusunda, sahip olma ve niyet yönüyle insanlar dört çeşittir): Bir kul vardır, Allah kendisine mal ve ilim vermiştir de kul, malı hususunda Allah’tan korkmakta, (mal ve ilmi kullanarak) sıla-i rahim yapmakta, (mal ve ilminde) Allah’ın hakkı olduğunu bilmektedir; işte bu kimse en fazîletli bir makamdadır.



Bir kul vardır; Allah ona ilim vermiş, mal vermemiştir. Ama iyi niyetlidir ve ‘malım olsaydı onu falan kişi gibi (hayırda) harcardım’ der. İşte bu kimse, niyetindekini yapmış gibi sevaba nâil olur; ikisi de eşit şekilde ücrete konar.



Bir kul vardır Allah ona mal vermiştir, fakat ilim vermemiştir. Malını câhilâne harcar. Malı hususunda Rabbinden korkmaz. (Cimriliği, câhilliği sebebiyle) malıyla sıla-i rahim yapmaz; malında Allah’ın da hakkı olduğunu hiç düşünmez. İşte bu kimse, mertebelerin en düşüğündedir.



Bir kul da vardır, Allah ona ne ilim ne de mal vermiştir ama; ‘eğer malım olsaydı onunla falan kimsenin yaptıklarını ben de yapardım’ der. Bu da niyetiyle muâmele görür. Niyet ettiği kimsenin vebalini aynen elde eder.” (Tirmizî, Zühd 17, hadis no: 2326; İbn Mâce, Zühd 21, hadis no: 4228)



“Kimin arzusu âhiret olursa, Allah onun kalbine zenginliğinden koyar ve işlerini derli toplu kılar, artık dünya ona hakîr gelmeye başlar. Kimin hedefi de dünya olursa, Allah iki gözünün arasına (dünyanın) fakirliğini koyar, işlerini de darmadağınık eder. Netice olarak, dünyadan da eline, kendisine takdir edilmiş olandan fazlası geçmez.” (Tirmizî, Kıyâmet 31, hadis no: 2467)             



“Üç hususta müslümanın kalbi hiyânet edemez: Allah için ihlâs ile amel yapmak, İslâm devletinin yöneticilerine samimiyetle öğüt vermek ve İslâm cemaati ile birlikte olmak. Bu üç şeyin bulunması, kalbi diğerlerinden korur.” (İbn Mâce, Mukaddime 18; Tirmizî, İlim 7)               



“Kıyâmet günü ilk çağrılacaklar, Kur’an’ı ezberleyen biri, Allah yolunda öldürülen biri ve bir de çok malı olan biridir. Allah Teâlâ Kur’an okuyana:



‘Ben, Rasûlüme inzal buyurduğum şeyi sana öğretmedim mi?’ diye soracak. Adam:



‘Evet ya Rabbi!” diyecek.



‘Öğrendiklerinle ne amelde bulundun?’ diye Allah Teâlâ tekrar soracak. Adam:



‘Ben onu gündüz ve gece boyunca okurdum’ diyecek. Allah Teâlâ:



‘Yalan söylüyorsun!’ diyecek. Melekler de ona:



‘Yalan söylüyorsun!’ diye çıkışacaklar. Allah Teâlâ ona:



‘Bilakis sen, ‘falanca Kur’an okuyor’ densin diye okudun ve bu da söylendi’ der.



Sonra, mal sahibi getirilir. Allah Teâlâ:



‘Ben sana bolca mal vermedim mi? Hatta o kadar bol verdim ki, kimseye muhtaç olmadın!’ der. Zengin adam:



‘Evet yâ Rabbi’ der.



‘Sana verdiğimle ne amelde bulundun?’ diye Allah Teâlâ sorar. Adam:



‘Sıla-i rahimde bulunur ve tasadduk ederdim’ der. Allah Teâlâ:



‘Bilakis sen: ‘Falanca cömerttir’ desinler diye bunu yaptın ve bu da denildi’ der.



Sonra Allah yolunda öldürülen getirilir. Allah Teâlâ:  



‘Niçin öldürüldün?’ diye sorar. Adam:



‘Senin yolunda cihadla emrolundum. Ben de öldürülünceye kadar savaştım’ der. Allah Teâlâ ona:



‘Yalan söylüyorsun!’ der. Ona melekler de:



‘Yalan söylüyorsun!’ diye çıkışırlar. Allah Teâlâ ona tekrar:



‘Bilakis sen: ‘Falanca cesurdur’ desinler diye düşündün ve bu da söylendi’ buyurur.” Sonra  Rasûlullah (s.a.s.) Ebû Hüreyre’nin dizine vurup şöyle dedi: “Ey Ebû Hüreyre! Bu üç kimse, Kıyâmet günü, cehennemin, aleyhlerine kabaracağı Allah’ın ilk üç mahlûkudur!” (Müslim, İmâret 152, hadis no: 1905; Tirmizî, Zühd 48, hadis no: 2383; Nesâî, Cihad 22 -6, 23, 24-)



“Kim âlim geçinmek, sefîhlerle münâzara yapmak ve halkın dikkatlerini kendine çekmek gibi maksatlarla ilim öğrenirse Allah o kimseyi cehenneme atar.” (Tirmizî, İlim 6, hadis no: 2656)



“Hüzün kuyusundan Allah’a sığının!” Rasûlullah’ın yanındakiler sordular: “Ey Allah’ın Rasûlü! Hüzün kuyusu nedir?” Peygamberimiz cevap verdi: “O, cehennemde bir vâdidir; cehennem, o vâdiden her gün yüz kere Allah (c.c.)’a sığınma talep eder.” “Ey Allah’ın rasûlü! denildi, oraya kimler girecek?”  “Oraya, amellerinde riyâ (gösteriş) yapan kurrâlar (Kur’an okuyucular) girecektir.” (Tirmizî, Zühd 48, hadis no: 2384)   



"Allah'ın (arşının) gölgesinden başka bir gölgenin olmadığı kıyâmet gününde, Allah'ın arşının gölgesinde bulunacak yedi kişiden biri, sağ eliyle verdiği sadakayı sol elinden gizleyen insandır." (Buhârî, Ezân 36, Zekât 16, Hudûd 19; Müslim, Zekât 91, 92; Tirmizî, Zühd 53; Nesâî, Kudât 2, Muvattâ, Şiir 14; Ahmed bin Hanbel, 2/439, 5/261)



Hz. Peygamber (s.a.s.)'e, kendini göstermek, kahramanlık, yiğitlik için savaşan adamın durumu sorulmuş ("bu adamın çarpışması Allah yolunda mıdır?" denilince) Rasûlullah şöyle buyurmuştur: "Kim Allah'ın kelimesi yüce olsun diye çarpışırsa işte (sadece) o, Allah yolundadır." (Buhârî, ilim 45, Cihâd 15, Tevhîd 28; Müslim, İmâret 149-151; Ebû Dâvud, Cihâd 24; Nesâî, Cihâd 21; İbn Mâce, Cihâd 13; Ahmed bin Hanbel, 4/392, 397, 402, 405, 417)



Hz. Ali (r.a.) şöyle der: "Riyâkârın üç alâmeti vardır: Yalnız kaldığı zaman tembelleşir, halk arasında dinçleşir. Övülürse amelini arttırır, yerilirse azaltır."