Sağlık; Büyük Nimet:

Sağlık, en büyük nimetlerden biridir. Onun değerini bilmek, korumak ve sağlıklı hayat için Allah’a hamd ve şükretmek gerekir. Hastalığın da, çoğunlukla bizim ihmal ve hatalarımızdan kaynaklandığını, ama her durumda bunun imtihan olduğunu değerlendirerek, sabretmeli ve tedâviye başvurup çaresini aramalıdır.



“(O Allah) Hastalandığım zaman bana şifâ verendir.” (26/Şuarâ, 80).



Doğal ve daha güzel olan sağlıktır, âfiyettir. İnsanın psikolojik ve bedensel sağlığı yerinde olmayınca, çoğunlukla dinî görevlerini de aksatır, en azından sağlıklı gibi tüm şartlarını ikmâl edip yeterli bir huşû ile yapamaz. Vücudumuz ve gönlümüz, Allah’ın bize çoğunlukla sağlam olarak verdiği emânetidir. Sağlığımızı koruyup korumadığımızdan, onu hangi yolda kullandığımızdan, sıhhat ve vücut emânetine ihânet edip etmediğimizden sorguya çekileceğiz. “Allah, sıhhatte ve âfiyette olmanı sever.” (Tirmizî, Zühd 59). “Allah’a göre, kuvvetli mü’min, zayıf mü’minden daha hayırlı ve daha sevimlidir.” (Müslim, Kader 34; İbn Mâce, Zühd 14). “Her kim âilesi emniyette ve vücudu sıhhatli olarak sabahlarsa, yanında günlük yiyeceği de bulunursa, sanki bütün dünya ona verilmiştir.” (Tirmizî, Zühd 34; İbn Mâce, Zühd 9)



“İnsanlardan çoğunun aldandığı (kıymetini bilemediği) iki nimet vardır: Vücut sıhhati, boş vakit.” (Buhârî, Rikak 1; Tirmizî, Zühd 1; Ahmed bin Hanbel, I/258).“Yedi şey gelmeden önce iyi ameller işlemekte acele edin: ...(Bedenî güçleri bozan) hastalık,...” (Tirmizî, Zühd 3)



Peygamberimiz’in sağlığı koruma (koruyucu hekimlik) ve tedâvi konusunda, bugün için de önemini hiç kaybetmeyen çok değerli tavsiyeleri vardır. Bu tavsiyelere “tıbb-ı nebevî” denilir. Sağlığın korunması için emredilen bu kurallara uyma yanında, hastalık durumunda bir yandan mümkün olan tedâvi yöntemlerine başvururken, bir yandan da güvenle Allah’a yönelmek ve gönülden gelen duâlarla O’ndan şifâ dilemek gerekir. Peygamberimiz, şifâ için hem maddî sebeplere yapışılarak tedâvi olmayı, hem de mânevî sebeplere yapışılıp Allah’a yönelip duâ edilmesini emretmiş ve her ikisini de uygulamıştır.



Kendi hatamız veya imtihan vesilesiyle hastalanınca, hem sabretmeli, hem duâ etmeli, hem de esas olarak tedâvi olmalıyız: “Her derdin bir devâsı vardır. Onun için, derdin devâsı bulunduğu zaman o dert iyi olur.” (Buhârî, Tıb 1; Müslim, Selâm 69, Fedâil 92; Ebû Dâvud, Tıb 1). “Ey Allah’ın kulları! Tedâvi olun, çünkü Allah, yarattığı her hastalık için mutlaka bir şifâ veya devâ yaratmıştır. Ancak bir dert müstesnâ; o da ihtiyarlıktır.” (Tirmizî, Tıb 2; Ebû Dâvud, Tıb 1; İbn Mâce, Tıb 1; Ahmed bin Hanbel, III/156)  



Rasûlullah, Mescidinin yanında bir çadır hastane yaptırmıştı. İslâm tarihinde ilk hastane sayılan bu çadırda, Rufeyde isimli bir hanım sahâbî, hastabakıcılık görevi yapar, yardıma muhtaç olanların yardımına koşardı. Rufeyde, ilk müslüman hemşire ve doktor kadın sayılır (Sîretu İbn Hişâm, II/5-6). Hendek Savaşında kol damarı kesilmiş bulunan Sa’d ibn Muâz da bu hanım sahâbînin çadırında tedâvi görmekte iken, Kurayza olayında hakem olarak atanınca buradan alınıp Kurayza yurduna götürülmüştür.    



"Sonra o gün, naîmden (bütün nimetlerden) sorulacaksınız." (102/Tekâsür, 8).



Naîm: Lezzet alınan, zevk veren her türlü nimeti kapsar. Hayat, sağlık, âfiyet, hatta içilen bir yudum tatlı su dahi naîmdir. Zübeyr ibn el-Avvâm'ın şöyle dediği rivâyet olunur: "O gün, naîmden sorulacaksınız" âyeti indiği zaman dedim ki: "Ey Allah'ın Rasûlü, biz hangi nimetten sorulacağız? Elimizde olan şu iki siyah; hurma ile sudur (başka nimetimiz yoktur)." Buyurdu ki: "İşte o olacaktır (onlardan sorulacaktır)." (Tirmizî, Tefsir b. 89, sûre 102). Hadisin başka varyantına göre, bu âyet indiği zaman halk: "Yâ Rasûlallah, demişler, biz hangi nimetten sorulacağız? Bizdeki nimet, sadece iki siyah (hurma ile su)dur. Düşman karşımızda, silâhlarımız da omuzlarımızda (beklemekteyiz)." Allah'ın elçisi: "İşte o olacaktır (onlardan sorulacaktır)" buyurmuştur. (Tirmizî, Tefsir b. 89, sûre 102, hadis no: 3357).



"Kıyâmet gününde, kula sorulacak ilk nimet sorusu şöyledir: 'Biz senin bedenine sağlık vermedik mi, sana su içirmedik mi?" (Tirmizî, Tefsir b. 89, sûre 102).



"Kıyâmet günü şu dört şeyden sorulmadıkça kul bırakılmaz: Ömrünü ne işte geçirdiği, malını nereden kazanıp nereye harcadığı ve ne amel/iş yaptığı sorulur." (Tirmizî, Kıyâmet 1)



Bu hadis rivâyetlerinin temel esprisi, insanın, kendisine verilen nimetlerden sorgulanacağını belirtmektedir. Âyetlerin açık anlamı geneldir. Hadisler de kendisine verilen nimetlerden, sağlık ve âfiyetten sorgulanacağını bildirmektedir. Zaten hayatın amacı da sınavdır: "Allah, hanginizin daha güzel amel/iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı." (67/Mülk, 2). Kanuni Sultan Süleyman'ın:



"Halk içinde mûteber bir nesne yok devlet gibi,



Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi!"



beytinde güzel ifâdesini bulduğu üzere, sağlıklı yaşam, nimetlerin en büyüğüdür. Allah insanı yaşadığı hayatta sınamaktadır. Bu ömür sonunda sağlığını, ömrünü nasıl geçirdiğini kendisine soracaktır. Allah'ım, Seni daima anmak ve Sana şükür halinde bulunmak için bize yardım eyle![280]