İbadet Kimin Hakkıdır?

İbadetler yalnızca Allah’a yapılır. Ne Allah’a yakın bir melek, ne bir nebi ve rasul, ne de bunlardan başka bir şeye ibadet yapılmaz. İbadet türlerinden herhangi birini Allah’tan başkasına veya Allah ile beraber bir başkasına yapmak şirktir. İbadet türlerinden birini dahi mahluk için yapan kimseden daha sapık, daha zalim kim olabilir?! Çeşitli ibadetlerden herhangi birisi Allah’tan başkası için yapılırsa, yani ölülerden ve salih kimselerden yardım istemek, onlardan korkmak, onların kendisine herhangi bir zarar veya fayda sağlayabileceğine inanmak, onlara tevekkül etmek, felaket anında ölü bir kimseyi yardımına çağırmak, onlara dua etmek, türbeler için adak adamak, kurban kesmek, mahlukatı Allah kadar sevmek, Allah’ın hükmü dışındaki hükümlere teslimiyet göstermek büyük şirklerdendir. İnsanı İslam milletinden çıkaran büyük küfürdür. Tevbe etmeden bu şekilde ölen kimse ebedi olarak cehennemde kalacaktır. [15]



“Allah ile beraber başka ilahlar edinme, yoksa kınanmış ve kendi başına bırakılmış olursun. Rabbin O’ndan başkasına ibadet etmemenizi ve anne-babaya iyilikle davranmayı emretti. “ (İsra: 17/22-23)



“Bunlar, Rabbinin sana hikmet olarak vahyettiği şeylerdir. Rabbin ile beraber başka ilahlar kılma, yoksa yerilmiş, kovulmuş olarak cehenneme bırakılırsın.” (İsra: 17/39)



“Şüphesiz mescitler  yalnız Allah’ındır. O halde Allah ile birlikte hiçbir kimseye dua etmeyin.” (Cin: 72/18)



Mescitlerde insanları, Allah’ın emrettiği şeylerden başka şeylere davet edersek Allah’a şirk koşmuş oluruz. Kabir ve hamamlar dışında tüm yeryüzü bu ümmete mescit kılınmıştır. Mü’minler, tüm kainatta yalnızca Allah’a dua/ibadet etmeli, O’na hiç bir şeyi şirk koşmamalıdır.



Allah Teala Cin: 72/18 ayetinde mescidlerin yüce Allah’a ait olduklarını haber vermektedir. Bu ayette “mescidler” kelimesinden kastedilen ya secde edilen yerlerdir, yahut ta secde azalarıdır. Buna bağlı olarak da “Onun için Allah ile birlikte hiçbir kimseye dua (ve ibadet) etmeyin” diye buyurulmaktadır. Yani onunla beraber başkasına ibadet ederek, o başkasına da secde etmeyin demektir.[16]



“Kim Allah ile beraber ona ilişkin geçerli kesin bir kanıtı olmaksızın başka bir ilaha dua ederse, artık onun hesabı Rabbinin katındadır. Şüphesiz inkâr edenler kurtuluşa eremezler.” (Mü’minun: 23/117)



Yüce Allah, Allah ile birlikte başkasına dua ve ibadet eden kimsenin kâfir olduğunu açıklamış bulunmaktadır. Çünkü O: “Kâfirler –hiç şüphesiz- kurtuluşa eremezler.” diye buyurmuştur. “Buna dair hiçbir delili bulunmaksızın” ifadesinden de birden çok ilahın varlığına dair bir delilin bulnmasının imkansız olduğuna işaret vardır. Çünkü buradaki: “Buna dair hiçbir delili bulunmaksızın” vasfı, durumu açıklayan bir vasıftır. Yoksa bu hususta delili olan herhangi bir şeyi kayıtlayan ve sınırlandıran bir vasıf değildir. Zira yüce Allah ile birlikte bir başka ilahın bulunduğunu ortaya koyabilecek herhangi bir delilin bulunması imkansızdır. [17]      



İbadetin aslı yaptığını sırf Allah için, ihlas, samimiyet ve içtenlikle yapmak, başkalarını aradan çıkarmaktır. Yalnızca Rasulullah’a tabi olup başka kimselere tabi olmayı reddetmektir.



“Rasul size neyi verdiyse onu alın, neyi de yasak ettiyse ondan da sakının.” (Haşr: 59/7)



“De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah muhakkak ki Ğafûr’dur, Rahîm’dir.” (Al-i İmran: 3/31)[18]



İslam'da ibadet, yalnız Allah için yapılır. Peygamber veya diğer insanlar için ibadet asla söz konusu olmaz. Kur'an-ı Kerîm'de, yeryüzündeki tüm insanlar için şu çağrıda bulunulur:



"Ey iman edenler! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin. Umulur ki, sakınırsınız" (el-Bakara: 2/21)



İslâm inancında, Allah'tan başkasına tapma, tevhîd inancı ile çelişir ve kişiyi niyetine göre dinden çıkarabilir. Putlara tapan müşriklere, cevap olmak üzere inen el-Kâfîrûn Sûresi konuyu şu esasa bağlar:



"Ey Muhammed! De ki; ey kafirler!. Ben sizin taptıklarınıza ibadet etmem. Siz de benim ibadet ettiğime tapacak değilsiniz. Ben de sizin taptığınıza ibadet edecek değilim. Siz de, benim ibadet ettiğime tapacak değilsiniz. Sizin dininiz size; benim dinim banadır." (el-Kâfirûn: 109/1-6)



Hz. İsa'yı ilâh ve Allah'ın oğlu tanıyarak, ona ibadet edenler için âyette şöyle buyurulur:



"Şüphesiz, Allah, Meryem oğlu İsa Mesih'tir, diyenler kâfir oldular. Oysa Mesih onlara şöyle demişti: Ey İsrailoğulları! Hem benim hem de sizin Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Kim Allah'a ortak koşarsa, şüphesiz Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı yer cehennemdir. Zâlimlerin hiçbir yardımcısı da yoktur." (el-Mâide: 5/72)



Allah'a kulluk edenlerin, ilâhî duygular içinde, yeni ve mânevî bir ortamın rengini alacakları, âyette şöyle ifade buyurulur:



"Allah'ın boyası ile boyandık, Allah'ın boyasından (din) daha güzel boyası olan kimdir? Biz ancak O'na kulluk ederiz deyin." (el-Bakara: 2/138)



Hz. Peygamber'in vefatından sonra, Sahabenin çok üzülmesi, O'nun âhirete intikaline inanmayacak derecede bazı davranışlar göstermesi ve meselâ Hz. Ömer'in kılıcını çekerek "Kim Muhammed öldü derse, başını uçurum." gibi sözler sarfetmesi üzerine, ilk halîfe Hz. Ebû Bekir, Ashâb-ı kiramı toplayarak büyük bir soğukkanlılıkla şöyle demiştir: "Dikkat ediniz, kim Muhammed'e tapıyorsa, bilsin ki, Muhammed ölmüştür. Kim de Allah'a ibadet ediyorsa, şüphesiz Allah ölümsüz ve Bâkidir sonu yoktur."[19]



İslâm'a göre, insanın yaratılış gayesi Allah'a ibadet etmektir. Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur:



"Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım." (ez-Zâriyât: 51/56)



İslâm'da ameller niyetlere göredir. Amellerden beklenen ecir ve sevabın alınabilmesi, ibâdetin yapılmasından daha çok, niyetin hâlis ve katkısız olmasına bağlıdır. Hadîste şöyle buyurulur:



"Ameller niyetlere göredir. Her bir kimse için niyet ettiği şey vardır."[20]