Helâl Ölçüsü Koyma Yetkisi:

        



İslâma göre bir şeyin ‘helâl’ veya ‘haram’ olmasının hükmü insan aklına veya insanlar tarafından meydana getirilmiş otoritelere bağlı değildir. Hiç kimse kendi kafasından ‘şu helâldır, bu haramdır’ deme hakkına sahip olamaz. Hiç bir otorite sahibi de kendi anlayışına göre helâl ve haramlar tesbit edip insanlara dayatamaz. 



Haram kesin bir yasaktır. ‘Helâl’ ise sonuna kadar bir serbestliği ve sakıncasızlığı anlatır. Insanlar için faydalı ve zararlı nice şeyler vardır. Onlar ne tek başlarına, ne de toplu olarak kendi haklarındaki mutlak faydalıyı ve mutlak zararlıyı bilemezler. Zararlı olan şeyleri bilip insanlara yasaklayan, ya da onları belli konularda serbest bırakan; ancak insanlardan daha iyi bilen, insanlardan daha yüce olan bir makam olmalıdır.



Bir başkası için yasak hükmü koymak, onlara bazı emirler vermek; ya da bazı konularda onları serbest bırakmak; bir gücü, bir otoriteyi, bir üstünlüğü ifade eder. Yasak koyan veya emir veren, diğerlerine nisbeten biraz daha üstün bir konumdadır. Insanlar kul olmaları açısından birbirlerine bir üstünlükleri yoktur. Öyle ise onların bir kısmının diğerleri için –İslâmın belirlediği şekilde- haram ve helâl ölçüsü koyması doğru değildir. Bu hak yalnızca insanın asıl sahibi ve onun üzerinde sonsuz, sınırsız ve mutlak otoritesi olan Allah’a aittir. 



“Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolaysıyla: ‘Şuna helâl, buna haram haram’ demeyin. Çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.” (16 Nahl/116)



Insana düşen, kafasına estiği gibi, işine geldiği gibi ‘helâl’ ve ‘haram’ ölçüsü uydurmak değil, Rabbin ölçülerine teslim olup, ‘helâl’ olan şeyleri yapmak, haramlardan uzak kalmaktır. Çünkü güzel olan bir hayat ancak ‘helâl’ olan şeyleri yapmakla sağlanır.