Kişisel ve Toplumsal Sorumluluk:

İslâm dini, öncelikle şahsî (kişisel) sorumluluğu benimseyen bir dindir. İslâm dinine göre her fert, kendi yaptıklarından sorumludur. Başkalarının yaptıklarından sorumlu değildir. Halbuki hıristiyanlık inancına göre, "bütün insanlar Hz. Âdem'in işlediği ilk suçun cezasını çekecektir. Hz. İsa kendi kanını fedâ etmek sûretiyle bu lânet ve azaptan insanları kurtarmıştır." İşte İslâm dîni, atalarının günâhlarından çocuklarını sorumlu tutan bu Hıristiyanlık inancını reddederek ortadan kaldırmış, onun yerine şahsî sorumluluk prensibini koymuştur.



"Hiç bir günahkâr, başkasının günahını çekmez. Eğer yükü ağır gelen kimse onu taşımak için (başkalarını çağırsa) onun yükünden hiç bir şey (alınıp) taşınmaz. Akrabası dahi olsa (kimse onun yükünü taşımaz)" (35/Fâtır, 18).



"De ki; Allah'a itaat edin! Peygambere itaat edin! Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki o peygamber; kendisine yükletilenden ve siz de kendinize yükletilenden sorumlusunuz." (24/Nûr, 54);



"Ey iman edenler! Rabbınıza karşı gelmekten sakının! Babanın oğlu, oğlun da babası için bir şey ödeyemeyeceği günden korkun!..." (31/Lokman, 33) hükümleri bu sorumluluk prensiplerini yansıtmaktadır.



Ancak bazı durumlarda sorumluluğun -iyilik yahut kötülük olsun- başkalarına da geçtiği olur. Yapılan amel (iş) hayır ve iyilik ise, bunun sevabı; şer veya kötülük ise, günâhı, hem o işi yapana, hem de onu yapmasına sebep olduğu kimselere ulaşır. Bir âyette Yüce Rabbımız (c.c.) şöyle buyuruyor:



“Böylece kıyamet günü kendi günahlarını tam olarak, bilmeden saptırdıkları kimselerin günahlarını (ise) kısmen yüklenirler. Dikkat edin, yüklendikleri yük ne kötüdür!” (16/Nahl, 25).



Peygamber Efendimiz ise, hadislerinin bazılarında şöyle buyuruyor:



“Her kim İslâm içinde güzel bir çığır açarsa ve bu güzel çığır kendisinden sonra da tatbik edilip sürdürülürse, kendi sevaplarından hiçbir şey eksilmeksizin, onu sürdürenlerin sevaplarının benzeri, kendisi lehine yazılır. Ve her kim de İslâm içinde kötü bir âdet çıkarır ve bu kötü âdet kendisinden sonra da sürdürülürse, kendi günahlarından hiçbir şey eksilmeksizin onu sürdürenlerin günahlarının benzeri de o kimse üzerine yazılır.” (Müslim, İman 15; Tirmizî, İlm 14). İslâmî anlayışta sorumluluk her yaş, her mevki ve seviyedeki insan için söz konusudur.



Demek ki, İslâm’a göre insanların yaptıkları işler, ya sadece kendilerini ilgilendirmekte veya yapılan işin özelliğine ve mâhiyetine göre, o işten başkaları da faydalanmakta veya zarar görmektedirler. Bu duruma göre, başkalarının yaptıkları işlerden sevap veya günâh kazanacak kimselerin olması da tabiidir. Çünkü bu şahıslar, her şeyden önce kendi sorumlulukları altında kalan iyilik veya kötülük cinsinden bir şeyler yapmaktadırlar. Yapılan bu işlerin etkileri ise, bazen uzun süre devam etmektedir.



İşte bu anlayış doğrultusunda hareket eden mü'min, bütün organları ile yaptıklarından sorumlu tutulacağını bilir. Bu inancı, onu daha kontrollü bir hayat yaşamaya zorlar. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurur:



"Mü'min, günahı tepesine çökecek bir dağ gibi hisseder; münâfığa gelince, o da günahını, burnunun üzerine konmuş ve hemen uçabileceği bir sinek gibi kabul eder." (Tirmizî, Kıyâmet 9)[295]